Öne Çıkan Yayın

PUGLIA - Itria Vadisi

2 Eylül 2016 Cuma

ELAFONISOS

Selam yeniden!

Son postta anlattığım Monemvasia günleri sonrasında, hiç abartmadan söyleyebilirim ki; hayatımda yüzdüğüm en temiz, en berrak denizi yani Elafonisos Adası’nı da deneyimleme şansımız oldu. Aslında yazılarımda "en" betimlemelerini pek kullanmak istemem, zira beğenileri gözler görünür güzellikler de olsa çok kişisel ve değişken bulurum; ancak Elafonisos kesinlikle benim için "en" mertabesinde bir yüzme deneyimiydi.. Ayrıca ada suyu Yunanistan sınırları içinde otoriteler tarafından da bu şekilde kabul görmüştü..

Elafonisos Adası, Peloponessos yani Mora Yarımadası'nın Laconia Körfezi'nde bulunuyor. Haritadan kontrol ederseniz Kythira Adası'nın hemen kuzeyinde kalan bir İyon Denizi adası olduğunu anlayabilirsiniz.. (Bu, Elefonisos ziyareti sonrası bir de Kythira alternatifi yaratabilirsiniz anlamına da geliyor bir bakıma..)

ULAŞIM:

Monemvasia’dan Elafonisos Adası'na...

Monemvasia'dan Elafonisos'a ulaşım dar, virajlı ve yaklaşık bir saatlik bir araba yolculuğu ile Neopolis kasabası üzerinden sağlanıyor. Neopolis Limani'ndan ise sizi adaya ulaştıracak arabalı feribotlardan birine biniyorsunuz ve turkuaz rengin onlarca farklı tonunu görebileceğiniz kısa ama doyulmaz bir feribot yolculuğu ile 10/15 dakika içinde adaya ulaşıyorsunuz.. Şunu çok net hatırlıyorum ki; feribotun ardında bıraktığı dalgaların renk tonlarına baktıkça, adayı programımıza dahil etme kararımıza henüz adaya varmadan iyi ki demiştim.. (Bu muazzam turkuaz tonlarının henüz feribot yolculuğunda kendini belli etmesinin nedeni; adanın Antik Dönem'de bir yarımada oluşu ve tektonik hareketler sonucu ana karadan ayrılmış olmasının bir sonucu olarak kabul edilirmiş..)

Atina'dan Elafonisos'a..

Atina şehrini gezip, sonrasında Monemvasia üzerinden Elafonisos’a geçelim isterseniz, yolculuk yaklaşık 320 kilometreyi buluyor, ancak virajlı ve dar yollar nedeniyle yaklaşık beş saat sürüyor. Beş saat sonrası bahsettiğim kısa ama enfes feribot yolculuğu ile adaya ulaşıyorsunuz (yaz aylarında feribotlar yarım saatte bir sefer yapıyorlar).

Deneyimlediğimiz birçok uzun yol seyahatini de düşünerek konuşursam; Yunanistan’da sinyalizasyon sistemi hiç fena sayılmaz diyebilirim.. Bilmediğiniz bir yola bile sapsanız, ulaşacağınız nokta belli ise büyük bir sıkıntı yaşamadan yol alıp, doğru istikameti kolayca bulabiliyorsunuz. Yurt dışında internet kullanmayı tercih etmiyorsanız, yola çıkmadan evvel gerekli notları almanızı öneririm.. Ya da internet varken belirlediğiniz rotayı, yol boyunca internetiniz yokken de rahatlıkla kullanabilirsiniz..





ADA.. 

Elafonisos, görüntülerine iyice aşına olmaya başladığımız Kiklad adalar zincirindeki adaların güzelliğine sahip değil. Güzellik bir yana, elle tutulur bir mimarisi olduğunu dahi söylemek zor.. Ancak adanın çevresi davetkar sularla ve upuzun kum plajlarla çevrelenmiş olduğundan, adaya dair “Yunanistan'ın en güzel suyuna ve en uzun kumsallarına sahip” cümlesi sıkça duyuyorsunuz..

Genel olarak kahvehaneler, mini marketler, oda ve pansiyonlar, kamp alanları ve liman boyunca sıralanmış tavernaları içeren gerçekten minyatür bir ada Elafonisos.. (Adanın tamamı 19 km) Diğer gördüğümüz minyatür adalar 
Antiparos ya da Angistiri ile karşılaştırılmayacak kadar da çarpık ve ayıp olmazsa çirkin diyebilirim kendisi için.. Yalnızca liman bölgesinde resimlemeye değer bir kilisesi bulunuyor ve bu kilise dar bir köprü yardımıyla köye bağlanıyor... 

Ada, yabancı turistlerin pek itibar ettiği bir nokta olmadığından (en azından bu yıllarda durum bu..) tam anlamıyla doğal bir yaşamı var ve bu sayede ziyaretlerinizde adanın lokal hayatının içine kolayca dahil olabiliyorsunuz.. Gerçek bir deniz deneyimi yanında sakinlik ve huzur arayanların, yeryüzündeki cennet hissini burada yakalayabileceklerini sanıyorum.. Suyuna bir kez dalıp çıktığınızda, kumlarına ıslak vücudunuzla uzandığınızda ne demek istediğimi anlayabilir, hatta siz de Elafonissos‘un dünyaya verilmiş bir armağan olduğuna inanabilirsiniz...

(görsel Hameni Atlantida sitesinden)

Plajlar.. 

Adanın en ünlü plaji Simos. Lokaller buraya Frango-Saracenico da diyorlar, zira ikiz olarak kabul edilen plajları birbirinden ayıran kayalık bir adacık var ve bu adacığa verilen isim bu.. Plajın kumu tahmin edilemez incelik ve ipeksilikte.. Bu denli ipeksi bir kuma daha evvel dokunduğumu hatırlamıyorum.. Suyun rengi ise transparan ve turkuaz/zümrüt tonları arasında dolanıp duruyor… Olağanüstü bir görsel zenginliği var ve kendinizi tam olarak egzotik bir adada hissetmenizi sağlıyor.

Adanın geniş ve uzun plajlarına kum tepecikleri arasından yürüyerek ulaşıyorsunuz. Plaj sedir ağaçlarıyla çevrili ve özellikle yaz aylarında kum tepelerinden beyaz ve lila zambaklar adeta fışkırmış durumda oluyor. Bu müthiş pitoresk görüntülerle denize ulaştığınızda, tam olarak "ilk bakışta" büyülenme hali yaşanıyor.. 

Simos plajına adanın en organize kampı olan Simos Camping’in içinden geçerek ulaştık biz. İçinden geçerken gerçekten kendimi film setinde gibi hissettiğimi hatırlıyorum.. Burada ailece kısa da olsa konaklamalı bir yaz tatili geçirmek, Alpico için ne kadar farklı bir deneyim olurdu kim bilir diye düşünmeden edemedim.. Kesinlikle konfor alanlarımızın dışında kaldığımız, ama bir taraftan da yepyeni deneyimlerle dolu bir tatil olurdu mutlaka. Bu arada gözlemlediğimiz kadarıyla, hayat kalitesi oldukça yüksek seviyede bir kamptı Simos. Bir kere tertemiz ve çok düsenli duruyordu. Lokal bir Yunan tavernası vardı ve mutfağından günlük olarak yararlanmak mümkündü. Duş, soyunma/giyinme odalarından da aynı şekilde günlük olarak yararlanılabiliyordu. Kamp alanındaysa; oda, karavan ya da çadırda konaklanama yapılabiliyordu..

NOT: Simos Yunanistan'da kamp yapılmasına izin verilen az sayıdaki plajlardan da biriymiş.. 


(görsel visitkythera sitesinden..)



 









Eğer adayı yüzme deneyimi noktası olarak planlamak yerine, kafa boşaltmak ve rahatlamak adına iki günlük kısa bir tatil kaçamağı olarak düşünecekseniz birkaç detay daha eklemek istiyorum.

Adada Simos kadar güzel olan ve sakinlik konusunda sizi kesinlikle en üst seviyeye ulaştıracak diğer plajlar; Panagitsa, Kontogoni ve Lefki olarak sıralanabilir. Limandan minik bir tekne kiralayıp, yabani çiçeklerle bezenmiş Kato Nisi ya da diğer adıyla Virgin Mary adacığına da gitmek cazip bir fikir.. Elafonisos çevresindeki tek çakıl plaj olan ve dolayısıyla şnorkel ile çok keyifli dalışlar yapılabildiği söylenen Aglyftis adacığını da adaya kadar gelmişken görülecekler listesine dahil edilebilirsiniz. Fakat, bu adacığın suları aşırı sığ olduğundan tekne ile ulaşım bir noktaya kadar mümkün oluyormuş, sonrasında adacıkta bulunan şapele ancak yüzerek ya da yürüyerek gidilebilirmiş..

Elafonisos, sanki ıssız bir adada yalnız kalmışsınız hissini veren, medeniyetten uzak kalabilmeyi başarmış ve kelimenin tam anlamıyla “kendi halinde” bir ada.. İhtiyacınız olan her şeye ulaşmanız mümkün olmadığı gibi, ulaşmak da istemiyorsunuz diyebilirim ki; bunun içine teknoloji de pekala giriyor.. 



Valizinizin de teferruatlı hazırlanmasına gerek yok bu ada için.. Peştemal, mayo/bikini, efil efil tek bir elbise, flip flop, güneş gözlüğü, güneş kremi ve bir adet şapkayla bu adada 2 koca günü mutlu mesut geçirebilirsiniz.. Sonuçta bu adada yapılacaklar özde hep aynı; sularında yüzmek, dinginliğini doyasıya yaşamak ve gün batımında enfes mezeler, balıklar ama özellikle de "barbun" yemek... Bu durumda da aslında ihtiyacınız olan tek şey ideal bir hava sıcaklığı ve pasparlak bir güneş!

Restoran olarak tek bir deneyimimiz oldu bizim.. Sahildeki sayılı mekan içinde mavisiyle bizi kendine çeken Antonis’de tam da gün batımı vakti yedik yemeğimizi... Klasik bir Yunan sofrasıydı. Tazecik, bol kepçe ve anne eli lezzetindeki mezelerimizi, onlardan da taze barbun balığımıza eşlik ettirdik….

Böyle bir adada, böylesi basit bir gün sonunda, huzurla uykuya dalmak hakikaten çok isterdim.. Dilerim başka bir zaman diliminde o da olur.. 

sevgiler
lulu
x