Öne Çıkan Yayın

PUGLIA - Itria Vadisi

13 Ekim 2015 Salı

NAFPLION


Selam yeniden...

Korint Kanalı ve Loutraki  ziyaretleri sonrası benim nazarımda Yunanistan'ın en güzel ve romantik de diyebileceğim şehri Nafplion'a doğru yol aldık..

Nafplion'a Atina'dan direkt seyahat ettiğinizde yaklaşık 140 km yol yapmanız gerekiyor. Loutraki'den ise 70 km kadar bir uzaklığı var, ama harita ara yolları kullandırdığı için bir saatten evvel şehre varmak mümkün olmuyor.. Yol ise kesinlikle çok çok ama çok keyifli.. Sırf bu yolun verdiği keyfin bile, ulaşacağımız noktanın güzelliğine bir gönderme olduğunu düşündürmüştü bana.. Arabanın camından çevrenin güzelliğini izlerken aldığımız yol, şehre vardığımızda da bizi yanıltmamıştı.. 



Şehirden Kısa Kısa... 

Nafplion; Yunanistan'ın Mora Yarımadası'nda (Peloponnesos) bulunan şehirlerinden biri. 1823-1834 yılları arasında ülkeye beş yıl kadar başkentlik yapmış kendisi. Zaten bunun ne kadar doğru bir tercih olduğunu kanıtlamak istercesine görkemli bir kale ile karşılıyor bizi de.. Yani ismini Homeros'dan almış Palamidi Castel ile.. Eğer şehre girdiğiniz gibi kaleye çıkıp hem kaleyi gezmek hem de kale surlarından Argos Körfezi'nin ve şehrin güzelliğine göz atmak isterseniz sakın kendinizi durdurmayın, zira bu hareketle şehri daha ilk bakışta sevmek için enfes bir adım atmış olursunuz.. Bu arada kaleye yürüyerek ulaşmak, 999 adet merdiven çıkmayı gerektiriyor, ama şehirlere yükseklerden bakmayı seviyorsanız bu eziyete mutlaka katlanırsınız diye düşünüyorum.. (Gerçi biz saydığımızda 999 değil altında bir sayı çıktı, ama şehrin turizm pazarlamasına saygı gösterip 999 yazdım ben de...)

Palamidi Kalesi elbette her kalede parmakları olan Venedikliler tarafından 1711 ve 1714 yılları arasında inşa edilmiş. Bu sürenin rekor bir hız olduğunu söylüyor tarihçiler.. En enteresan yanı ise; fethedilmesi neredeyse imkansız bir biçimde konumlandırılmış olması diyorlar. Ayrıca Yunanistan sınırları içinde en iyi muhafaza edilmiş Venedik suru örneği olduğu da söyleniyor.. 1822’deki Yunan Devrimi sonrası bu kale Osmanlı İmparatorluğu’ndan geri alınmış haliyle ve sonrasında da şehir Yunanistan'ın başkent kabul edilmiş. 

Kalenin mitolojide de adı geçiyor aslında. İsmi kaleye verilen Palamedes, Truva Savaşı'na katılmış, ancak bizim Zeus kadar akıllı Odysseas'cığımız tarafından hain olarak suçlanmış ve idam edilmiş. Antik Yunan ve mitoloji demişken; şehir adını Antik Yunan tanrılarından biri ve Palamedes'in babası olan Nafplios’dan almış. Nafplios ise tanrı Poseidon’un oğlu ve Danaida’nın da kızı kabul ediliyormuş. 



Nafplion diğer Yunan şehirlerinden, hele ki Atina'dan çok çok başka bir yaşam dinamiğine sahip diyebilirim.. Bir kere kesinlikle romantik bir şehir. Atina gibi büyük bir şehir olmadığından da son derece samimi, hatta bir kasaba samimiyetine sahip diyebilirim. Neoklasik mimarisi zaman insana İtalya’nın bir kasabasındaymış hissi veriyor olsa da "yok burası kesin Yunanistan" dedirtiyor insana..
Daracık sokakları, nefes zorlayan merdivenleri, özenli mimarisi, küçükçük limanı, bolca kafe ve restoran yanında bal dükkanlarıyla da gezilmeye doyulmayan bir atmosferi var kesinlikle..

Syntagma Meydanı, şehrin en büyük, ama yüzölçümüne oranlarsak oldukça da geniş diyebileceğimiz ana meydanı oluyor. Çevre mimarisi çok sevimli gerçekten. Elbette tüm meydan çevresi kafelerle dolmuş ve hayatın Yunanlar için daima bir başka güzellikte seyrettiğini hatırlatıyor insana.. 

Zamanında Yunanistan'ın ilk parlamento binası olarak kullanılmış ve şimdilerde Vouleftiko adı altında belediye tarafından “Düşünce Merkezi” olarak kullanılan bina bu meydanda.. Ayrıca önemli de bir cami var meydanın bir köşesinde.. Varlığını artık bir cami olarak değil de tiyatro binası olarak sürdürüyor.. Bu arada binanın ismi de Trianon olarak biliniyor ve eğer söylenenler doğru ise Osmanlı Dönemi'nden kalmış en eski cami örneği kendisi.. 






Syntagma Meydanı'ndan itibaren başlayan ve trafiğe kapalı olan eski şehrin dar sokakları Megalos Dromos (Great Road) adıyla anılıyor. Bu sokakların ana caddesi Vasileos Konstadinou. Şehrin tüm ambiyansı ve yaşam kültürü neredeyse bu harika cadde ve onun ara sokakları üzerine konumlanmış diyebilirim.. Neo-klasik yapıları, begonvil sarkan şirin balkonları, tavernaları, kafeleri ve butikleriyle bir sürü keyifli seçenek sunan ve kesinlikle hayat kokan sokaklar bunlar.. Bu yüzden de şehrin en sevilesi noktası kesinlikle burası. Sanki pitoresk görüntüler birleşmiş, enfes bir tablo ortaya çıkmış gibi…











Syntagma Meydanı’nda geçip, şehrin kıyı şeridine ulaştığımızda ise klasik bir Yunan kıyı kasaba görüntüsü, yani sıralanmış restoran ve kafelerin bulunduğu liman bölgesi karşılıyor bizi.. İnsanları sakın, telaşsız ama alabildiğine de konuşkanlar. Yani tam da bildiğimiz gibiler.. Olağan hali ile akıp giden şehir yaşamlarını gözlemlemeyi seviyorsanız, bu sahilde bir köşeye ilişip lokal halkın sunduğu manzaraları izlemek kesinlikle hoşunuza gidecektir..

Lezzetli Not: Syntagma’dan limana doğru yürürken, yolunuzu Antica Gelateria di Roma’dan geçirirseniz şehirde lezzetli bir dondurma deneyimi de yaşamış olursunuz (Adres: 3 Pharmakopoulou and Komninou)

Liman bölgesine indiğinizde, denizin içinde seyre dalınası bir kale göreceksiniz. Adı; Bourtzi, ama daha çok Venedik Kalesi olarak biliniyor. Şehri korumak amacıyla inşa edilmiş ve büyük kaleyi büyük bir başarı ile savunmuş bir kale kendisi ve limandan kalkan ufak teknelerle ziyaret etmeniz de mümkün..



Mutlaka Yapmalı: Hatırlarsanız şehir için romantik demiştim yazının başında. Nerede o romantiklik derseniz; romantik bir yürüyüş yolundan bahsedebilirim size. Limana indiğinizde yüzünüzü denize verince solunuzda kalan kıyı şeridinde yürüyüşe başlayın. Yol sizi denizin kıyısından minik minik yükselerek devam eden nefis bir patika yola kavuşturacak. Bu patika yol daha sonra yine deniz seviyesine inecek.. Bir yanınızda kale surları ve Bronz Çağından günümüze dek ulaşan kayalar, diğer yanınızda Argolic Körfezi’nin kristal suları... Arvanitia Promenade olarak bilinen bu enfes yolda yürümekten nasıl büyük keyif alacağınızı inanın kelimelerle ifade edemem.. Muazzam bir deneyim!







YEME - İÇME

Neler yiyelim, içelim derseniz; çok tanıdık ve fazlasıyla lezzetli olan Yunan mutfağı tüm ihtişamıyla Nafplion’da da karşınızda. Mezeler, etler, bir liman şehri olmasının avantajı olarak tazecik balıklar.. Uzo elbette masanızdan eksik olmayacak, ama Nafplion'da uzo yanında Tsipouro da deneyimleyeceksiniz mutlaka.. Tsipouro, daha az şekerli üzümden üretilen özgün bir rakı çeşidi. Biz kendisini bir miktar İtalyanların grappa-sına benzetiriz, zira uzoya göre alkol seviyesi çok daha yüksektir. Ayrıca anason içeriği sayesinde bizim rakımıza da daha yakın buluruz kendisini.

Bu arada lokal şarap tadımı yapmak isterseniz, sofra şarabı sipariş edebilirsiniz. Bu en ekonomik seçenek olur akşam yemeklerinizde.

Öğle ve akşam yemeği için; şehrin Megalos Dromos bölgesinin dar sokaklarında olursunuz yüksek ihtimalle.. Rengarenk masalar, klasik Yunan taverna örnekleri, dar sokakları süslemiş tatlı dekor detayları arasında dolanırken mutlaka gönlünüze göre bir mekanda karar kılabilirsiniz.. 



Eğer bir et restoranındaysanız, tavsiyem ya uzo soslu ya da nane soslu et veya tavuk denemeniz. Hatta bu denemeyi tam olarak lokal bir atmosfere sahip Epi Skinis'de yapabilirsiniz. (Adres: 19 Amalias)

Karima Kastro, şehrin keyifli tavernalarından biri. Menüsünde geleneksel Yunan mezeleri ağırlıkta ve hakikaten lezzetli bir deneyim sunuyor. (Adres: Papanikolaou 32.)

Bir Yunan şehrine ya da kasabasına gittiğimizde bizim deneyimlemek istediğimiz ilk şey; esnaf lokantası mantığıyla geleneksel Yunan yemekleri pişiren lokal bir mekan oluyor. Palio Archontiko tam olarak o aradığımız mekan. Şiddetle de önerebilirim kendisini! (Adres : 7 Siokou)

Konu balıksa; Aparakos nefis bir tercih olur. Taze balığınızı seçersiniz ve özlenen Yunan mezelerlerine de doyarsınız bu mekanda. Yunanistan'da en pahalı tabak genel olarak balık kabul edilebilir. O nedenle bizim de klasik balık restoranlarımızdaki gibi sipariş öncesi fiyat konusunda pazarlık yapmanızı öneririm ya da yine taze ama minik balıklar seçerek daha hesaplı bir sofraya sahip olabilirsiniz. Minimalist dünya görüşümden midir bilinmez ama balığın bile miniğine gidiyor benim siparişleri hep.. (Adres: Boumpoulinas 81)



Nafplion günlerimizde, çocukların uyku düzenini de düşünerek gece hayatına elbette hiç bulaşmadık biz. Yaptığımız tek şey akşam yemeklerinden geç kalkmak oldu, ancak ara sokaklarda birbirinden şirin lokal barlar görmüştük ve hayat buralarda oldukça eğlenceli görünüyordu.. Bu mevsimde yani ekim ayında böyle ise yaz aylarında Megalos Dromos bölgesi kim bilir nasıldır diye sorunca, Efie bizim “iğne atsak yere düşmez” lafımızın Yunan versiyonunu söyledi, güldük bolca.. Neticede her şey öyle ortak ki bu iki ülke topraklarında. Her benzer iş bizi güldürürken, çok da mutlu ediyor, biliyorum…



Arıcılık, Nafplion şehrinin ekonomisinde oldukça önemli bir yer tutuyor. Şehirde dekorları da ilgi çekici olan birçok bal dükkanı göreceksiniz. İçeriye adım attığınızda ise en az yarım saatinizi orada geçireceğinize emin olabilirsiniz; zira damağınız için en doğru balın kararına varma kısmı pek keyifli ve bol denemeli geçiyor. Nectar & Ambrosia bu manada bizi en çok mutlu eden dükkan oldu diyebilirim.. (Adres: Staikopoulou 1)

Birçok Yunan adasında karşımıza çıkan deri sandalet üretimi Nafplion şehrinde de pek yaygın. Sandaletleri hediyelik eşya seçenekleriniz arasında baş köşeye koyabilirsiniz, ancak şunu da unutmayın ki eski şehrin dar sokakları arasında nefis butikler ve tasarım objeler satan hediyelik eşya dükkanları da karşınıza çıkacak..



Bana göre Nafplion şehrinde en azından iki tam gün vakit geçirilmeye değer. Yine de zamanımız bol çevreyi de gezelim derseniz; şehrin üç km kadar dışında (Epidavros yolunda) Fougaro adıyla; kafe, restoran, sanat galerileri ve butiklerin bir arada bulunduğu toplu bir yaşam alanı bulunuyor. (Adres: 98 Asklipiou) 

Ne Zaman Ziyaret Edilmeli? 

Bana daha çok bahar aylarında seyahat edilesi bir adres gibi hissettirdi kendini Nafplion, lakin yazın burada olmayı tercih edip, çevre plajlardan yararlanarak keyifli bir yaz tatili de pekala mümkün oluyormuş..

Mevsimler yazı gösteriyorsa, çevre gezileri daha çok plaj odaklı olacaktır diye düşünüyorum. Karathona; şehri yaz aylarında ziyaret edecekler için önemli bir plaj notu olabilir, zira hem pek güzel bir plaj hem de mavi bayraklı bir suya sahip.. Arvanitia (şehrin hemen arkasında kalan, kısa sürede ulaşabileceğiniz ve çok da cici bir işletmesi bulunan plaj), Neraki, Tolo, Assini, Kastraki, Plaka, Psili, Amos, Vivari (ki kendisi bana göre bu çevrenin en güzel plajı) St.Nikolaos, Candia ve Iria (Iria yakınları kamp ve karavan alanı olduğundan, bu plaj daha bakir ve sessiz oluyormuş) şehrin çevresinde konumlanmış iyi ve denemeye değer plajlar… Ya da tüm kıyı şeridini ve bu bahsettiğim plajları tekne turu ile de deneyimlemeniz mümkün.. Belce iyi de bir fikir olabilir; zira bu körfez çok çok güzel... 



KONAKLAMA

Biz konaklama için Efie ile ortak bir secim yapıp, ismini kaleye ulaşmak için tırmanılması gereken 999 adet merdivenden alan 999 Luxury Hotel'i seçtik biz. Mavi panjurlu, tertemiz, sevimli, güler yüzlü ve kahvaltısı oldukça zengin olan butik bir işletmeydi kendisi. Kahvaltımızı minik terasında yapmayı ve bu esnada eski ama aşırı sevimli Napflion binalarına bakmayı çok sevdik.. Tavsiye ederim…





Eğer Atina'yı birkaç kez ziyaret etmiş ve artık farklı bir deneyim yaşamak niyetindeyseniz; Nafplion'un iki katlı ve renkli evleri, dikkat keserseniz hemen görebileceğiniz kapı tokmakları, begonviller saçılmış dar sokakları ve dingin yaşamı size ilaç gibi gelir diye inanıyorum... 

sevgiler
lulu
x

Serinin diğer postları;