Öne Çıkan Yayın

PUGLIA - Itria Vadisi

21 Ocak 2016 Perşembe

EPIDAVROS


Bir önceki postta anlatmaya çalıştığım güzelim Nafplion'dan ayrılmak zor olsa da henüz tatilin sonu değil ve sırada bizi bekleyen enfes bir durağımız var hisleriyle yolumuza devam ediyoruz. Rotamızda bu kez Nafplion'un yalnızca 30 km kadar ilerisinde bulunan Epidavros var. Genel olarak zeytin ve ara ara çam ağaçlarıyla çevrelenmiş, dolambaçlı ve çok keyifli bir yolculuk sonrası ulaşıyoruz kendisine..

Yunanistan'ın Argolis bölgesinin sınırlarında olan Epidavros, Saronic Körfezi'nde bulunan bir sahil kasabası aslında, ancak bizim ziyaret sebebimiz kasabayı görmek değil de hem Epidavros'un hem de bu çevrenin en önemli tarihi yapısı kabul edilebilecek olan 2500 yıllık Epidavros Amfi Tiyatrosu ile tanışmak! Sonrasında ise, Efie'nin gizli cennetlerinden birinde yenecek, daha konuşurken bile iştahımızı kabartan bir öğle yemeği planımız var..



Epidavros Amfi Tiyatrosu, Yunan tarihinin iyi korunmuş ve günümüze çok az bir zarar ile ulaşmış tek amfi tiyatro örneği kabul ediliyor. Mükemmel hatta Yunanlı sanatçılara göre eşsiz bir akustiğe sahip olduğu da kabul ediliyormuş, zira oturma alanları ikiye bölünmüş ve bu nedenle seyirci için en iyi bir izleme/dinleme olanağını sunuyormuş. En ufak bir çıt sesinin bile tiyatronun en üst basamağında oturan seyirciye dek ulaştığı söylenince ne demek istediklerini daha iyi anladık biz de..

Epidavros'un kapasitesi 15.000 kişi olarak belirlenmiş ve günümüzde hala birçok önemli konsere ve her yıl düzenlenen gelenekselleşmiş bir tiyatro festivaline ev sahipliği yapıyor.

Tiyatronun bir tepenin yamacına sırtını dayamış oluşu ve çevresindeki ağaçların ortaya koyduğu pitoresk görüntüler de son derece keyifli. Meşe ağaçlarından etrafa saçılmış meşe palamutları dolu tiyatronun merdivenleri... Ve o merdivenlerde bir yukarı bir aşağı yürümek paha biçilmez bir duygu yoğunluğu yaşatıyor insana.. Çam ağaçlarının kokusunu da özellikle bizim gibi hafif yağmurlu bir günde tiyatroyu ziyaret ediyorsanız doya doya içinize çekin isterim, zira benim koku hafızama müthiş izler bıraktığına neredeyse eminim... O koku ve o an hissetiklerim bakalım bir başka zamanda karşıma nasıl çıkacaklar? 

Tiyatro ziyareti sonrası park alanında bulunan müze odalarını da ziyaret ettik elbette. Bu sayede tiyatro gezisinin sonunda bastırıveren yağmurun hızını azalması için zaman da kazanmış olduk.. Üç ayrı oda içinde sergilenen eserler eğer Antik Yunan'ı seviyorsanız son derece ilginizi çekebilir bu odalarda sergilenen eserler. Mesela ilk odada, Yunan mitolojisinde sağlık tanrısı ve ayrıca bir kahin de olan Apollon'un oğlu Asklepios tarafından hazırlanmış mucizevi tedavi ve ilaç reçetelerini görebilirsiniz. Hatta bir hasta köyü dahi kurulmuş bu tiyatro alanında ve bu nedenlede bir şifa merkezi olarak kabul edilirmiş o dönemlerde.

Mitoloji demişken; Asklepius, Zeus'un şimşeğiyle öldürülmüş, çünkü baba tanrı Zeus, Asklepius'un tıbbi becerilerini insanlar ve tanrılar arasında bir tehdit olarak görmüş. İyileştirici güçlerinin ölüleri bile diriltebileceğini düşünmüş.. 

Not: Giriş, yetişkinler için 6 euro, çocuklar ise ücretsiz..) 







Epidavros sonrası yağmur diniyor, ama havada nefis de bir serinlik bırakıyor ve biz son derece acıkmış durumdayız. 
Efie’nin daha önceden planını yaptığı, benim çok seveceğimi düşündüğü sürpriz kıvamında bir yere gidiyoruz artık. Gikas Holidays Club içinde bulunan Mouria Restaurant'a.. Burada hem öğle yemeği yiyecek hem de yemek sonrası telaşsızlık içinde keyif yapabileceğiz.. Efie burası için "gizli cennet" tanımlaması yapmıştı, ama mekana varıncaya dek bu denli sevilesi bir yer olacağını kafamda resmetmiştim diyemem.. 

Mouria Restaurant, son derece lokal bir işletmeydi ve enfes lezzetler sundu bize.. Aile tarafından işletildiğinden, anne eli değmiş klasik Yunan mezelerine, makarnalarına, salatalarına, lokum gibi nefis etlerine ve de ilk kez denediğimiz yerel biraları Zeos'a bayıldık diyebilirim.. Bir süredir devam eden seyahatimizde hemen hemen aynı meze ve yemekleri deneyimlemiş olsak da Mouria'nın anne dokunuşları küçük ama etkili değişimler yaratmıştı tabaklarımızda.. Bu lezzetlerin tadımı da asma yaprakları gölgesinde sarkmış üzümlere gözümüz değerken ve  önümüzde uzanan gölden farksız denizi seyre dalarken gerçekleşmişti.. Nefisti! 

Ama asıl söyleyeceğim şu ki; asma yaprağı gölgesinde ve popüler kültürün dayattığı tüm lüks tüketim araçlarından uzak kalmış kendi halinde bir mekanda aşırı huzurlu bir gündü geçirdiğimiz.. Yazılarımı takip edenler bilir; huzur kokusu aldığım her noktada meditasyon yapanlardanım ben.. Ve Gikas Holidays Club'in huzurlu (hatta bana kalırsa büyülü) iskelesinde deniz suyunu koklayarak enfes bir meditasyon yaptığımı söyleyebilirim.. 

Umarım yolunuz bir şekilde buralara düşer.. Tavsiyem zamanlamanızın kesinlikle yaz sezonunun önü ya da ardında olması olabilir, zira ancak o vakitler bu mekanı bizim deneyimlediğimiz gibi sessiz ve huzurlu yaşayabilirsiniz..
 
Öneri

Gilos'ta hesaplı bir yaz tatili planlamanız ve burada konaklama yaparak yakın çevreyi gezmeni son derece mümkün ya da çok destinasyonlu bir road trip içinde bir iki gece konaklama da planlayabilirsiniz burada..

Fikir olması açısından; 2014 yılı fiyatları günlük kahvaltı dahil 80 euro idi.. Üzerinden yıllar da geçse bu rakamın çok üzerine çıkmaz zaten fiyatlar Avrupa'da.. Çok çok 100 euro olur, o da sezonun yoğun zamanlarında.. Bence bu fiyat denize sıfır bir işletme için oldukça ideal bir rakam. Bu arada otel alternatifi dışında kampçılar da otelin kamp alanından ufak bir ücret karşılığında yararlanabiliyorlar.. Bu da kamp sever aileler için bir öneri olarak burada bulunsun… 

REVİZE BİLGİ 2019: Gikas tamamen yenilenmiş, çok daha konforlu bir hale getirilmiş, ama hala o bizim tattığımız ilk anın bakirliğini de bir şekilde koruyor, zira doğa müthiş, lokasyon da pek gizli saklı....






sevgiler
lulu