Öne Çıkan Yayın

PUGLIA - Itria Vadisi

2 Mayıs 2018 Çarşamba

PUGLIA - Salento Kıyıları

Merhaba,

Hüzünlüyüm sevgili okuyucu, zira Puglia notlarımın sonuna eriştim neredeyse ve bu son postun konusu, daha evvel de bahsettiğim gibi bölgede bir yaz ve deniz tatili geçirmeyi planlayanlar için iyi bir rehber niteliğinde olacak..

Puglia bölgesine seyahat planlarken, haritayı önünüze aldığınızda, Itria Vadisi sonrasında uzanan kıyı şeridine göz atarsanız, bu bölgede yaz tatili geçirmenin ne demek olabileceğini az çok anlayabilirsiniz diye düşünüyorum; zira harita üzerinde Adriyatik Denizi'nin enfes girinti ve çıkıntıları ile İyon Denizi'nin upuzun kum sahilleri hızlıca gözünüze çarpacaktır.. O nedenle de gerek Itria Vadisi gerekse de Salento (Güney Puglia) şehirlerini ve kasabalarını kapsayan bir seyahatte d
eniz alternatiflerinizin çok tatminkar olacağına kolayca emin 
olabilirsiniz.

Salento olarak bahsedilen bölge dediğim gibi hem Adriyatik hem de İyon Denizi'ne kıyısı olan şehir ve kasabaları kapsadığından bu kıyı şeridinin uzunluğu 
toplamda 800 km’yi buluyor ve deniz anlamında sayısız keşif noktası sunuyor. Bembeyaz kum sahiller, su mavisinden turkuaza ve turkuazdan zümrüt yeşiline çalan sular, çakıl taşlı plajlar, kayalıkların arasından kalmış ve keyifli yürüyüşlerle ulaşılan cennet doğa parçaları ve İyon Denizi ile Adriyatik Denizi'nin buluşma noktasına şahitlik etme şansı...... 

İtalyanlara göre eğer bir deniz severseniz, Salento'yu sevmeniz kaçınılmaz.. Özellikle Otranto şehri sonrasında karşınıza çıkacak doğa öylesine etkileyici görüntülere sahip ki; bırakın denizin içinde olmayı, dışında kalarak dahi bu manzaraları seyre dalmak bir başka keyif..



SALENTO

Elbette herhangi bir plan yapmadan, kendi aracınızla kıyı kıyı gezinerek ve elinizdeki haritadan faydalanarak keşifler yapmak Salento için en öncelikli tavsiyem.. Böyle bir kıyı turu planlarsanız eğer, benim de aşağıda anlatmaya çalıştığım adresleri (özellikle de Adriyatik Denizi kıyısındaki noktaları) ıskalamazsınız diye düşünüyorum.

Torre dell'Orsa: Adriyatik kıyısında bulunan 1,5 km'lik bu kum sahil; mağaralar, enfes bir turkuaz su ve en önemlisi de deniz içinde bulunan dünyaca ünlü iki dev kaya parçası "The Two Sisters"a sahip.. Salento bölgesinin mavi bayraklı sahillerinden biri oluyor kendisi ve kum olmasının da etkisiyle oldukça organize işletmelere sahip.. Genişçe bir otopark alanına aracınızı park edip, bir miktar yürüyerek ya da küçük plaj trenini kullanarak sahile ulaşabilir ve plaj işletmeleri içinden gözünüze en keyifli geleni tercih edebilirsiniz.. (Costa d’Oriente, La Sorgente, L’Orsetta gibi) Diğer yandan sahilin herhangi bir noktasına havlunuzu atıp kumlara özgürce yayılabilirsiniz de....

Sahilin hemen ardında uzanan Pineta di Torre dell'Orsa çamlık alanının sahile kazandırdığı görüntü çok keyifli hakikaten. Yalnız plajı ağustos ayında ziyaret etmenizi önermem, zira temmuz ayında dahi rezervasyonsuz şezlong bulmak oldukça sıkıntılıyken, bunun ağustos versiyonu pek de sevimli olmayabilir..



Grotta Della Poesia: Açıkçası kıyı planlarımızı yaparken bizi deniz anlamında en çok heyecanlandıran adres Roca Vecchia'da bulunan Grotta Della Poesia olmuştu. Güney Puglia’nın sınırları içinde kalan doğal bir deniz havuzu burası ve çevresindeki soluk renkli kayalıkların arasında ışıldayan zümrüt yeşili suyu ile adeta ışıldıyor ve gözlerinizi kamaştırıyor diyebilirim.. Zamanında bu bölgenin şairleri de bu havuzun kenarındaki kayalara oturup şiirler kaleme alırlarmış. Bu nedenle de bu dodpğal havuzun ismine de ilham olmuşlar..

Grotta Della Poesia bir plaj olmadığından çevresinde bir işletme de bulunmuyor (yalnızca yolun karşısında bir otopark alanı mevcut). Zaten ziyaretler de günün tamamını burada geçirmek amaçlı değil, havuza atlayıp serinlemek ve çevre kayalarda güneşlenip yola devam etmek amaçlı oluyor genel olarak…

Not: Yanınızda deniz ayakkabısı bulundurmanız, havuza girip çıkmak açısından faydalı olur; zira havuza atlasanız dahi çıkarken dar ve ıslak kayalardan yürümek zorunda kalıyorsunuz..)



Torre Sant'Andrea: Bölgenin en ünlü ve en popüler kayalıkları diyebiliriz. Hakikaten enfes bir su rengine ve dalgalar ve rüzgarlarla oyulmuş kayaların nefes kesici görüntülerine sahip.. Suyuna girilsin mi yoksa yalnızca izlensin mi karar veremiyor insan. Plajına mavi bayrak dışında; 5 yelkenli bayrağı ve İtalyan Çevre Koruma Derneği’nin özel ödülü de verilmiş. Öylesine tertemiz bir deniz yani... 



Baia dei Turchi: Denize ulaşmak için uzun boylu çam ağaçları arasından enfes bir yürüyüş yolu bulunan, yolun yavaş yavaş daralarak bir patikaya dönüştüğü ve sonrasında da insanın gözlerini ışıldatan su rengiyle buluşturan bir plaj kendisi.. İngilizce adı “The Bay of the Turks”. Neden böyle derseniz, hikaye pek de keyifli sayılmaz, zira Osmanlıların İtalya çıkartması olarak kabul edilen Otranto Seferi’nde askerlerin karaya çıkış noktası bu sahil olmuş ve askerler karaya çıktıktan sonra Otranto’da büyük bir insan kıyımı yaşatmışlar.. Tarih de bize bunu açıkça söylüyor zaten... (Böylesine vahşi bir olaya rağmen, Avrupalıların tarihlerine bu şekilde sahip çıkabilme bilinçlerine şaşıp kalıyor insan..)

Bu sevimsiz hikayeyi bir yana bırakırsak; Baia dei Turchi'de deniz suyu hakikaten enfes, sahil oldukça organize ve ağustos ayı dışında kesinlikle uzun soluklu plaj günleri için tavsiye edilesi güzellikte.. Özellikle de denizin sığ olması nedeniyle çocuklu aileler için fazlasıyla ideal diyebiliriz..





Acquaviva di Marittima: Otranto şehri ile Santa Maria di Leuca arasında bulunan ve kayaların arasına saklanmış küçücük bir sahil.. Alternatif bir yüzme deneyimi yaşatan enfes birkaç öneriden biri olarak da kabul edilebilir, zira sahilinde bir de kaynak suyu bulunduğundan 
deniz suyu diğer koylara oranla bir miktar daha serin, ama bu yönüyle hem sıcak yaz günlerine hem de soğuk deniz suyu sevenlere uygun diyebilirim. Ayrıca kayaların arasında, yani gizli saklı bir plaj olduğundan, yoğun yaz günlerinde bir kaçış noktası olarak da görülebilir. Bu arada organize bir plaj olmadığından ya hazırlıklı gitmek gerekiyor ya da denizden faydalanıp yola devam... 



The Fjord of Salento: Salento kıyılarında yaptığımız deniz turunda kişisel olarak en en ama en çok keyif aldığım yüzme noktası burasıydı.. Dolayısıyla "Salento kıyıları niçin seyahat listenizde olmalı?" sorusunun yanıtlarından biri kesinlikle burası benim nazarımda.. Denizin ve rüzgarların yüzyıllarca kayaları aşındırması sayesinde oluşmuş bu büyüleyici kanyona merdivenler yardımıyla iniliyor ve kanyon boyunca keyiften adeta çatlayarak yüzülebiliyor.. Suyun içinde olmak ayrı, kanyonun kırk metre üzerinde bulunan köprüden kanyonu izlemek ayrı bir zevk ve ayrıca kanyonun sol tarafında bulunan mağaranın buz gibi ve karanlık sularında yüzmek çok deneyimlenesi diyebilirim.. 

Kanyonun tek sorunu konforlu bir plaja sahip olmayısı.. Kayalık zemini hem küçük hem de organize bir işletmeye sahip olmadığından deniz keyfi sonrası burada fazla zaman geçirmek mümkün olmuyor.. O nedenle tavsiyem; uzun uzun, hatta buruşuncaya ve acıkıncaya dek yüzmeniz ve sonrasında kuruyup yolunuza devam etmeniz.

Bir diğer kişisel tavsiyem; kanyon sonrasında kalan saatlerinizi restoran tavsiyeleri verdiğim postumda da bahsettiğim, Marina di Novaglie’de bulunan LO SCALO restoranında enfes bir yemekle taçlandırmanız... Abartmadan söylemem gerekirse; bu denli lokal, lezzetleri tartışılmaz ve
 üzerine manzarası da doyumsuz bir yemek deneyimi hayat boyu kaç kez karşımıza çıkar ya da denk gelir bilemiyorum..  





Porto Badisco: Yine Otranto ile Santa Maria di Leuca arasında denize girebileceğiniz plajlardan biri Porto Badisco. Çakıl taşlı ve çevresi kayalık bir plaj olduğundan dalış ve şnorkel için tercih edebilirsiniz kendisini.. 
Kesinlikle organize bir yapısı yok (en azından bizim 2017 yılı seyahatimiz sırasında yoktu), o nedenle hazırlıklı gitmenizi tavsiye ederim..

Bu arada Antik Roma şairi Vergilius'un dediğine göre; Roma mitolojisinde aşk ve güzellik tanrıçası kabul edilen Venüs’ün (Yunan Mitolojisindeki karşılığı Afrodit oluyor) oğlu Aeneas bu sahile inmiş...



Maldive del Salento: Otranto’dan sonra kıyının en güney uçunda Maldive del Salento, yani Salento bölgesinin Maldivler'i olarak anılan popüler bir plaj bulunuyor. İncecik beyaz kumlar, sığ sular, denizden çıkan küçük adacıklar ve zambak çiçekli kum tepeleriyle nefis bir deniz alternatifi kendisi.. Yoğun sezonda popüler bir plaj olduğundan işletmelerde yer sıkıntısı olduğu bir gerçek, ama yine de Puglia'nın cennet köşelerinden biri ve 
sezon dışında aşırı keyifli olduğu bir gerçek..



Punta Palascia: Salento’nun güneyi ve İtalya’nın en doğusunda kalan bölge Punta Palascia olarak adlandırılmış (Capo d'Otranto ya da Cape of Otranto olarak da biliniyor). Burası coğrafi olarak önemli bir nokta, zira Adriyatik Denizi ve İyon Denizi tam olarak bu noktada kavuşuyorlar! 
Ne yazık ki tam bu kavuşma noktasında yüzmek mümkün olmuyor, ancak gün batımı vaktinde lokal gençlerin de yaptığı gibi şarabınızı alıp giderseniz, gözlem fenerini de manzaranıza katarak bu iki denizin birleşmesine keyifle şahitlik edebilirsiniz.. Biz bunu yaptık ve iyi ki de yaptık.. 

Not: İtalya ana karasının Arnavutluk’a en yakın noktası da burası oluyor.





Gallipoli ve plajları....

Tipik, eski ve Puglia’nın hakikaten en güzel sahil kenarı şehri diyebilirim Gallipoli için.. Balık Pazarı'nı, Sant’Agata Katedrali’ni, Antonietta di Pace caddesini, Angione Kalesi’ni gördükten, daracık sokaklarında keyifle ve telaşsızca dolanıp, halkını ve triportörde meyve/sebze satan ya da turist gezdiren yerli esnafını az da olsa tanıdıktan, hatta bir de keyifli bir öğle yemeği yedikten sonra İyon Denizi’nin sularına kendinizi bırakmanızı çok tavsiye ederim.. 

Gallipoli’nin Torre del Pizzo'ya dek devam eden uzunca bir sahil şeridi bulunuyor.. Bu sahilin bir kısmı ince kumlu, bir kısmı kayalık alanlarla çevrelenmiş durumda.. Bazı plajlarına ise; "neredeyse" çam ormanları diyebileceğim, bol ağaçlıklı alanlardan yürüyerek ulaşılıyor. Salento'nun en ünlü plaj kulüplerinden biri sayılan G Beach Club bu tip plajlardan biri.

Aslında planımız G Beach değil çok daha lokal bir plaj deneyimi yaşamaktı Gallipoli'de, lakin plajların tamamı aşırı kalabalıktı ve günü sakin geçirip dinlenebilmek için bir bakıma mecburen tercih etmek durumundan kaldık G Beach Club'u. (Kapıda görevli olan kişi, içeri alınan insan sayısının kapasite dahilinde tutulduğunu garanti etti çünkü...)

Çam ağaçları arasında bir miktar uzun ve sıcakta bünyemizi biraz zorlayan ama diğer yandan da aşırı keyifli bir yürüyüş yaptık işletmeye ulaşmak için. Açıkçası tam oflamaya başlarken ağaçların arasından gözümüze muazzam güzel bir su rengi değmeye başladı ve işte o an, sıcak hava ve yorgunluğu tamamen unutup, gireceğimiz deniz için heyecanlandık diyebilirim.. İşletmede geçen günümüz de kesinlikle ihtiyacımız olduğu kadar keyifli ve kalabalıklardan uzaktı.. 

Daha lokal bir plaj deneyimi için Lido Pizzo’yu not alabilirsiniz..