Öne Çıkan Yayın

PUGLIA - Itria Vadisi

22 Haziran 2016 Çarşamba

MYKONOS - Lezzet ve Eğlence Rehberi


Selam!

Mykonos'a dair ilk post adaya ulaşım ve plajları üzerine olmuştu. Şimdi ise sırada ada lezzetleri var, zira ada her ne kadar plajlarıyla popüler olsa da bir bakıma plaj başarısının bir uzantısı olarak restoranlarının da oldukça iddialı olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle de adanın mekanları üzerine konuşacak oldukça detaylı bir listeye sahip olabilirsiniz..

Öncelikle şunu da belirtmek istiyorum; genel olarak Mykonos’u bir Yunan adası olarak görmememizin ya da onu diğer Yunan adalarından ayırıyor olmamızın nedeni de bu iddialı eğlencelere ve tabaklara ödenen hakikaten yüksek bedeller demek gerekiyor. Kimseyi korkutmak istemiyorum elbette, ancak Mykonos'u hakkıyla yaşamak demek kesinlikle ciddi bir seyahat bedelini gözden çıkartmak anlamına geliyor. Bugüne dek yaptığımız en pahalı Avrupa tatilinin Cote D’azur kıyıları olduğunu düşünürken, Mykonos sonrasında Güney Fransa’ya kalmış diyebiliyoruz rahatlıkla... Bunları şikayet etmek adına değil de bilinçli ve hazırlıklı bir seyahat planlamanın Mykonos için oldukça önemli olduğunu hatırlatmak için yazıyorum... 

Bir önemli nokta da temmuz ve ağustos aylarında adada olmanın hayal edilemez bir kalabalığa karışmak anlamına geliyor olması.. Aradığınız şey bu ise elbette tercih sizin, ama adayı doğası, plajları ve lezzetleriyle doyasıya yaşayabilme niyetindeyseniz Mykonos’u en doğru vakti haziran ya da eylül ayları olarak not edilebilir.. (Haziran ayının ikinci yarısı olması tüm mekanların açılmış olması anlamına da gelir..)



Little Venice, sanıyorum ki Mykonos'un en popüler ve akıllarda kalan görüntüsüdür diye tahmin ediyorum.. Gerçekten çok sevimli, pitoresk bir güzelliği var buranın ve aperitif almak için adanın en keyifli bölgesi kesinlikle burası. Aperitifinizi gün batımı seyrine dalmışken alırsanız ne demek istediğimi daha iyi anlayabilirsiniz diye düşünüyorum. Güneş ufuk çizgisinde sanki suya dalarcasına gözden kaybolurken, bu seremoniyi sıra sıra dizilmiş barlardan gözünüze en keyifli gelenine yerleşerek izleyebilirsiniz.. Benim Little Venice’deki kokteyl favorim 
Galleraki, Efie’ninki ise La Scarpa. Ama yine de ambiyans olarak bir mekanı diğerinden ayırmak pek de mümkün değil… 

Little Venice’in hemen solunda Mykonos’un sembolü sayılan yel değirmenleri bulunuyor. Her daim kalabalık, resimlemeye doyulmaz güzellikte ve güne veda etmek için adanın en ideal noktası kesinlikle burası.. Yani ister deniz kenarında konumlanmış mekanlara isterseniz de içeceğinizi elinize alıp yel değirmenlerinin yanına ilişip gün batımını izleyebiliyorsunuz.. 





Chora, adanın Little Venice'i de içine alan merkez bölgesi. Daracık sokakları, bembeyaz badanalı evlerine karışmış mavi, yeşil ve pembelikleri, kendine has butikleri, evlerin balkon ve teraslarından sarkan sardunya, zambak, yasemin ve begonvilleri, kafe-restoran ve barlarıyla tatil boyunca zamanınızı en çok geçireceğiniz yer kesinlikle burası. Özellikle de ünlü Matoyianni Caddesi tam bir Yunan adası sokak deneyimini sunuyor ve her adımınızı fotoğraflamak isteyeceğiniz güzellikte..

Chora'nın sokakları ağustos aylarında biraz kaba olacak ama tam olarak "et ete" kıvamında olduğundan, anlatmaya çalıştığım lezzeti alabilir misiniz pek emin olamıyorum, ama Efie’ye göre o zamanlar bile şikayet etmeden gezilebiliyormuş.. (Ben Alaçatı'nın o tip kalabalığını asla sevmediğim için Mykonos'u da sevmem gibi hissediyorum..) Tavsiyem, Chora sokaklarını doya doya ve değişik açılar ve sokaklardan defalarca tekrarlayarak gezmeniz, zira bu sokaklar tam olarak fotoğraflarda gördüğümüz o tatlı ada sokakları oluyor ve ada severler için doyumsuz güzellikteler...

Yürürken ayaklarınızın sizi götürdüğü her mekanda bir kadeh içseniz, geceniz sabahı rahatça buluyor diyebilirim.. Zaten birçok Mykonos ziyaretçisi için bunu yapmak bir Mykonos ritüeli diyebiliriz... 

Adanın A+ ziyaretçileri genelde Matoyianni Caddesi’ndeki havalı işletmelerde içkilerini yudumluyor ya da butiklerde alışveriş yapıyorlar. Paparazziler her daim bu insanların peşlerinde oluyor ve izlemesi enteresan kareler sunuyorlar.. Biz gittiğimizde Yunanistan’ın Ask-ı Memnu’su kabul edilen Brousko çekimleri yapılıyordu ada sokaklarında, hatta bir sahnesinde farkında olmadan bizi de görüntülere dahil etmişler.. Daha sonra arkadaşlarımız bizi görüntülerde görüp çığlıklarla telefon etmişti.. Aramızda tatlı bir anıdır kendisi.. :)



BAR / GECE KULÜBÜ

Mykonos bir eğlence adası olduğundan, mekanlardan bahsetmeye öncelikle gece kulübü ve barlarla başlayabilirim bence.. Sonra da lezzetlere geçeriz.

Astra, Chora merkezdeki en ünlü işletme diye biliniyor. Tria Pigadia Caddesi’inde bulunuyor ve yirmi yılı aşkın bir süredir adanın en iyilerinden de biri. (Dolce & Gabbana’nın da adadaki favorisiymiş kendisi.) Sabahın ilk ışıklarına dek kaliteli bir ortamda partilemek için nefis bir mekan diyebilirim, zira burası benim de kişisel favorim.

Skandinavian Bar, Chora'daki barlardan bir diğeri. Mekanın dışındaki masalar yalnızca gece değil, günün her saati daima tıklım tıklım oluyor. Gece yarısından sonra ise sokak partilerinde bir ekol olduğunu söylüyorlar.

Cavo Paradiso, adanın en ünlü ve en iyi gece kulübü. Yeri, Paradise plajının solundaki tepe diyebiliriz. Gece 23:30 gibi kapılarını açıyor, ama kalabalığın toplanması sabaha karşı 2 hatta 3’ü buluyor. (Aslında bu bilgiyi tüm gece kulüpleri için bu şekilde not edebilirsiniz..) Ada müdavimleri (müdavim diyorum, zira Mykonos’a bir kez giden ve bu tip eğlenceleri sevenler her yaz adaya gitmeye devam ediyor...) Chora’daki restoranlarda yemek yiyip, bu bölgedeki kafe ve barlarda takılıp, geç saatlerde de genel olarak Cavo Paradiso'ya yol alıyorlar. Mekanın parti takvimini merak edenler şu siteyi takip edebilirler. Benim müzük zevkime pek uyduklarını söyleyemem, ama bir kez de olsa deneyimlenmesi gereken bir mekan bence de...  
http://cavoparadiso.gr/default.asp



YEMEKLİ PARTİLER

Aynı mekanda akşam yemeği yedikten sonra geceyi partiye bağlamak bir başka Mykonos klasiği.. Benim de konfor alanıma giren bir eğlence tipi olduğundan kendisini pek sevdiğimi söyleyebilirim..

Chora merkezde bulunan Ramezzo, hem deniz ürünleri mutfağı hem de partileriyle adanın iyi restoranlarından biri kabul ediliyor. İsterseniz restoran menüsü, isterseniz bar menüsü tercih edebiliyorsunuz. Kokteyllerinden Spicy Cucumber kesin tavsiyem olsun.

Klasik bir Yunan mutfağı ve adanın en lezzetlisi mi? İşte onun için bir başka ikonik isim olan Sea Satin çıkıyor karşımıza. En iyi deniz ürünleri, en lezzetli Yunan mezeleri ve Yunan müziğine hasret kalacağınız bir Yunanistan tatilinde en iyi Yunan müziğini buradan başka bir yerde bulamayacağınız çok net diyebilirim.. Sea Satin’de saat 23:00 sonrası müziğin ritmi ve sesi yükselmeye başlıyor ve sonrası masa tepeleri, sırtakiler eşliğinde şahane bir eğlence ortamı.. Çok ama çok eğlenceli bir deneyim ve kesinlikle benim de ada favorim kendisi...  

Interni, Matoyianni Caddesi'nde bulunan ve adanın bana göre en güzel bahçesine sahip restoran/barı. Belki bir deniz manzarası yok, ancak zeytin ağaçlarıyla çevrili oluşu ve bembeyaz dekoru ile adanın tüm kalabalığından kaçabileceğiniz iç açıcı bir mekan burası. Akdeniz mutfağının da iyi bir örneği olarak notlarınıza ekleyebilirsiniz. Yemek sonrası sizi bekleyenler ise; iyi müzik, fancy içkiler ve seviyeli bir parti ortamı... 

Super Paradise plajının sağında kalan tepede, plajları anlatırken bahsettiğim Jackie O’Bar bulunuyor. Jackie O’Bar, konsept partileri ve drag queen showlarıyla 2015 yazının en çok konuşulanıymış. Burada geceye erken saatte başlayıp şef Christoforos Peksias’ın ellerinden lezzetli bir akşam yemeği yedikten sonra, gecenizi programın akışına bırakıyorsunuz. Araba ile gidecekler için bedelsiz vale hizmetleri var ve bu hizmet Mykonos için iyi bir avantaj.. Ayrıca Chora merkezden kalkan otobüsler ile Super Paradise plajina ve oradan da yürüyerek mekana ulaşabiliyorsunuz. (Efie bir de Ornos plajından kalkan taksi botlar ile direkt mekana varış yapılıyor diye ekledi..)

Ornos plajında tam olarak bir plaj restoranı olduğunu söyleyebileceğimiz Kuzina bulunuyor. Atina’da da şubesi olan restorana Mykonos’ta gitmedik açıkçası, ama tavsiye edebilirim, zira Efie kendisi için sağlam bir yorum yaptı... Restoran, Ammos Hotel'in plajında ve bir bölümü plajın üzerinde konumlanmış durumda. Şef, Yunan mutfağıyla Akdeniz ve Asya mutfaklarını birleştirip farklı lezzetler denemenizi sağlıyormuş. Özellikle de sushi tadımlarının mükemmel olduğunu söylüyorlar. Yemek sonrasıysa, müziğin sesi yükseliyor ve parti saatleri başlıyor..

Ornos’un bu seneki favorisi Santa Marina Butik Otel’in plajına yerleşen Buddha Bar Beach olmuş. Deniz, güneş, öğle yemeği, happy hour, aperitif, akşam yemeği derken sonrasında gelen DJ performaslarıyla bu mekanda sabahı bulmanız çok olası… 

ROMANTİK AKŞAM YEMEĞİ

Matsuhisa, adanın–en iyi- olarak bahsedilen Japon restoranı. Dünyaca ünlü zincir restoran Nobu’nun bünyesinde bulunuyor kendisi ve Belvedere Hotel'de hizmet veriyor. Restoranda yeni nesil Japon mutfağını deneyimliyorsunuz. Matsuhisa Bar’da ise Martini kokteyller, vintage şampanya seçenekleri ve nefis finger food seçenekleriyle hafif bir akşam yemeği yiyebiliyor ya da yemek öncesi geceye keyifli bir başlangıç yapmış oluyorsunuz. Belvedere Hotel'de ayrıca Thea Restoran bulunuyor ve kendisi de Akdeniz mutfağının seçkin bir örneği oluyor. Belvedere Hotel Chora'nın tepe kısmında bulunduğundan her üç seçenek de nefis bir manzaraya sahip ve bence aşırı romantikler! Yani, adada sevgiliyle başbaşa olsak bir gecemiz kesinlikle Matsuhisa'da geçerdi.. 

Eğer Japon mutfağını seviyor ve yine özel bir kutlama ya da balayı için adadaysanız rotayı pekala Kiku’ya çevirebilirsiniz. Oldukça pahalı bir tercih kendisi, ama dünyanın en iyi Japon mutfaklarından biri olarak kabul ediliyor ve pekala da özel bir kutlamanın adresi olabilir.... 

MÜTEVAZİ AKŞAM YEMEKLERİ

M-eating, daha mütevazi, ancak lokal ve lezzetli bir Yunan mutfağı deneyimlemek adına not edilebilir. Servisi özenli, bahçesi ferah ve restoranın sahibinin ayrıca şef olması avantajıyla yemek hakkındaki fikirlerinizi bizzat gelip kendisinin alması çok sevimli.

Avra, bir başka tavsiye edilesi akşam yemeği mekanı. Bahçe içinde olması da, en azında yemek sırasında kalabalıklardan sıyrılmak adına iyi bir alternatif.

Nautilus, Mykonos'un en sevilen restoranlarından biri kabul ediliyor. Servisi ve sunumu ile lokal Yunan mutfağı yanında, Akdeniz ve dünya mutfağından da lezzetli denemeler yapabileceğiniz, tatlı bir işletme kendisi..

İtalyan mutfağını özleyenler icin Chora'da "ortalama" bir lezzet olarak not alınabilecek ve "hızlı ye kalk" konseptine sahip olabileceğiniz Pasta Fresca Barkia bulunuyor. Çok kalabalıklarda fazla gürültülü ve özensiz bir servisleri oluyor açıkçası, ama yine de ikonik Mykonos fotoğraflarından birinin sahibi olduğunu eklemek gerek.. Tercih ederseniz, tavsiyem ikinci kata çıkıp, arka balkonuna yerleşme şansını zorlamanız..

La Familia, halatlarla çevrelenmiş şirin bir Yunan restoranı..
Samimi de bir ortamı var.. 

Ve son olarak Mamalouka, Chora sokaklarında karşınıza çıkacak güzel bir bahçe içi restoranı. Teması organik malzemelerle hazırlanan organik yemekler, Yani tam olarak benlik... Oldukça ilgi çekici menüleri ve aşırı sevimli bir mekan girişi ve ortamı var diyebilirim.. 

2020 Revize Not: Mykonos'ta klasikler restoranlar genel olarak devam ederken, bazı restoranlar konsept değişikliğine de gitmiş gibi duruyorlar.. Sea Satin için ise kapatılmış gibi bir not gördüm ama  bu pandemi nedeniyle geçici bir durum mu yoksa kesin bir karar mı sanırım 2021 yazında göreceğiz... 

KAHVALTI

Kahvaltı konusunda otelimizin kahvaltısı yeterli olduğundan çok bir deneyim yaşadığımızı söyleyemem, ancak adaya vardığımız ilk gün ve döneceğimiz günün kahvaltısını dışarıda yaptığımızdan, Alpcan için de bizim için de olabilecek en iyi tavsiyeleri notlarıma eklemiştim. Liman sonrası valizleri otele yolcu edip, Chora’nın dar sokaklarından Fato a Mano’ya koşar adım ulaştık diyebilirim. Hedefimizde mekanın dillere destan olmuş patatesli omleti vardı. Ve evet, kesinlikle enfesti! Dönüş günü ise Efie'nin favori kahvaltı mekanı Bonbonniere'de güne oldukça keyifli ve doygun başladığımızı söyleyebilirim. Bir de tavsiye edebileceğim ve yine dar Chora sokakları arasında rastlayacağınız Artisan Bakery var. Kendisi kahve ve kruvasan ikilisi için adanın en leziz mekanlarından biri..

DONDURMA, YOĞURT ve LİMONATA

Daha önce hiç limonata tavsiyesi vermemiştim ama Mykonos bana bunu da yaptırıyor, zira yaz içeceğiniz limonata ise, Alley kesinlikle notlarınıza girmeli diye düşünüyorum. Burası adeta adanın limonata cenneti.. Aslında Alley’yi limonata ve kokteyl bar olarak da düşünebilirsiniz. Mekanın önünde oturup, gelip geçeni izlemek tam bir Mykonos’ça bir tavır.. Gün içinde adanın dar sokaklarında dolanırken yorulur ve susarsanız, kendinizi Alley’e rahatça teslim edebilirsiniz..

Happyo, önünde Alley gibi gelip geçeni izleyeceğiniz bir oturma alanı bulunan dondurma ve yoğurt dükkanı. Dondurulmuş yoğurt hakikaten Yunanistan demek benim için, zira kendisiyle seneler evvel yine bir ada ziyaretinde tanışmış ve çok sevmiştim.

I Scream, ise benim adadaki dondurma favorim.
Bayağı iddialı bir lezzeti ve çeşidi var.

SOUVLAKI ve GYROS

Souvlaki ve Gyros tavsiyesi vermeden Mykonos lezzetlerini tamamlamak mümkün olmaz elbette; zira özellikle Mykonos'ta mekan mekan dolaşıp sabahı bulduğunuzda gidilecek yegane adres, ülkenin street food lezzetleri olarak bir souvlaki ya da Gyros dükkanı oluyor.. Zaten Yunanistan sınırlarına girip bu lezzetleri tatmadan dönmek, hele ki ilk seyahatiniz ise söz konusu bile olmuyor diyebilirim. KalammmakiaMy Plate of Mykonos ve özellikle de Gyros Corner daimi önü kuyruk olan adanın en ünlü souvlaki ve gyros dükkanları.. Ben çok souvlakici değilimdir açıkçası ama iyi kalite bir Gyros'a da asla hayır demiyorum.. 

Yemek hakkında son birkaç söz... 

Mykonos'ta öğle yemeklerini genel olarak plajlarda almış oluyorsunuz, zira plaja git, plajdan çık ve yemeğe git gibi bir ulaşım telaşı bu adaya hiç uygun değil ve zaten gerek de yok.. İlk postta anlattığım gibi neredeyse tüm plajlar lezzet anlamında iddialı olduklarından bu postta bahsettiğim tüm restoranları akşam yemeği alternatifi olarak düşünebilirsiniz...

Akşam yemeklerinde restoranların hemen hemen hepsine rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Akşam yemeklerinizi garantiye almak açısından bu durumun zaruri olduğunu bile söyleyebilirim.. Hatta bazı restoranlar için adaya gitmeden evvel de rezervasyon yapmanızı önerebilirim.. Biz, Sea Satin için bunu yapmıştık mesela.. İyi ki de yapmışız.. Bu tavsiyemi önemsemenizi isterim, çünkü kalabalıklar içinde ne yiyeceğiz ya da nerede yiyeceğiz sorusu zamanınızı çalacak ve daha beteri liman yakınındaki turistik mekanlara mecbur kalmanıza neden olacak bir durum... Tabi bu tavsiyemin önemi yediğiniz yemeği ne kadar önemsediğinize göre de değişir.. O da ayrı bir konu..

Ve hayır, pelikan Petrus’tan bahsetmeyeceğim.. ;)

sevgiler
lulu
x

17 Haziran 2016 Cuma

MYKONOS - Ulaşım ve Plaj Rehberi

2015 yazı için Yunan arkadaşlarımla nefis bir tatil planlamıştık. Frini ve Sypros Mora Yarımadası'nın en güney ucunda bulunan Monemvasia isimli bir Orta Çağ kasabasında evlenecekti ve biz de bunu fırsat bilip Monemvasia'da düğün kutlamaları ile başlayacak hafta sonumuzu Atina ve Mykonos'u da içine alan upuzuuun bir tatile dönüştürecektik.

Seyahat baştan sona harika anılarla dolu geçti. Alpcan, onunla hayatı her anlamda paylaşmaya can attığımızdan elbette yanımızdaydı. Monemvasia’da Efie’nin oğlu Varoujan ve Stellios’un yeğeni Dimitra ile çok keyifli vakit geçirdiler. Seyahatin Mykonos bölümünde ise önce kendine iyi bir arkadaş edindi, sonra ise Varoujan ile yeniden kavuştular birbirlerine. Çok mutluydu. Çocuğa çocuk gerekiyor neticede...

İstanbul / Atina / Monemvasia / Elafonisos / Atina / Mykonos / Atina / İstanbul şeklinde planladığımız seyahate, bu kez son destinasyon ile başlamak istiyorum, zira Mykonos'ta olduğumuz sırada şöyle bir tweet atmıştım; "Mykonos'u bir de benden dinleyin isterim". Bu yaz ya da gelecek yılların yaz aylarında popüler tatil kültürünün bu en popüler adasını düşünüyorsanız eğer; diyeceklerim size mutlaka bir yön verir diye düşünüyorum..

 

"Yunanlı olarak doğsan bile Yunanlı olmak öyle basit bir iş değildir" der Byron Ayanoğlu "İstiridye Üstü Girit" kitabında... Bu cümleden yola çıkarak, ülkenin daha çok kuytu köşelerine gidip, kültürünü daha da yakından tanımaya ve aramızdaki bağı kuvvetlendirmeye çalışıyorum senelerdir. İnsanını seviyorum, yemeğini seviyorum, denizinin mavisi ve hani derler ya; "kokusunu" seviyorum... Dahası bu ülkenin bana iyi geldiğini de çok iyi biliyorum, ama bilmediğim şu imiş ki; Mykonos gibi popüler seyahat adreslerinden her ne kadar uzak dursam da aslında bu tip adresler de görülmeliymiş ve Mykonos ise asla korktuğum gibi değilmiş..

Benim gibi popüler kültür seyahatlerinden koşar adım uzaklaşan biri için bu karar nasıl verildi derseniz, söyle açıklayabilirim; Yunanlı arkadaşlarım senelerdir şu cümleleri kurarlar; "Mykonos'un denizinde yüzmeden Yunan denizinde yüzdüm dememelisin. Çocukla bile seyahat etsen en çok eğleneceğin ada kesinlikle Mykonos'tur. Tam bir Yunan mutfağı değil, ama dünya mutfağından neredeyse en iyi denemeleri Mykonos'ta yaparsın..." Bu üç cümleyi belki 15 yıldır sürekli işitiyorduk, ama yine de sonuç olarak daha kendine has ve popülerlikten uzak adaları görmeyi tercih ediyorduk sevgili ile... Ne zaman ki 2015 Eylül ayı için bu seyahati konuşmaya başladık, arkadaşlarımız "hiç tartışmasız Mykonos'a gidiyoruz çünkü Eylül ayı adanın en yaşanılası zamanı" diyerek duruma son noktayı koydular.. İyi ki de öyle yapmışlar.. 

Mykonos, Ege Denizi'nin güneyinde bulunan ve Kiklad grubu adalarını oluşturan 220 adadan yalnızca biri. Cinsel kimliğinizin asla yargılanmadığı ve herkesin bildiği gibi kendinizi gerçek anlamda özgür hissedeceğiniz tam bir eğlence adası kendisi. Gezip görülecek bir tarihi yapı neredeyse yok denebilir bu ada üzerinde. O nedenle tam anlamıyla bir yaz ve plaj tatili için daha ideal bir ada ismi var mıdır emin değilim... (Kiliseleri hesaba katmıyorum, zira neredeyse 500 adet minik kilisenin varlığından bahsediliyor adada ve bu kiliselerin yaklaşık 100 tanesini aramadan buluyor ve fotoğraflayabiliyorsunuz.) Mykonos'un haritası incelendiğinde yüzölçümü çok büyük olmayan bir ada için gerçekten "fazla" denebilecek plaj sayısını gördüğünüzde de buranın neden bir yaz tatili adası olduğunu hızlıca anlayabiliyorsunuz.. Zaten bu
 nedenle de Mykonos için tarih dışında; plaj konuşuluyor, lezzet konuşuluyor, gece hayatı “kesinlikle” konuşuluyor ve hatta alışveriş bile konuşuluyor! 


ADAYA VE ADA İÇİNDE ULAŞIM...

Eğer adaya uçak ile gitmeyi planlıyorsanız; Türkiye'den Bora Jet ve Atlas Global'ın direkt uçuşları bulunuyor. A
daya ulaşmak için en ekonomik (özellikle de erken rezervasyon sayesinde) ve en kolay yol bu. (2015 yılı için bu durum böyle, ancak siz yine de her yıl uçuş durumunu ve hava yolu şirketlerini kontrol etmelisiniz..)

Bizim ilk seyahat noktamız Atina üzerinden Monemvasia kasabası olacağından, tatilimizin Mykonos bölümünü Pire Limanı'ndan kalkan hızlı feribotlarla organize ettik. Mykonos'a Atina’nın ana limanları olan Pire ya da Rafina’dan kalkan onlarca feribot seferi bulunuyor. (En yoğun kullanılan ve bilinen seferler Pire'den..) Hellenic Seaways, SeaJets, Blue Star Ferries ya da Aegean Speed Lines bilinen en güvenli feribot şirketleri diyebiliriz.

Atina Elefterios Venizelos Havalimanı ve Rafina Limanı arası yaklaşık 30 dakika sürüyor. Şehir merkezinden Rafina'ya gitmekse 40 dakikayı buluyor. Tercihiniz Rafina Limanı olursa Mykonos seyahatiniz Pire’ye göre yarım saat daha erken tamamlanıyor. (yani 3 yerine 2,5 saatte) Pire Limanı'na ulaşım ise kesinlikle çok çok daha kolay ve bol seçenekli oluyor. Havalimanı Pire arası otobüsle 45 dakika sürüyor. Atina merkezinden ise tramway ve otobüs ile biraz daha uzun sürese de en olay yol olarak taksi ile Pire'ye yalnızca 15 dakikada ulasabiliyorsunuz.

Mykonos genel olarak hızlı feribotlarla gidilmesi gereken kısmen uzak adalardan biri, ama daha ekonomik bir yolculuk olsun isterseniz büyük yolcu feribotlarını tercih edip, seyahat masraflarınızı ciddi anlamda kısabilirsiniz. Bunun karşılığı ise; 5/5,5 saatlik bir feribot yolculuğu anlamına geliyor. Hızlı feribotlar kişi başı ortalama 60 euro'dan başlarken, büyük feribotlarda bu fiyat 29 euro'lara kadar iniyor. (Güncel fiyatları seyahat zamanı mutlaka kontrol edin) 

Son olarak, önce Atina ve sonra da Mykonos ara uçuşu almanız mümkün. Hatta bu ara uçuşa, Olympic Airlines ya da Aegean Airlines erken rezervasyonuyla hızlı feribot bileti fiyatına dahi sahip olabilirsiniz.

Adaya varıp, otelinize yerleşince (hemen hemen tüm otellerin liman/otel ya da havalimanı/otel arası ücretsiz transfer hizmetleri bulunuyor) plajlara gitmek için adanın tam merkezi yani Chora/Fabrika durağından kalkan otobüsleri kullanabiliyorsunuz. Bu noktada sizi kalabalık için uyarmalıyım, zira sıcak havada inanılmaz bir kalabalığın içinde ve itiş-kakış bir otobüs mücadelesine girmek durumunda kalınıyor bu durakta.. Hatta bu kalabalık ortam, ilk tecrübede insanı adaya geldiğine dahi pişman edecek seviyede duruyor. O nedenle araba, motor ya da ATR kiralamak hem kalabalıklardan sıyrılmak hem de otobüslerin pek sık uğramadığı plajları keşfedebilmek adına gayet yerinde bir karar diye düşünüyorum. Ancak şunu da sakın göz ardı etmeyin; Mykonos ATV ve motor kazalarında ciddi bir potansiyele sahip bir ada. Yollar dar, dik ve çoğu ziyaretçi ayık gezmediğinden bu araçların çok riskli olduğu söyleniyor. Benim tavsiyem, motor ehliyetinin aranmadığı ve motora göre çok daha güvenli olan ATV’yi tercih etmeniz.. (iyi bir acentadan, güvenlik kontrolü yapılmış bir ATV tercih etmenizi de ayrıca öneririm. )

Adanın tüm plajlarına deniz taksileri sayesinde kolayca ulaşmanız da mümkün, ancak Mykonos gibi pahalı bir adada bu alternatif fazlasıyla hiç ekonomik bir tercih olmuyor. Kara taksilerinde de durum pek iç açıcı değil. Taksi adedi çok az ve ada müthiş kalabalık olduğundan, taksiler birçok noktada işinize yarayamıyor.. Bunu da aklınızın bir köşesinde tutun derim.. 

 

MYKONOS PLAJLARI

Mykonos'un denizi hakkında bilmek gereken en tatlı şey; adayı çevreleyen tüm sahillerinin suyunun muhteşem bir renge sahip ve belki de adaya ait konuşmaya değer önemli şeyin de bu sulara ev sahipliği yapan plajlar oluşu... 

Sahillerde rüzgar yönüne göre -ki Mykonos sıkı rüzgar alan bir ada- günlük değişimler yaşanıyor olsa da deniz suyu daima turkuazın en güzel tonlarında ve son derece davetkar.. Bu nedenle de sahilleri plaj işletmelerine göre değerlendirirken, denizinden bahsetmeye pek gerek kalmıyor.

Kalo Livadi sahilinde bulunan Sol Y Mar benim için adanın en keyifli işletmesiydi ve restoranı da gerçek anlamda tatmin ediciydi bizim için.. Efie’nin söylediğine göre burası daha çok yerli turistlerin tercih ettiği bir işletmeymiş. Bir Mykonos klasiği olarak saat 18:00 sonrası Sol Y Mar’da da partiler başlıyor, ancak diğer plajlara oranla hem daha sakin hem de kesinlikle daha kaliteli bir eğlence anlayışları var.. 

2020 Aralık, Revize Not: Benim notlarım 2015 yazı tecrübelerimi içeriyor ve Mykonos'ta işletmeler oldukça sık isim değiştiriyorlar.. Solymar ise bir ada klasiği ve hala dimdik ayaktalar.. 2021 yaz aylarında pandemi biter ve sınırlar açılır ise bu işletmeye şans verebilirsiniz..





Elia Beach için Sol Y Mar sonrası en sevdiğimiz ikinci plaj işletmesi diyebilirim. Hem plaj organizasyonu hem de restoran bakımından fazlasıyla tatmin ediciydi bizim için. Orada yediğimiz karides saganaki tabağının lezzetini hala aramızda konuşuyoruz sevgiliyle.. Yunanistan'da neredeyse her işletmede bu tabağı yiyebilirsiniz aslında, ama bazıları işte böyle daha hatırlanası izler bırakabiliyor damakta.. Belki de ambiyans etkisidir.. Kim bilir.. Bu arada işletmenin müzikleri de benim "iyi müzik" tanımlamama göre diğer plajların bir gömlek daha üzerindeydi.. Denizinden bahsetmiyorum bile, zira o noktada hiç şüphe yok!

Bu arada Elia birçok sahilde karşılaşabileceğiniz gibi nüdist ve gay friendly bir işletme.. Eylül ayında bu durum çok hissedilmiyordu ve o nedenle de çocuk ile ziyaret edilmesinde bir sakınca yoktu.. Bu notu ekledim ama bunu, durumu itici bulduğumdan değil, daha çok çocukların yaş itibariyle kafalarının karışmaması açısından yaptığımı da belirtmek isterim..

NOT 2020: Elia Beach, Elia Beach Oteli'nin bir uzantısı olduğundan işletme aynı şekilde hayatına devam ediyor.. 

Elia'nın bir yanında Agrari plajı bulunuyor. Biz buraya yalnızca göz ucuyla baktık. İşletme kuş bakışı oldukça keyifli duruyordu, denizi de öyle... 



Super Paradise, adanın en çılgın plajlarından biri, hatta üzerine en eski ve yerleşik işletmelerinden de biri kabul ediliyor, zira adada her sene değişen işletmeler ve yeni açılanlar arasında Super Paradise dimdik ayakta durmaya ve Mykonos eğlence hayatının nabzını tutmaya devam ediyor..

Saat 17:00'de başlayan iddialı partileriyle ünle bir plaj burası. Ayrıca “nude” takılmak için kendinizi en rahat hissedeceğiniz ya da nude takılanları en doğal karşılayacağınız plaj işletmesi de burası.. Restoran için çok iyi şeyler söylemek mümkün olmasa da Mykonos'un günlük ve olağan çılgınlığıyla devam eden hayatını gözlemlemek için belki de en doğru adres için Super Paradise denebilir. Yüksek sezonda adada olacaksanız "iğne atsan yere düşmez" tanımlamasını kesinlikle burada deneyimleyebilirsiniz.

Bu arada Super Paradise sonrasında Paradise plajını deneyimlemeye bir Mykonos klasiğidir derler, ama biz çocuklu ekip olarak o yoldan gitmedik elbette.. ;)

Super Paradise plajının en sağında kalan kayalıkların tepesinde 2015 yazının favori mekanı Jackie O'Mykonos bulunuyordu. Mekanın konumu oldukça iddialı, havuz kenarı partileri ve drag queen showları ise çok konuşuluyordu. Gün doğumunu yaşamak ya da batışını izlemek için en havalı mekanlardan biri olduğunu da notlarınıza ekleyebilirsiniz bence. Mekanın mottosu da "from sunrise to sunset"  idi zaten.. 

2020 NOT: Mekan hala ayakta.. Ayrıca bir de Jackie O'Bar var adada.. Onu da deniz kenarında gün batımı ve aperitivo keyfi yapmak için not edebilirsiniz..  

 

 

Paraga sahili içinde bulunan Kahlua Mykonos nefis bir plaj. Bence, Kahlua'nın "happy hour" adı altında yaşattığı öğleden sonrası keyifleri sunset ile birleşince aşırı iddiali bir seçenek olup çıkıyor.. Restoranın da çok çok başarılı olduğunu söylemek gerek.. Yani akşam yemeği standardında bir servis ve lezzet kalitesi var bu işletmenin..

Paraga sahilinin bir diğer isletmesi ise 2015 yılının yenisi Scorpions. Scorpions, diğer plajlara göre daha kayalık ve burunda olduğundan çok daha rüzgarlı, ancak zen dekorasyonu sayesinde fazlasıyla ilgi çekici bir işletme.. Ege mutfağının geleneksel lezzetlerinin farklı yorumlamalarını burada deneyimleyebiliyorsunuz. Nezih de bir kalabalığı olduğunu söyleyebilirim. Yani tıkış-tıkış olmayı sevmeyenlere bire bir.. 

NOT 2020: Beş sene içinde müthiş bir popülerlik kazandı Scorpions. Pandemi nedeniyle geçiçi olarak kapatılmış durumda şu an, ancak 2021 yazında yeniden açılacağı söyleniyor... 

*Görsel Scorpions'un kendi web sitesinden..
 


Haritalarda gösterilmeyen, ama Platys Gialos sonrası ulaşılan Psarou koyunda bulunan N'ammos şüphesiz ki adanın en ünlü ve en kozmopolit plaj işletmesi.. Parti konusunda adada daha havalı bir işletme hakikaten yok. Öğle yemeklerinin çok iyi, partilerinin çok çılgın olduğunu mutlaka siz de duymuşsunuzdur. Efie, Stellios ve tanıdığım tüm diğer Yunan arkadaşlarım için en iyi plaj işletmesi tartışmasız N’ammos. Ancak, ne zaman? Kesinlikle mayıs ayı sonu diyorlar... Zira sonrası tam bir "et ete" durumu...

Bizim tercihimiz N’ammos olmadı (gerçi aylardan Mayıs olsaydı da tercihimiz olmazdı), zira bizim deniz tatil anlayışımızda makyaj yapmak ve takıp takıştırmak suretiyle plaja inmek gibi bir huyumuz kesinlikle yok.. Bu tip bir çevrenin baskın olduğu yerde de kendimi pek mutlu hissedeceğimi sanmıyorum.. Ancak yine de itiraf etmeliyim ki; henüz bekar olan Yunan arkadaşlarımdan biri bekarlık vedasını Mykonos’ta yapar ve N’ammos’ta partilerse, bir anda yükselen müziğe kendimi kaptırır, hatta masa tepesine de rahatça çıkar dans ediveririm..


*Görsel N'ammos''un kendi web sitesinden..



Panormos sahili için adanın en elit plajlarından birine sahip diye bahsediliyor. Dört adet plaj barı ve mükemmel yemekler sunan restoranları varmış.. Principote ise bu kesinlikle notlarınızda olması gereken bir işletme.. Biz konumu nedeniyle Panormos sahiline gitmedik açıkçası, ama bizim Yunanlıların favorilerinden biriydi kendisi.. Ayrıca dediklerine göre yoğun yaz dönemlerinde bile kalabalıkları en azından kabul edilebilir seviyeyi geçmiyormuş...




EKONOMİK PLAJ ALTERNATİFLERİ.. 

Her Yunan adasında olduğu gibi Mykonos’ta da bir Agia Anna sahili bulunuyor. Bu sahil diğer koylardan farklı olarak çok kendi halinde ve uygun plaj ücretleri uygulayan (sezlong + şemsiye 10 euro) birkaç işletmeye sahip ama dürüst olmak gerekirse Mykonos ortalamasının çok altında lezzetler sunan bir kafe ve restorana sahip.. 
Diğer yandan, denizi pırıl pırıl ve bulunduğu koy minik olduğundan diğer plajlar rüzgarlı ve dalgalı dahi olsa daima sakince bir suya sahip.. Ayrıca benim gün batımı icin favorim kesinlikle bu sahil oldu.. Aldım şarabımı ve sevdiklerimi yanıma, güneşin gözden yitirilişine tüm duyularımla şahit oldum.. Nefisti..



Platys Gialos, ortalama fiyat aralığında kalıyor diyebileceğim ve Agia Anna'ya göre çok daha derli toplu plaj işletmelerine sahip; aynı şekilde ekonomik otellerle ve restoranlarla da çevrelenmiş uzunca bir sahil.. Kumsaldaki işletmeler oldukça sıkışık bir düzendeler ve denizi de diğer plajlarda olduğu kadar turkuaz değil.. Yani Agia Anna denizi Platys Gialos'un birkaç gömlek üzerinde diyebilirim rahatlıkla.. Ama yine de bilginiz olsun ki; ani ve deli bir yaz yağmurundan kaçıp sığındığımız Notos Beach Otel'in restoranı Notos hiç de fena değildi..





Ornos, yine birçok plaj işletmesi ve restoranın bulunduğu tatlı bir sahil. Ortalama fiyatlar ve ortalamanın biraz daha üzerinde bir lezzete sahipler diyebilirim, ancak denizi muhteşem. 

İşte tüm bu plajlar bizim Mykonos'ta deneyiyimle şansı bulduklarımız ya da hakkında bilgi edindiklerimiz.. Fakat başta da söylediğim gibi tam anlamıyla bir yaz tatili adasında olduğunuz için her tepenin sahili, her dönemecin sonrasında yeni bir plajla karşılaşmanız da çok olası..

Bu posta son olarak ada plajları hakkındaki üç önemli ek bilgiyi de ekliyor ve lezzet önerileri için diğer posta geçiyorum.. 

1. Mykonos’ta plajların hemen hemen tamamının sağ köşesi "nude friendly"
bölgesi oluyor. Ada gerçek anlamda özgürlükler üzerine kurulduğundan bu pek de yadırgayacağınız bir durum olmayacaktır diye düşünüyorum. Hatta bir süre sonra çıplaklık normalleşiyor bile diyebilirim.. Yine de bu bilgi çocuklu tatilciler için dikkat edilmesi gereken bir nokta olabilir.. 

2. Mykonos gerçekten pahalı bir tatil seçeneği. Ekonomik bir otelde kalsanız ve öğünlerinizi geçiştirseniz dahi plajlara ve partilere harcayacağınız bedeller oldukça yüksek olacaktır.. Her gün plajlara şezlong ve şemsiye ücreti ödemek istemiyoruz derseniz, gideceğiniz her plajda -bizden farklı olarak- size de yer var elbette.. Ünlü işletmelerin sahillerinde kumların üzerine rahatlıkla uzanabiliyorsunuz demek oluyor bu.. Bunu tercih edip, öğleden sonra partiler başladığında işletmelere dahil olan çok fazla insan göreceksiniz zaten.. 

3. Son olarak; hemen hemen her sene yerinde seyreden ikonik plaj işletmeleri yanında, isim değiştiren, yeniden açılan ya da kapananlar da oluyor adada. O nedenle, şu an bu postta bahsettiğim işletmelerin bazıları yakında yok olabilir, ama bulundukları koylar her zaman bir başka işletme ile yoluna devam eder.. Bunu da eklemiş olayım...  

Mykonos lezzetlerinde buluşmak üzere!

Sevgiler
lulu
x

7 Haziran 2016 Salı

BELGRAD - Şehir Lezzetleri

Selam,

Belgrad ile ilgili hazırladığım ilk post şehir rehberi kıvamındaydı. Şimdi ise sıra yeme-içme notlarını yazıya dökmekte.

Belgrad gerçekten lezzet anlamında şaşırtıcı bir destinasyon. Şehir hali hazırda zaten beni görüntüsü ve yaşamı ile beklentimin üzerinde mutlu etmişken, bir de üzerine lezzetleriyle başımı döndürdü dersem sanırım ki abartmış olmam.

Belgrad'ın mutfağı ile ilgili söylemem gereken ilk detay; porsiyonların büyük, karşılığında ödenen bedellerin ise oldukça küçük oluşu.. İyi restoranlarda iyi yemekler yiyecek ve ödeyeceğiniz bedel karşısında bir miktar şaşıracaksınız bile diyebilirim.. 

K A H V A L T I

Aslına bakarsanız şehir kahvaltı anlamında pek gelişmiş sayılmaz. Genel olarak oteller bile kahvaltı dahil sistemde çalışmıyorlar ya da kahvaltı için istenen ek ücret hiç hiç mantıklı bir rakam değil. Ayrıca o rakamın karşılığında verilen kahvaltı oldukça zayıf ve lezzetsiz..

Ancak, kahvaltı konusu -biraz genellemiş olacağım ama- her Türk evladı gibi benim için de mühim bir mesele. Güne başlamak için kısa ya da uzun, ama mutlaka tatmin edici bir şeyler yemeyi tercih ederim ben de... O nedenle anlatmaya en temel öğün saydığım kahvaltıdan başlıyorum. Belgrad’ın ya da daha geniş bir acıyla bakarsak Balkanların en bilinen lezzeti börek yani ”burek”tir. Burek yemek için şehirde birçok pastane yani pekara alternatifiniz var. Bu alternatifler icinde Pekara Toma en ünlü zincir pastaneleri.. Ancak ben daha lokalci olduğumdan, mahalle aralarında bulduğum pastaneleri burek denemeleri için tercih ettiğimi söylemeliyim. Bir sıcak çay ve birkaç farklı burek çeşidiyle güne hızlı, ama mis gibi ve doyurucu bir başlangıç yapabiliyorsunuz..

Seyrek de olsa restoran ve kafelerin menülerinde kahvaltı bölümüne rastlanıyor. Bu mekanlardan biri güzel de bir fikir üzerine inşa edilmiş Supermarket Concept Store. Burası hem lezzet hem de tasarım anlamında kesinlikle alternatif bir seçim ve benim de şehirdeki favorim. Hatta Belgrad’daki en mutlu sabahım burada geçti diyerek beklentiyi bir parça daha arttırabilirim bile, zira bu övgüyü son derece hak ediyorlar. Supermarket’in isminden de anlayabileceğiniz gibi, burada restoran ve mağaza konsepti iç içe ilerliyor. Kıyafetten aksesuara, nostalji kokan ve çocuk zamanlarımızı hatırlatan objelerden ev dekorasyon malzemelerine dek aradığımız ya da belki de hiç aramadığımız birçok parçayı bu mağazada bulabiliyorsunuz. Zamanlar arası nefis bir seyahat gibi yani verdiği his.. Supermarket'in restoranını öğle ya da akşam yemeklerinde de tercih edebilirsiniz elbette, ama ben sabah sakinliğini ve kahvaltı lezzetlerini aşırı sevdiğimi söyleyebilirim..
(Adres; Uzun Mirkova 8) 

Bir diğer kahvaltı tavsiyem ise bir miktar havalı.. Terazije Meydanı'ndaki tarihi otel Hotel Moskva. Kahvaltı kültürü olmayan bir şehirde geleneksel, ama kaliteli ve çeşidi bol bir kahvaltı etmek isterseniz bu otel hakikaten doğru bir adres. Ben açık büfe kahvaltısını seven biri olmamama rağmen, bu otelin açık büfe ancak özenle hazırlanmış kahvaltısını çok sevdim.. Bir kere çayları bile Ahmed Tea idi, daha ne olsun? 









K A H V E 

Kahvaltı sonrasında mutlaka kahve diyenler ya da güne yalnızca kahve ile başlayanlar adına; Koffein Belgrad’ın şehrin en ünlü kahve zinciri olarak bilindiğini söyleyebilirim.. Birçok yerde şubesini görebileceğiniz lokal bir zincir dükkan yani kendisi.. Ben kahve içmediğimden bir deneme de yapmadım ya da arayışta bulunmadım, ancak seviyor olsaydım şubeleşmiş mekanlar yerine daha kıyıda köşede kalmış lokal ve tek başına dükkanların peşine düşerdim diye inanıyorum.. Hatta bu konuda ne olur ne olmaz diye kendime Przionica diye bir not da almışım, zira kendisine kahvenin piri demişler... 



Bir önceki yazımı okumayanlar varsa son cümlelerimi hatırlayabilirler.. Şehir için; kocaman ve sevimsiz binaların avlularında bulduğum ani mutluluklar demiştim, çünkü şehir bana kendini avlulara saklamış gibi hissettirmişti.. İşte bu cümlemi kanıtlayacak bir mekan önereceğim size şimdi.

Sevimsiz bir Sovyet binasının giriş kapısından baktığımda genişleyen bir koridor ve sonunda da bir ışık demeti görünce, heyecanlı adımlarımla binadan içeri girmiştim. Koridorun sonu bir avluya açılıyordu ve avlunun yüksek çevre duvarları sarmaşıklar ve saksılarıla süslenmişti. Dar ve kısa bir taş merdivenin yeşiller içinden bana göz kırptığını görünce cidden koşa koşa merdiveni tırmandım ve karşımda dekoru ile beni anında yükselten, bahçe içinde rengarenk bir kafe/restoran olan Mezestoran Dvoriste’yi buldum! Bu mekanı Belgrad’da yenecek gerçekten keyifli bir öğle yemeği yeri olarak notlarınıza ekleyebilirsiniz. Kesinlikle turistik olmayan, çok sevimli, düzeltiyorum; aşırı sevimli ve sosislerine doyamadığım, hatta çevrede tavla oynayanların sevinciyle de bir güzel eğlendiğim şipşirin bir mekandı Mezestoran. 
(Adres ; Svetogorska 46)





Blaznavac, seyahat öncesi yaptığım araştırmalarda “Life is better in Blaznavac” mottosu ile aklımı çelmiş ve yapılacaklar listeme dahil olmuştu. Ziyaret ettiğimde ise gerçekten atmosferiyle insana mottosunu hissettiriyor diye düşündüm, zira daha bahçesine girer girmez dünyam değişmiş ve gülümsemeye başlamıştım bile.. Bahçe ortasında duran ve masa olarak kullanılabilen antika bir araba mı isteriniz, eğlenceli tabelalar mı yoksa sizi adeta dansa davet mottolar mı… Henüz bir oturacak yer düşünmeden, müzedeymişim gibi gezdirdi mekan bana kendini ve dekorasyonunda kullanılan detaylarına hayran bıraktı hakikaten.. Blaznavac için yapılan “modern sirk” benzetmesi hiç de abartılı bir tanım değilmiş meğer.. Kahve, öğle yemeği ya da aperitif için notlarınızda mutlaka olsun isterim..
(Adres; Kneginje Ljubice 18)





Cevapcici Sırpların meşhur köftesi, Shopska ise en az köftesi kadar meşhur olan salatalarına verilen işim. Cevapcici’nin bizim İnegol köftemizden çok da farklı olmadığını söyleyebilirim, ancak oralara kadar gitmişken elbette denenmeli bir lezzet. Pleskavitsa adında bir köfteleri daha var mutfaklarında. Tek parçada ve neredeyse bir tabak ölçüsünde hazırlanan yayvan bir köfte çeşidi kendisi ve içi peynir ve kaymakla beslendiğinden lezzeti -bana göre- Cevapcici’nin çok çok üzerinde.. Shopska, bizim çoban salatamızın ve Yunan'ın Greek Salad’ının arasında bir ölçüde hazırlanan ve üzeri rende peynir ile kaplanmış bir salata.. Sizi bilemem ama ben bu serinletici salataya kesinlikle bayıldım!

Bu üç geleneksel ve ünlü lezzeti yine geleneksel Belgrad restoranlarında deneyebilirsiniz. Skadarlija semti bu anlamda birçok restoran alternatifi sunuyor, hatta bu restoranlarda geleneksel Sırp eğlence anlayışını da deneyimleyebiliyor veya gözlemleyebiliyorsunuz.. Gece boyunca müzisyenler bir soprano eşliğinde mekanlar ve masalar arasında dolaşıyorlar mesela ve bu tatlı bir turistik deneyim oluyor.. Tri Sesira, Dva Jelena ve Sesir Moj bu bohem bölgenin en popüler restoranları diyebilirim. Tri Sesira’nin öne çıkışı ise yemeklerinin ya geleneksel köz fırınında ya da kömür mangalında pişiriliyor oluşu.. Bu restoranlardan herhangi birine gittiğinizde masanıza gelen; önce közlenip sonra kavrulmuş biberleri kesinlikle geri çevirmemenizi öneririm, zira her ne kadar –fazlasıyla- acı  olsalar da çok çok lezzetliler..







Eğer iyi bir klasik müzik dinleyicisiyseniz Little Bay kesinlikle ruhunuza iyi gelecek bir restoran önerisi... İnsan bu restoranda kendini bir anda yüzyıllar öncesine ışınlanmış gibi hissediyor. Garsonların kıyafetleri, mekanın bir operayı andıran locaları, mum ışıkları sayesinde romantikleşmiş ortamı, karanlığın içinde göz kırpan ünlü bestecilerin tabloları ve klasik müziğin sevilen örneklerinin kulağınızda değdiği mekan gerçekten farklı bir atmosfere sahip.. Keyifli bir gece geçireceğiniz şüphesiz hakikaten.. 
Gece diyorum, zira burası kesinlikle bir akşam yemeği restoranı, öğle değil.. Lezzet derseniz; büyük vaatlerde bulunamam ya da kesinlikle abartmak istemem. Ben boeuf bourguignon denedim mesela ve ortalama bir lezzet olduğunu düşündüm yerken.. Yine de bu mekanda lezzet sanki ikinci planımdaydı ve ilk önce ruhum doymuştu diyebilirim...
(Adres; Dositejeva 9a) 





Belgrad, nehir kıyısında konumlanmış bir şehir olsa da sanki bir deniz kıyısı şehriymiş gibi deniz ürünleri ve balık restoranlarıyla oldukça popüler bir adres. Özellikle Zemun bölgesi bu anlamda bir cennet. Zemun zaten başlı başına bir yazlık bölge havasında olduğundan, balık yemek için şehrin en ideal bölgesinin burası olduğunu anlıyorsunuz. Zemun’un en iyi balık restoranı Restoran Saran diyorlar. Ben de bu kanıya, hem seyahat öncesi araştırmalarımdan hem de deneyimim sonrası rahatça varıyorum.. Tuna nehri kıyısında, romantik ve kesinlikle kaliteli bir yemek yemeyi planlıyorsanız başka bir adres aramanıza hiç luzüm yok diyebilirim.. Saran, hem servis hem ambiyans hem de lezzet anlamında çok çok tatmin edici bir restoran.. Abartmış olmak istemiyorum, ama kulağımda Edith Piaf eşliğinde son yılların en keyifli akşam yemeklerinden biriydi benim icin. (Adres ; 53 Kej Oslobodenja)



Belgrad seyahatinin "tam olarak bir keşifti" diyebileceğim adresi ise; homa oldu benim için.. Yalnızca burada yeniden yemek yiyebilmek için bile şehre yeniden gitmeyi düşünebilirim.. O denli etkileyici bir şef restoranıydı homa. (“h” harfi küçük yazılıyor).

homa’da öncelikle menüden alakart olarak sipariş verebiliyorsunuz. Bunun yanında bir de “et tadım menüsü mü yoksa balık tadım menüsü mü?” şeklinde bir soru yöneltiyorlar müşterilerine. Damak keyfinize göre seçim yapıyor ve kendinizi şefin ellerine bırakıyorsunuz. 

Başlangıç, ara sıcak, ana yemek ve tatlı olmak üzere dört bölümden oluşan tadım menüsünün her aşamasında yiyeceğiniz tabağa uygun bir şarap sunuluyor haliyle.. Servis muazzam, lezzetler iddialı olsa da füzyon denemelerle zorlanmış tabaklar değil kesinlikle. Bu nedenle de beni aşırı tatmin ettiğini söyleyebilirim.

Belgrad ortalamasının oldukça üzerinde bir aksam yemeği mekanı olarak seyahat bütçesini bir miktar etkiliyor homa, ama aynı standartlarda bir tadım menüsü için İstanbul ya da Avrupa’da bir şehirde ne kadar ödeyeceğinizi düşündüğünüzde, ödediğiniz rakam sizi asla rahatsız etmiyor. 
(Adres; Zorna Klemansoa 19)



Jelen ve Lava Sırpların meşhur bira markalarından ikisi. Hafif kırgın halime aldırmadan, parklar arasında birahaneleri dolaşıp, 
buz gibi biraları su yerine tükettim resmen.. Sokak aralarındaki minik ve lokal birahaneler şahaneydi kesinlikle, ancak yine de en keyifli bira içimini mekan-manzara avantajıyla
Zemun sahilinde yaptığımı söyleyebilirim.

Rakija ise Sırpların meşhur rakısına verilen isim. Genel olarak erik meyvesinden üretilse de farklı meyvelerden de hazırlanabiliyormuş kendisi.. Bilmeniz gereken en önemli bilgi; shot olarak tüketilen ve oldukça sert bir içki oluşu. Bu anlamda bizim rakımız değil de daha çok İtalyanların grappa-sını andırıyor diyebilirim. Sertliğinden dolayı da yemek yanında değil, daha çok yemek öncesi ya da sonrasında tüketilmeye uygun oluyor.. Özellikle ev yapımı bir rakija içiyorsanız, alkol oranının belirsiz olabileceğini aklınızdan çıkartmayın derim…



Son olarak, Belgrad’da çılgın bir gece hayatı mevcut denebilir rahatlıkla.. Şehir gerçekten de sabahlara dek yaşıyor, ama yine de eğlence anlayışları bize göre son derece “old fashion” gibi duruyor.. Yani deneyimlemediğim bir konuda ahkam kesmek de istemem elbette, ama az çok gözlenmediğim bu.. ;) 

sevgiler
lulu
x