Öne Çıkan Yayın

PUGLIA - Itria Vadisi

8 Şubat 2016 Pazartesi

POROS ADASI

Selam!

Atina'dan başlayıp; Korint Kanalı üzerinden Loutraki, Nafplion ve Epidavros ile devam eden araba seyahatimizin en son ve bolca dinlenmeli olacak durağına eriştik sonunda.. 

Son destinasyon bana "Saronic Körfezi'nin tüm adalarını deneyimledik!" cümlesini kurdurduğundan pek kıymetli diyebilirim... Aslında ilk postta anlattığım, ama aslında bu postun girişine çok daha uygun olduğunu düşündüğüm "genel açıklama" kısmını o nedenle yinelemek istiyorum; 

Saronic Gulf, Atina şehrine en yakın adaları içine alan körfeze verilen isim.. Bu körfezin adaları Atina'ya çok yakın olsalar dahi hala aşırı turistik olmamış adalar.. En azından Kiklad grubu adalarıyla karşılaştırırsak; kesinlikle turistik değiller bile denebilir.. Her ada kendi içinde farklı özelliklere ve refah seviyelerine sahip ve daha çok Yunan halkının yazlıklarının bulunduğu adalar grubu olarak kabul edilebilir..

Biz, sırası ile Spetses, Hydra ve Aegina (hatta bir de minnak Angistri Adasıziyaretlerinde bulunmuştuk daha önceki seyahatlerimizde. Bu kez de grubun son ve belki de en az turistik olanı Poros'u deneyimleyecektik.. Heyecalıydık elbette.. 

Poros, körfez adaları içinde Hydra sonrası ikinci küçük adaydı ve yapılacaklar listesi de oldukça kısıtlıydı. Ayrıca Poros, Yunanistan ana karasına en yakın ada olduğundan, kendisini yapacağımız araba yolculuğunun en sonuna eklemek nefis bir fikirdi ve bu durumda ekstra bir feribot kullanmak zorunda olmayacağımız için ek bir masrafımız da olmayacaktı.. Aslında çok çok kısa bir feribot yolculuğumuz oldu elbette adaya geçmek için, ancak bütçe organizasyonu yapacak bir karşılığı yoktu ödediğimiz bedelin...



Daha önce de belirttiğim gibi biz ayrı ayrı seyahatlerde deneyimledik tüm körfez adalarını, ancak hesaplı olması açısından bu dört ada arasında "hop on hop off" tur planlamanız ve hepsini tek seyahatte deneyimlemeniz de bütçe dostu bir hareket olabilir.. Hatta bizim gibi yabancı para birimlerinin yarın ne olacağı konusunda belirsizlikler yaşayan ülke vatandaşlarının toplu seyahatler planlaması çok daha akıllıca olabilir. Yani bizim yaptığımız biraz fazla keyif düşkünlüğü ve belki de delilik!

Poros'a dönersek; yapılacaklar listesi hakikaten çok daha sınırlı bu adada.. O nedenle adalardan birkaç tanesini gezmek istediğinizde görsellere de aldanarak muhtemelen ilk tercihiniz Poros olmaz diyebilirim, ancak yeterli zamanınız varsa bence deneyimleme şansını kullanmakta yarar var, zira bu ada bambaşka bir güzelliğe ve sadeliğe sahip...

Bir kere hiçbir Seronic adasının sahip olmadığı bir güzelliği vardır. Feribotla adaya yanaşırken çıkış yolu olmayan dar bir boğaza doğru ilerlersiniz... Bu, henüz adaya bile ayak basmamışken müthiş bir seyir sunar ziyaretçilerine..

 
ULAŞIM:

Pire Limanı’ndan kalkan hızlı feribotlar (flying dolphins) ile bir saat gibi bir sürede Poros’a varıyorsunuz. (Seçtiğiniz hızlı feribotun Poros evveli uğradığı adalar seyahat sürenizi değiştirebilir. Bunu mutlaka kontrol edin) Ayrıca Aegina gibi Poros'a da araba ile geçiş hakkınız var ve büyük arabalı feribotları ister araçlı ister yaya olarak kullanabiliyorsunuz.. Yalnızca seyahat süresi 2,5 saati buluyor. Feribot seferleri için; Hellenic Seaways, Blue Star Ferries, Golden Star Ferries ve Seajets firmalarını kontrol edebilirsiniz.

Ulaşım hakkında araştırma yaparken çok güzel bir seyahat seyri tanımlanmıştı bir sitede.. Gazetenizi ya da kitabınızı keyifle okurken Aegina Adası'na ulaşılıyormuş feribot ilk önce. Daha sonra ise Methana kasabasına... Oradan sonrası bir şiir deniliyor, zira Peloponessos yani Mora Yarımadası'nın dar boğazlarında ve Argos Körfezi'nin muazzam dağ ve orman görüntüleriyle ulaşılıyormuş Poros Adası'na.. Bu seyir tanımı beni öylesine etkiledi ki; bir kez de feribotla ama özellikle de arabalı feribot ile adaya gitmeyi çok istedim..   

Diğer yandan bizim yaptığımız gibi havalimanından kiraladığınız araçla çıkacağınız yolcukta 2,5/3 saatte Poros’a rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz ve bu yolculuğun da son derece epik bir serüven olduğu süphesiz.. Bizim Epidavros ziyareti sonrası yaklaşık 1,5 saatte ulaştığımız Galatas kasabasına, siz direkt Atina'dan yola çıkarak en fazla 2,5 saatte ulaşabilirsiniz.. Galatas, Mora Yarımadası'nın güneyinde bulunan bir küçücük liman kasabası.. Yunanistan'ın Poros Adası’na en yakın olan kara parçası da işte bu kasaba oluyor. Kasabanın merkezinde bulunan küçük limandan adaya düzenli olarak feribot seferleri yapılıyor ve yolculuk ortalama yedi dakika sürüyor. (Aşağıdaki resimde Galata'nın adaya ne denli yakın olduğunu görebilirsiniz.) Dilerseniz limanın park alanına aracınızı bırakıp adaya yaya olarak da geçebiliyorsunuz ya da araçlı geçiş için yalnızca 5 euro ödeme yapmak yeterli oluyor.. 

(Önemli Not: Kiraladığınız aracın adaya geçiş riski genelde sigortalarda belirtilmez, o nedenle adalardan birine araç ile geçiş yapacaksanız poliçenize bu detayı mutlaka ekletin derim..)



ADA'da YAŞAM ve Gezilecek Yerler.. 

Poros; doğası, insanları ve yemekleriyle tipik bir Ege adası atmosferine sahip. Körfez adaları içindeki en az yabancı turist çeken ada olduğunu söylemek kesinlikle yanlış olmaz, zira daha çok yerli halkın tercih ettiği bir hafta sonu adresi olduğu söyleniyor.. Tabi bu sayede hala bakir kalmış ve lokal hayatının tadına tam olarak varma fırsatı tanıyor ziyaretçilerine.. Mutlaka yaz aylarında adaya gelen tekne sayısı ve hafta sonları ziyarete gelen turistlerin sayısında ciddi bir artış oluyordur, ancak yine de adanın lokal hayatının çekilmez bir noktaya gelmediğini söylüyor yerliler..

Adanın en önemli yapısı, tarihi Clock Tower, yani Saat Kulesi. 1927 yılında yapılmış olan asıl kule, 2002 yılında restore edilmiş, yani yeni gibi durmasının nedeni bu restorasyon.. Adaya varır varmaz kıyı şeridinde bulunan restoran ve kafelerin ardında bulunan rengarenk neo-klasik evlerin üzerindeki kuleyi hemen görüyorsunuz zaten. Kuleye çıktığınız zaman ise ayaklarınızın altında kalan ada evlerinin kiremitleri ve onların da üzerinden görünen boğaz ve Galatas kıyılarının görüntüsü nefis!



Poros gerçekten yeşil bir ada. Tepelik bir yapısı olduğundan neredeyse tamamı çam ağaçlarıyla çevrelenmiş durumda ve bu sayede adada yürüyüş yapmak son derece keyifli.. Araba ile ya da uzun bir yürüyüş ile yürümeyi sevenleri tatmin edecek bir yol yaparak; antik kent (Kalavria) Kaleureia ve Temple of Poseidon'a ulaşmak mümkün mesela.. Bunun dışında adanın dar sokakları arasında amaçların en güzeli olan "amaçsızca yürüyebilmek" de son derece keyifli.. Bu yürüyüşlerde Saronic adalarının milli kurabiyesi sayılan "amygdalota" yemenizi de ayrıca önerebilirim..

Temple of Poseidon 6.yy'dan günümüze çok çok az bir kısmı ulaşmış bir Antik Yunan mirası.. Yapıldığında çok görkemli olduğu düşünülen tapınak, 18.yy'da neredeyse tamamen yok edilmiş. Ardında kalan parçaların da büyük bölümü Hydra'da yapılan bir manastır için kullanılmış. Belki adaya vardığınızda gözünüze değen bir tapınak olmayacak, ancak enfes bir Saronic Körfezi ve Mora Yarımadası görüntüsüne sahip olabileceksiniz tapınağın bulunduğu yere vardığınızda..





  

ADA PLAJLARI:

Açıkçası bizim açımızdan Poros ciddi bir dinlenme noktası oldu. Şansımıza öğle saatlerinde Güneş de son derece cömertti ve bu sayede plajlarda geçen vakitlerimizde adanın denizinden faydalanma anlarımız da oldukça uzun ve keyifli olabildi..

Poros Limanı'nın hemen sonrasında, adanın Progimnastirio ve Soinikismo bölgelerini birbirine bağlayan minik bir köprü geçiliyor. Bu körü sonrası kum bir plaj olan Kanali'ye ulaşılıyor. Kanali, ada merkezine en yakın plaj olduğundan en çok tercih edilen plajların başında geliyor elbette. Çevresinde ihtiyacınız olan kahvaltı, öğle yemeği ya da atıştırmalıkları temin edebileceğiniz Kanali Cafe/Tavern ve Captain's Restaurant var.

Kanali plajı sonrası adanın en uzun sahiline sahip Askeli ye ulaşıyorsunuz. Kanali'ye göre plaj anlamında Akseli'nin daha organize olduğunu söyleyebilirim.. Oteller bölgesinde bulunduğundan etrafı birçok restoran ve kafe alternatifiyle çevrili durumda.. Biz bu bölgede bulunan bir oteli tercih etmiştik, ancak otelden ziyade apart ya da ev kiralamak açısından da zengin bir bölge olduğunu not alabilirsiniz..

Askeli sonrası Panagitsa adında minik bir plaj var. Panagitsa'dan ise minik bir patika yardımıyla pek sevilesi Monastri plajına ulaşılıyor. Ada genel anlamda çam ağaçlarıyla çevrelendiğinden Monastri de sırtını çam ağaçlarına dayıyor ve bu haliyle son derece pitoresk bir görüntü sunuyor.. Ayrıca ismi de plajın hemen ardında bulunan Zoodochos Pigi Manastırı'ndan geliyor imiş...

Neorio, adanın en güzel plajlarından biri. Yine çam ağaçları gölgesinde kalan bir plaj kendisi. Ayrıca da iki plajın birleşiminden oluşuyor. (Büyük olan Megalo. Küçük olan ise Neorio and Micro Neorio) Sahilin hemen ardında oteller ve lokal bir taverna olan Peter var. Bu arada Neorio'ya otobüs ya da limandan kalkan teknelerle de ulaşmak mümkün.

Bizim adadaki favori plajımız romantik LOVE BAY. Sanki tanrılar bu koyu kendilerine saklamak için çam ağaçları arasında gizlemişler g
ibi bir his verdi bana burası, çok keyifliydi.. Çam ağaçları denize oldukça yakındı, hatta öyle ki; plajın sonunda denize dokunacak kadar eğilmişlerdi ve bu görüntü bize müthiş bir keyif verdi. Gözümüz bir yandan minyatür ada Daskalio'ya değerken, Love Bay'ın tertemiz ve huzur veren suyunda yüzmeyi kesinlikle çok sevdik her ne kadar plaj kısmındaki kumu pek iç açıcı görünmese de...

Bir başka sevilesi plaj da Vagionia idi. Vagionia otobüs ile değil de (yüksek
sezondan çok emin değilim) ancak kendi aracınızla ulaşabildiğiniz bir plaj ve bir bakıma bu da nefis bir sessizliğe sahip olmak anlamına geliyor. Dinlencelik bir gün geçirmek için kesinlikle Vagionia'yı tercih edilebilirsiniz o nedenle.. Plajın çevresinde yaz aylarında minik bir büfe olurmuş aslında, ama siz yine de hazırlıksız gitmeyin derim. Bu arada plajın az ilerisinde bir batik şehir bulunuyor. Balık tutmak, şinorkel yapmak ya da dalış aktiviteleri için adadaki en ideal yer burası deniyor. Son olarak; plajın çevresinin limon ağaçlarıyla kaplı olduğunu da eklemem gerek ve bana kalırsa güneşlenirken burnunuza gelecek limon kokularını içinize çekmek uğruna bile bu plaja gidilebilir... 








Russian Bay, adanın göz hafızanıza eklemeye değer yerlerinden biri. Kum bir plaj ve rüzgara karşı oldukça korunaklı olduğunu söyleyebilirim.
 İsminin Russian olmasının nedeni ise; Türk istilasına karşı Yunanlılara yardıma gelen Rus gemilerinin buraya demirlemiş olması. Plajın tam karşısında üzerinde yalnızca bir kilise bulunan minik bir ada bulunuyor. İşte asıl konumuz da ismi Daskalio olan o küçük ada.. Ada çevresinde bulunan yatları takip ettiğinizde zaten bu minik adayı kolayca buluyor gözleriniz. Sezonda tekne kiralayıp, gözlerden uzak yüzmek isteyenler Daskalio'yu tercih ederlermiş bolca..

Russian Bay'a karadan gitmek için limandan kalkan taksi ya da otobüsleri kullanabiliyorsunuz. Sıcağa aldırmadan yürümek ise; sanırım en az 45 dakika sürecektir ve Ekim ayında bile tavsiye edilecek aktivite değil.. Bu arada yaz aylarında Russian Bay'da keyifli konserler düzenleniyormuş. Sezonda adada olacaksanız, konser takvimine göz atabilirsiniz. Poros'u sevmek için güzel bir detay isterseniz; o da bu minik adanın kalp şeklinde olduğunu bilmeniz olabilir bence... 

The Lemon Forest; limon ağaçlarıyla çevrili adanın en sıra dışı bölgesi. Hele ki ben kadar limon kokusunu seviyorsanız gerçek bir cennet denebilir.. Bir yanda limon ağaçları ve onların enfes kokusu, diğer yanda su değirmenleri... Doğa hayran olası derecede güzel burada ve bana kalırsa en güzel zamanı da limanların 
çiçek açma zamanı olmalı..





YEME – İÇME


Ada elbette nefis Ege adası m
utfağına sahip.. Poros öncesi ziyaret ettiğimiz tüm destinasyonlarda Efie balık ürünleri sevmediğinden, daha çok mezeler eşliğinde beslenmiş ve Yunan mutfağında et yemeklerinin ağırlıkta olduğu kısma yönelmiştik. Balık elbette Nafplion’da soframızı şenlendirdi, ama tadı damağımızda kalmıştı yalan diyemem... Bu nedenle Poros’ta sahip olduğumuz balık merkezli
klasik Yunan masamız bizi aşırı mutlu etti diyebilirim..

Aspros Gatos adanın iyi balık restoranlarından biri. Denizin tam olarak yanı başında oluşu da nefis bir avantaj bu restoran için.. Üzerine hem lezzetli hem de romantik.

Taverna Karavolos tavsiye edebileceğim ada mekanlardan bir diğeri. Şirin bir bahçeye sahip ve sahipleri de sıcacık insanlar.. Tatlı bir öğle yemeği mekanı olmuştu bizim için.. 

Taverna Poseidon ise geniş bahçesi ve lezzetleriyle en sevdiğimiz restoran oldu diyebilirim.. Liman bölgesinde olduğundan son derece merkezi bir konumu vardı ve gün batımı vakti masamıza yerleştiğimizde midemiz kadar gözümüze ve ruhumuza da şenlik yaşatmıştı..

Ancak; Poros Adası ve lezzet dendiğinde benim aklıma hemen Meze Meze geliyor diyebilirim.. Restoranın konumu limanın sonuna doğru olduğundan ve yol ile deniz arasındaki mesafe daraldığından mekanın masaları sahilin yürüyüş yapılan beton zemine kurulu bu restoranda.. Burada yediğimiz yemekten, yatların görüntüsünden ve denizin kokusundan inanılmaz keyif almıştık.. Her ne kadar burada yemek yerken Alpcan'ın başına talihsiz bir kaza geldiyse de, mekan sahiplerinin yardımları ve tecrübeleri sayesinde günü endişe yerine gülümseyerek tamamlayabildik ve ada anılarımızda tatlı bir yerin sahibi oldu orada geçirdiğimiz anlar.. 

Limanın bulunduğu ve adanın merkezi kabul edilen sahilde denize karşı konumlanmış birçok kafe, bar, restoran, taverna ve dondurmacı dükkanları bulunuyor. Akşam yemeği öncesi bu sıralı dükkanlar arasında aperitif ya da öğle arası keyfi yapabilirsiniz. Hatta bir de güneşi bir de burada batırın derim ben.. Biz bu sıralı meraklar içinden arkadaşlarımızın tavsiye ettiği Passaggio'yu tercih ettik, ama siz keyfinize göre bir tercih yapabilirsiniz.. 

Gün batımı diyorum genelde, zira Poros Adası’nda gün batımı mutlaka izlenmeli, bu kesin. Ancak ben bir de adada yaşayacağımız son günün sabahında güneşin doğumuna da sahit oldum ve kalbimi o anda öylesine ferahlattım ki! bunu tarif edebilmem bile zor... Günlük meditasyonumu ve nefes egzersizlerimi iste o sabah ve o görüntüye karşı yapabilmiş olduğum için sonsuz minnettarım... 








Poros Adası için kısaca ve en içten duygularımla 
denizin ve dinlenmenin keyfini doya doya çıkartabileceğiniz bir adres diyebilirim. Bize keyifli ama yorucu bir yol seyahati ardından kesinlikle çok iyi geldi Poros’un dinginliği.. Yaklaşmakta olan kış aylarına da bir anlamda hazır hissetmemizi sağladı.

İşte kısaca ve dilim döndüğünce böyle bir ada Poros
Bizim topraklarımızda doğmuş Yunanlı şair Yorgos Seferis'in de dediği gibi;
"Eşsiz büyüsü ve barışçıl ortamına aşık olmamak mümkün değil"..

Mutlu Seyahatler!
lulu
x