Öne Çıkan Yayın

PUGLIA - Itria Vadisi

9 Mayıs 2019 Perşembe

DUBROVNİK - Yeme - İçme Rehberi

Selam!

Blog yazarı dahi olsa bir yazarın asla başına gelmemesi gereken bir şey geldi başıma ve Dubrovnik kıyıları ve plajları hakkında yazdığım detaylı yazı silindi, kül oldu gitti.. Neden el yazısını bu kadar çok sevdiğimi soran arkadaşlarıma "işte bu yüzden" diye haykırmak istiyorum, hatta bir parça da gözyaşı...

Neyse ki anılar her daim cebimde ve hepsini detaylıca yeniden yazana dek yeme-içme kısmını paylaşayım diyorum..



D U B R O V N I K   Y E M E - İ Ç M E

Dubrovnik, özellikle de eski şehir bölgesi restoran anlamında müthiş bir çeşitliliğe sahip. Her bütçeye, her damak zevkine hitap eden alternatifler bulmak kesinlikle mümkün. Deneyimlediğimiz ve de sevdiğimiz mekanları elbette paylaşacağım, ama bilin ki şehirde lezzet seçenekleriniz çok çok geniş olacak. O nedenle mekanlara geçmeden evvel Dubrovnik mutfağı bize neler sundu biraz onlardan bahsetmek istiyorum.

Çok net gördüğümüz bir şey varsa, o da bölge mutfağının yakın komşuluk ilişkileri nedeniyle hem Akdeniz hem de Balkan mutfağından izler taşıyor oluşu.. Bahsedilecek en öncelikli lezzet balık ve deniz ürünleri. Her daim tazecik bulunması mümkün olan deniz ürünlerini son derece başarılı ve lezzetli bir şekilde yorumluyorlar. Bu konuda geçmişten gelen geleneksel yöntemlerden pek şaşmadıklarını söylüyorlar ve özellikle deniz ürünlerinde farklılaşabilen pişirme teknikleri uygulansa da tabakları olabildiğince yalın bir halde sunmayı tercih ediyorlar. Salata ve makarna tabaklarına da bolca eşlik ediyor deniz mahsulleri. Benim için, ilk seyahatte de bu son seyahatte de en sevilesi deniz mahsülü midyeydi diyebilirim. En basit hali ile pişirilmiş versiyonu dahi aşırı lezzetliydi.

Dubrovnik'in çevre kasabalarından biri olan Ston, taze kabukluların ve istiridyenin dünyadaki merkezlerinden biri kabul ediliyor. Bir istiridye tutkunuysanız, Dubrovnik şehrine bir/bir buçuk saat uzaklıktaki bu nefis kasabada bir istiridye şöleni yaşayabilirsiniz..

Elbette şehrin deniz kıyısından uzaklaştıkça balık da yerini ete bırakıyor. Mesela; Neretva Vadisi tarafında yapılan yaban ördeğini pek övüyorlar. Merkezden uzaklaştıkça geleneksel yemekler daha sık karşımıza çıkarken, şehre yakınlaştıkça dünyanın popüler mutfaklarını menülerde daha sık görüyoruz. Mesela İtalyan mutfağının lezzetleri birinci sınıf restoranların da küçük kafelerin de menülerinde yer buluyor. Çevrede bolca pizza restoranları bulacağınıza ve hatta kesinlikle mutlu olacağınız pizza denemeleri yapacağınıza da emin olabilirsiniz. Bu arada enfes tavuklar yeme şansınız var bu mutfakta. Hatta bana göre tavuk konusunda başka bir boyuttalar. Fırın sistemini çok iyi bildiklerinden geliyormuş bu başarıları. Özellikle doğal yetiştirilmiş ve “organik” ibaresi ile tavuk servisi veren restoranlarda bu denemeyi yapmanızı öneririm.

Fırın demişken; börek, turta, kurabiye vs gibi pastane ürünlerinin lezzeti de yine fırın konusundaki deneyimlerinden kaynaklanırmış. Yalnızca şehrin değil, Hırvatistan’ın tamamında çok popüler olan kekleri Medimurska Gibanica bu anlamda mutlaka denenmeli geleneksel pastane ürünlerden biri. Tort od Makarula da gitmeden evvel not aldığım lezzetlerden biriydi, ama sıradışı görüntüsü beni kendine hiç çekmedi..

Lokal pazarları gezmek, her yurt dışı seyahatinde sevdiğimiz aktivitelerden biri. Yurdumda (Ege’ye doğru inmedikçe) ya da daha doğru bir tanımla kendi şehrimde bu keyfi yaşamak pek mümkün olmadığından, gittiğim Avrupa şehirlerinin “medeni” pazar ortamı bana çok cazip geliyor. Her sabah otelimizin hemen önündeki Gundulic Meydanı’ndan kurulan ve yine sabah erken saatlerde şehrin dişindaki liman bölgesi Gruz’da kurulan lokal pazarlar köylülerin kendi mahsullerini sattıkları hakikaten lokal olarak tanımlanabilecek pazarlar. Gundilic bir miktar sebze-meyve, ekmek- peynir ve şarküteri pazarı olmanın dışına çıkmış durumda, ama nefis manzaralar sunan, minnacık ve yerelliğine ve gösterilen özenine hayran kaldığımız bir pazar kendisi. Gruz ise, Gundulic yanında aşırı lokal kalıyor ve yalnızca sebze-meyve ve miktar da çiçek üzerine kuruluyor diyebilirim. Bu pazarlardan alışveriş yapıp, kiraladığınız evde yemek yapmanız da pekala mümkün.





Mekan tavsiyelerime öncelikle otelimiz sayesinde deneme fırsatı bulduğumuz “üç güzeller”den başlamak istiyorum. Kendileri; restoran, cafe ve wine bar olarak sıralanıyorlar.

Restorandan başlarsam, aslında otel restoranlarının lezzetlerine karşı biraz mesafeli olmama rağmen La Capella Terrace & Restaurant’ın otelden bağımsız olarak değerlendirilmesi gerektiğine çok eminim. İki akşamımızı ayırdığımız ve mükemmel bir deneyim olarak tanımlayabileceğim La Capella lezzetleri bu seyahatin bizim için "en"i oldular. Denediğimiz her tabağın özenine, seçilen malzemelerin tazeliğine ve sunumlarına bayıldık. Favorilerim kesinlikle peynir ve şarküteri tabağı, falafel topları, risotto ve trüflü makarnaydı. Et benim için biraz eziyetli bir seçimdir normalde, ama yediğimiz dana yanağını hala zaman zaman anıyoruz sevgiliyle… Bir de, yemek sonundaki "lava cake" fazla tatmin edici bir lezzetti. Paylaşımlı değil kişi başı söyleyip hepimizin tabağı silip süpürdüğünü söylemeliyim.. Bu arada, restoran otelin terasındaydı ve teras bir de minik şapele sahipti. 1938 yılında otelin, daha doğrusu sarayın eski sahibi Baron Mayneri tarafından ailesi için yaptırılmış bu şapel.
(Fiyat sehir ortalamasının üzerinde, rezervasyon ise yaz aylarında şart diyebiliriz)







Yine Pucic Palace’a bağlı ve sabah kahvaltıları için kullanılan
Cafe Royal özellikle a la carte kahvaltı seçeneği ile bizi tam kalbimizden vurdu demiştim hatırlarsanız.. Bu detayı seyahat öncesi bilmiyorduk ve otele varıp öğrendiğimizde ve menüdeki seçenekleri tek tek deneyimleğimizde anladık ki; şehrin en iyi kahvaltı seçeneklerinden biri ya da belki de en iyisi burası olmalıydı. Kahvaltı tabaklarından “Organik Breakfast” ve "pancake" menüde en sevdiğimiz lezzetler oldu.

Bu arada şunu da eklemem gerek; Cafe Royal hemen önünde kurulan pazar nedeniyle haftanın bir tek Pazar günü dış mekanda kahvaltı servis edebiliyor, zira yalnızca o gün meydandaki lokal pazar kurulmuyor. Bu nedenle Pazar günleri hariç, mekanın iç salonunda serin serin kahvaltı ediyorsunuz.

Pazar kurulduğu günler ise tezgahları saat 12:00’de topladıkları için, sonrasından Royal masalarını meydana çıkartıyor ve gün boyunca ve akşamları cafe ve restoran olarak hizmet vermeye devam ediyor. Konumu nedeniyle daima kalabalık bir mekan. La Capella gibi rafine bir şef mutfağı değil elbette, ama biberiyeli organik tavuk, tavuğa hasret bir aile olarak damağımızda ve tat hafızamızda çok iyi bir yere sahip oldu diyebilirim.
(Fiyat ortalama, rezervasyon değil ama boş masa kovalamak şart)





Razonoda Wine & Tapas Bar; otelin giriş kapısı yanından ayrı bir girişi bulunan, şehrin en iyi şarap barlarından biri. Hem Hırvatistan şaraplarını hem de lokal peynir ve şarküterileri deneyimleyebileceğiniz bir adres kendisi. Yanlış hatırlamıyorsam 70’e yakın şarabı bardak olarak seçebiliyorsunuz. Barmene gidip tam olarak nasıl lezzetlerde şarap sevdiğinizi söylemeniz yeterli. Geçmişte şarap konusunda çok iddialı bir bölgeymiş Dubrovnik ve çevresi. Özellikle de Yunanlılar sayesinde çok gelişmişler üretim anlamında, ama daha sonraları Osmanlı işgali ile bu gelişim geriye gitmiş. 2000’li yıllarda ise ciddi adımlarla birçok önemli üzümü başarılı bir şekilde yeniden yetiştirmeye başlamışlar ve lezzet gelişimleri de buna bağlı olarak artış göstermiş. Posip, Kuca Glavic ve Tribidrag ismini en çok duyduğumuz şarap isimleriydi ve hepsini kadeh olarak Razonoda’da deneyebildik..

Yemek sonrası iyi bir fikir bu bar, ancak bir akşam yemeğini hafif geçiştirerek şarap/şarküter/tapas keyfi yapmak isterseniz de tavsiye edebilirim. Biz böyle bir gece geçirdik, nefisti.. Sonrasında da gecemizi Club Revelin’e bağladık, zira kendisinden kaçmak neredeyse imkansızdı.. 



Taj Mahal Bosnian Cuisine: Buralara dek gelmişken ve Hırvatistan mutfağında Boşnak lezzetleri genişçe yer buluyorken, eski şehrin hemen dışında kalan en popüler Boşnak restoranına gittik elbette. Tarhana çorbası, ev yapımı sucuk, börekler, Cevapi Köfte, Shopska Salad (bayılırım bu salataya!) derken, seyahat boyunca yediklerimizin dışında farklı bir lezzet deneyimi yaşamış olduk. Güzel miydi? Evet. Mükemmel bir örnek mi? Elbette hayır... 
Ben de Belgrad seyahatinde bu mutfağı detaylıca deneyimlediğimden çok daha iyi olabilirdi diyebilirim..

Bu arada Taj Mahal öyle popüler bir isim ki; daima kapısında kuyruk var ve kesinlikle rezervasyon gerekiyor.. 



Turist; Gruz Limanı’na yolunuz düştüğünde uğramanızı çok tavsiye edeceğim, ünü lokaller arasında kendini aşmış küçücük bir börekçi dükkanı. Bu minnak dükkandan kıymalı Boşnak böreği denemenizi şiddetle öneririm. Gruz yerel pazarı sonrası bu dükkandan börek almış ve otelimizden de kahvaltımızda çay ve bol domatesle beraberinde sunmalarını rica etmiştik. Kırmadılar.. 





Restoran Amoret; eski şehrin sevilen mekanlarından biri. Şehrin diğer meydanlarına göre kısmen daha sakin kalan ve Dubrovnik Katedrali’nin ana kapısına bakan küçük meydanda konumlanan dış masalarında geçirmiştik bir gecemizi. Elbette ilk akşamımızda La Capella deneyimi yaşadığımız için çıtamız yükselmişti, ama yine de keyifle hatırladığımız bir deniz ürünleri masasına sahip olduğumuzu söyleyebilirim.

Olivia Pizzeria; ilk önce çocuklar için pizza alıp, daha sonra çok beğendiğimizden bir akşamımızı buraya ayıralım dediğimiz lokal bir pizzacı. Hatta çok da tatlı bir şey yapıp pizzaları Olivia’dan, şarabımızı Razonoda Wine Bar’dan –buz kovası beraberinde- alıp Dubrovnik Katedrali’nin merdivenlerine oturmuştuk. Yani tam Restoran Amoret’in dış masalarının karşısında kalan merdivenlere… Hep mutlulukla hatırladığım bir gece yaşadık o merdivenlerde. Alabildiğine biz, süper neşeli ve tam bir “life in Dubrovnik” deneyimi diyebilirim.. Hatta şarabımız bittikçe Amoret’in garsonlarından şarap servisi almamız da mümkün oldu.
Nefis oldu.



Restaurant 360 için şehrin en havalı restoranı denebilir. Açıkçası denemek aklımızda yoktu, ama romantik bir akşam planı yapacak olsaydık ilk adresimiz kesinlikle burası olurdu diye düşünüyorum.. Nautika Restaurant da aynı şekilde bizim deneyimlemediğimiz ama ismini çokça duyduğumuz popüler adreslerden biri. Kendisini her Pile Kapısı çıkışında görebileceğiniz kadar da merkezi bir konumu var. Yüksek sezonda pek ilgi çekmiyor, çünkü restoran giriş kapısının bulunduğu yer 
hakikaten aşırı kalabalık oluyor, ama diğer yandan da görülesi bir manzarada yemek yeme şansınız oluyor. Daha önceki Dubrovnik seyahatimiz Aralık ayında olduğundan, burada hem manzaraya karşı soluklanmış hem de birer bira içimiştik..

Eski şehrin dışında ama çok da uzak olmayan enfes adreslerden biri de Pantarul. Oldukça başarılı bir –Italya ağırlıklı- uluslararası bir mutfak kendisi.. Özellikle akşam yemekleri için rezervasyon şart.

Uzun seyahatlerde mutlaka yerel ya da genel mutfağın bir parça dışına çıkası geliyor insanın. Mütevazi bir sushi ve istiridye restoranı olan Oyster & Sushi Bar Bota bu anlamda sizi mutlu edecek bir alternatif olabilir. İstiridye denemesini burada yapmak ister misiniz bilemem, ama sushiye şans verebilirsiniz. Takenoko’dan ise şehrin en iyi Japon restoranı olarak bahsediyorlar. Deneyimlemedik ama burada notu bulunsun, zira görselleri ve de terası çok cezbetmişti bizi.

Kokteyl? 

Konumu gereği manzarasına doyulmaz bolca mekan alternatifi sunan şehrin sevilesi kokteyl adreslerinden birkaç tavsiyem olacak elbette. Cave Bar, adı üzerinde bir mağara içinden geçilip deniz ile sizi baş başa bırakan bir kokteyl noktası. Denize olan yakınlığı insana Mykonos’un Little Venice bölgesindeki küçük kokteyl dükkanlarını hatırlatıyor.. Panorama Cafe, lokallere göre şehrin en iyi ve en uzak nokta şehir manzarasını sunuyor (teleferik ile ulaşılan meşhur seyirlik teras). Tavsiyem yemekten ziyade 
birer kokteyl ve atıştırmalıklar eşliğinde manzaranın keyfini çıkartmanız. Buza Bar, tekne ile gelip geçerken gözümüze çarpan, kayaların üzerinde konumlanmış ve beyaza boyalı demirlikleri ile hemen fark edilen adreslerden biri.. Kendi halinde bir işletme ama mükemmel bir seyir noktası gerçekten.. Villa Dubrovnik şehrin manzara konusundaki havalı adreslerinden biri. Aslında bir otel kendisi, ama çatı katındaki Prosciutto & Wine Bar nefis bir Adriyatik manzarasına sahip. Above 5 Rooftop ise şehrin kırmızı çatı manzaralı en iyi kokteyl adresi diye biliniyor.. 

Bu mekanlar benim notlarıma girenler, ancak emin olun ki; hem deniz hem de kırmızı çatı manzarası sunan onlarca tercihiniz olacak şehirde..

Ah, yaz ve dondurma!

Bu ikiliyi kesinlikle atlamamak gerekiyor. Elbette çocuklu tatilcilerin ritüelierinden biri akşamları mutlaka dondurma yemek olduğundan, her akşamımızın en az 15 dakikası dondurma tezgahlarının önünde geçti diyebilirim. Özellikle de Peppino's'da. Naneli ve bitterli çeşitlerini (her ne kadar artizan bir dondurma olmasa da) sevdik. Sladoledarna ve Gossip de şehirdeki ünlü dondurma noktalardan diğer ikisi.

Dondurmaya tamamız biz, ama gel gelelim neredeyse her köşe başına bir şube açmış Captain Candy dükkanından bir kez bile içeri girmedik. Arada yaramazlık yapmayı seviyoruz aile olarak elbette, ama göz göre göre de bu tip işlere bulaşmak istemiyoruz. Yine de şeker, marşmelov ve Haribo tipi yumuşakçaları seviyorsanız adresiniz çok net burası olur.



Son olarak; ben kahveci değilim ama artizan kahve için sevgiliden size sevilesi bir adres tavsiyesi aldım; Cogito Coffee Shop.

Sevgiler
Lulu
x

Post 1: Dubrovnik Şehir Rehberi
Post 2: Dubrovnik'te Alternatif Geziler
Post 4: Dubrovnik Plajlar ve Riviera

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder