Öne Çıkan Yayın

PUGLIA - Itria Vadisi

1 Şubat 2013 Cuma

BRUGGE (BRUGES)

Selam,

2012 yılının son günü, yani 31 Aralık pazartesi gününe denk geliyor dediklerinde seyahate programlanmış beynim hemen "salı günü de tatil" diye fısıldayıverdi.. Ve ben hızlıca seyahat alternatiflerimize kafa yormaya başladım.

Aklımda elbette onlarca şehir dolaştı.. Yeni yil süslemeleri, ışıklar, coşkulu kutlamalar, bu görkemli vaktin Avrupa'da nasıl geçtiğimi gözlemlemek ve dahası bu kutlamaların içinde bulunmak müthiş bir deneyim olacaktı, heyecanlanmıştım..

Sonra birden sevgiliyle aklımıza ilk ziyaret ettigimizde aklımızı başımızdan alan ve mutlaka karlar altında ya da bohem havasını iliklerimize dek hissedeceğimiz puslu sonbahar günlerinde ziyaret etmeliyiz diye düşündüğümüz Brugge geldi. Geldiği gibi de uçak biletlerimiz kesiliverdi..


Sokakları kelimenin tam anlamıyla çikolata kokan bu masal diyarında yeniden bulunmak ve kısa da olsa gözlerimizi yeni güne Orta Çağ'ın bu büyülü almosferinde ve Alpcan yanımızdayken açmak hakikaten muhteşem bir deneyimdi.

Gelelim bu kez şehirde edindiğimiz deneyimlerimize..

ULAŞIM: 

Brugge'e ulaşmanın en rahat yolu; Brüksel uçuşu sonrası, havalimanından iki kat aşağıya inip tren bileti satın almak. Bilet sonrası bir kat daha aşağıya inip gelen ilk Brugge trenine binebiliyorsunuz. Tren, Zuid istasyonunda aktarma yapıyor ve aktarma yaptığınız tren ile de Brugge'e kolayca ulaşıyorsunuz..

Tren ile şehre ulaştığınızda şehri keşfetmeye Minnewaterpark yani diğer adıyla "Lake of Love"dan başlamış oluyorsunuz aslında.. Burası Brugge'ün belki de en romantik noktası. Gölün yanı başında yapılan bu romantik yürüyüşle şehre denen ilk merhaba sonrası Beguinage (kadınlar) Manastırı'na doğru yönelebilirsiniz .. Zaten sonrası da kısa bir yürüyüş ile şehrin merkezine ulaşmak demek..



Brugge:

Brugge çok güzel bir şehir. Sizi tek bir ziyaret ile tatmin etmeyecek ve yeniden kendisiyle kavuşturmayı diletecek -bizim gibi- kadar da duygusal bir bağ kurduran bir şehir.. Çabasız güzelliğiyle kalbinizin bir yerine bir şekilde yerleşen ve orada öylece durabilenlerden...

Bana sorarsanız şehri tarihi değerleriyle eksiksiz olarak gezmenin en doğru yolu belirlenmiş yürüyüş parkurunu takip etmek. Bu parkuru web siteleri üzerinden bulabilir ya da otelinizden broşür rica edebilirsiniz.. (Yabancı diliniz varsa buradan da detaylı inceleme yapabilirsiniz..)

Bir önceki postumda çok daha detaylı anlatmıştım gerçi ama yine de birkaç hatırlatma yapmak istiyorum. Sonra ise o postta pek bahsi geçmeyen detaylara ve şehirde edindiğimiz yeni deneyimlere yer vereceğim..
(eski postumu buradan okuyabilirsiniz..)

Markt Square şehrin en büyük ve en görkemli meydanı. Daha önce haziran ayında geldiğimiz için oldukça canlı ve renkli olan, ama kış aylarının bohem havası sayesinde ruhunu daha çok sevdiğimiz bir meydan burası. Elbette yeni yıl süslemelerinin de bu sevgiyi arttırmada etkisi büyük.. Meydanda bulunan Hükümet Sarayı ve özellikle de 366 merdivenli çan kulesi Belfry şehri kuş bakışı görmek için en doğru nokta kabul edilebilir. (Bu kuleyi In Brugge filmi sonrası görmeden sevdiğimi itiraf etmeliyim.)

Meydanın ortasında bulunan Jan Breydel ve Pieter de Coninck heykeli es geçmeyeceğiniz önemli anıtlardan biri.. Onun bile kış görüntüsü çok daha etkileyici geldi bize... (1302'de Fransız kralına karşı Flaman direnişinde büyük rol oynayan iki popüler yerel kahraman kendileri..)


Avrupa'nın en yüksek tuğla kulesine sahip kilisesi (122 mt) Church of Our Lady bu şehirde görülmesi gereken tarihi binaların en önemlilerinden.. Michalengelo'nun Carrara mermerinden yaptığı "Meryem ve çocuk İsa" heykelini bu klisede göreceğiniz düşünülürse, sanat anlamında da en önemlisi kendisi olabilir.. En azından benim için öyle... (Bu arada Michelangelo'nun İtalya dışında olan tek heykeli de bu çalışmasıymış.) 



Müze:

Sanat demişken, şehir bu anlamda sizi doyuracak  koleksiyonlara sahip, buna şüpheniz olmasın. 

Church od Our Lady Kilisesi çıkışında Old St.John's Hospital & Memling Museum'u mutlaka gezmenizi öneririm. Saint John's Hastanesi, 12.yy'ın ortalarına kadar uzanan, Avrupa'nın en eski hastanelerinden biri. Bu arada hastanenin eczanesini de sakın ıskalamayın, mutlaka görün..

Groeninge Museum, Flaman Rönesans ve Barok ustalarının tablo ve gravürlerinden geniş bir seçki görebileceğiniz önemli bir adres. Başta Jan van Eyck, Hans Memling, Hugo Van Der Goes olmak üzere nefis tablolara sahip bir koleksiyon.

İngiliz/Belçikalı sanatçı Frank Brangwyn'ın tablolarının büyük bir kısmından oluşan Arentshuis Museum, zarif binası ile yine resim tutkunları için bire bir...

17/18 ve 19.yy.lar arasındaki ihtişamli Brugge tarihini görebileceğiniz Historical Gruuthuse Museum; halılar, vitraylar, ahşap heykeller, tablolar, porselenler, gümüş objeler ve hatta danteller göreceğiniz cezbedici bir müze denebilir. Arkeoloji Müzesi de vaktiniz olur ise gezebileceğiniz şehir müzelerinden bir diğeri..

Alternatif müzelerde ise; Belçika'nın elmas serüveni takip edebileceğiniz Diamond Museum, Patates'ten o leziz "Belgian fries"a uzanan hikayeyi öğrenebileceğiniz Friet Museum, enfes Belçika çikolatalarının hikayesini anlatan The Choco Story ve Belçika birasının imalat sürecini gözlemleyebileceğiniz De Halve Maan'ı tavsiye edebilirim.



Şehrin ikinci önemli meydanı olan Burg Square 12. yy'da Roman ve Gotik stillerinde inşa edilmiş bazilika Basilica of The Holy Blood'a ev sahipliği yapıyor. (Müzesi de mevcut ve içinde -çok acayip olsa da- İsa'nın kanının bulunduğu söylenen bir şişe bulunuyor..) Bu bazilikanin ilgi çekici ön yüzü aslında 16.yy'da iki şapeli (Saint Basil ve Holly Blood) birbirine bağlamak için yapılmış ve koridor bina görevi görüyor.
 
İki ayrı Brugge seyahatinde, bu kilise önünde çekilmiş fotoğraflar benim için çok anlamlı, zira birinde Alpcan aklımda bile yokken, diğerinde yanı başımda duruyor. Sanırım Alpcan ile birlikte yeniden ziyaret ettigimiz şehirlerin en güzel yanı bu detay olacak...

Brug Meydanı'nda City Hall yani belediye binası ve The Old Recorder's House binaları da görülmeye değer. Görkemli Old Recorder'ın hemen sağ tarafından açılan yolu da mutlaka yürümelisiniz.. O yol sizi şehrin balık pazarına ulaştıracak. Yerli halk salı ve cumartesi günleri bu alanda kurulan pazardan taze balık ihtiyacını karşılıyor, biz oradayken de yeni yıl gecesi için hazırlık içindeydiler..

Balık pazarından kanal boyunca devam ederseniz şehrin en eski taş köprüleri olan Meebrug ve Peerdenbrug'a ulaşabilirsiniz..



Zuidzandstraat Brugge'ün ünlü alışveriş caddesi.. Caddede yürürken hem keyifle lokal alışverişler yapabilir hem tarihi binaları izleyebilir hem de kokusuna dayanamayıp satın aldığınız çikolatalarınızı yiyebilirsiniz.. ;) Cadde ve ara sokakları öylesine davetkar kokularla kaplı ki; seyahat boyunca en cok yaptığınız şey çikolata almak ve yemek olacak dersem abartmış olmam..



YEME-İÇME:

Belçika dendiğinde benim aklıma hemen çikolata, waffle, midye ve patates kızartması geliyor. Sanırım sizin de öyledir.. Bu lezzetler bence Belçika mutfağına dair konuşulacak en önemli dörtlü.. Waffle ve patates kızartması kafelerden ya da meydanlardaki küçük büfelerden temin edilerek keyifle ve çoğu zaman yürürken tüketilebiliyor. Belki küçük, ama yürüyerek gezilen bir şehirde waffle için hem ısınma hem de enerji toplama aracı diyebilirim ve yediğiniz en iyi, en gevrek waffle örnekleri de pek ala bu ülke sınırlarında mümkün oluyor. Ukalalık gibi algılanmasın ama ilk Belçika seyahatimiz sonrasında -ki bu yanılmıyorsam 2008 yılı idi- Türkiye'de hiç waffle yemedim, yiyemedim.. Eğer bir gün şehirde Belçika çikolatası ile ve onların çıtırlığında waffle yapan bir işletme açılır ise, ancak o zaman denerim diye düşünüyorum...

Küllahta servis edilen, nefis andalouse soslu ve çıtır çıtır patates kızartmaları ise şehirde açlık geçiştirmenin en en en leziz hali diyebilirim.. Tabi diğer yandan koca bir tencere midye sipariş ettiğinizde de yanında bolca bu patateslerden servis ediliyor. Özellikle yaz aylarında Kuzey Denizi midyeleri bir harika oluyor! Biz genelde beyaz şarap soslu midye tercih ediyoruz, ama arada sebze sulu da denemedik değil.. (Belçika dışında her Paris seyahatimizde de bir öğlen Chez Leon'da şarap soslu midye yerim mutlaka..)

Bu neşeli atıştırmalar dışında Brugge'ün restoranlarında da nefis denemeler yaptığımızı söyleyebilirim. Şehirde görkemli dekorasyonlarıyla birçok iddialı restoran bulunuyor. Önereceğim adreslerin hepsinin lezzeti için kefil olabilirim, ama dekor olarak seçimlerimizin bir parça daha sade olmasına dikkat ettiğimizi de belirtmeliyim. Nedense aşırı Flaman dekorasyonu bir türlü sevemedim ben.. Hem de Rönesans aşığı olduğum halde... 

Restaurant De Wijngaert çok sevimli bir grill restoran. Biz bir öğle yemeğinde tercih ettik kendisini, ama akşam yemeği için de pekala önerilebilir.. Bol bol bira tükettiğimiz, haftalık et ihtiyacımızı bir öğlende mideye indirdiğimiz lezzetli bir yemekti.. 



Akşam yemeklerimizi seyahate çıkmadan evvel rezervasyon yaptırarak garantiye aldığımızı söylemeliyim, zira yeni yıl ve xmas döneminde işi şansa bırakmak son derece yanlış bir hareket olurdu..

Bir akşamımız Jan Van Eyck'te yediğimiz nefis bir yemekle taçlandı, iyi ki de öyle oldu.. Burası çok minik, lokal bir restoran ve müthiş sıcakkanlı insanlar tarafından işletiliyor. İsmi ise bulunduğu meydan Jan Van Eyck'den geliyormuş.. Kesinlikle tavsiye ederim.. 

Alpcan'ın biz yemek siparişimizi verirken şef ile İngilizce iletişim kurmaya çalışması da inanılmaz tatlı bir andı! Canı çok "makanna" çekmişti ve bunu kendi yolunda bir şekilde sipariş etmeyi becerdi.. "pasta? yes? okey!" 



Chambres Hotel'in bünyesinde bulunan ve şehirdeki Michelin tavsiyesi restoranlarından olan Calis kesinlikle notlarınızda olmalı.. Rezervasyon şart bu mekan için..

2020 Revize NOT: Yazıktır ki; yeniden kontrol ettiğimde bir bilgiye rastlayamadım bu restoranla ilgili.. Yer yarılmış da içine girmiş gibi sanki... Kapanmış olmalı ve bu şehir adına hakikaten üzücü.. 



Yeni yıl yemeği için bizim tercihimiz Spinola oldu. Ana yemekte uzuun uzuun ve yavaşça pişirilmiş bir dana etini bira eşliğinde afiyetle yedik, müthiş bir lezzetti.. Bu zarif ve leziz yeni yıl yemeği sonrası, otel odamıza gitmek ve 2013'ü "anne-baba-cocuk" olarak karşılamak hakikaten büyük bir mutluluktu.. (Alpico'nun öğle uykusunu geciktirince, gece uykumuzu daha ileri bir saate atmış olduk ve böylece 2013'ü Alpcan'ın uykulu ama neşeli kıkırdamalarıyla karşıladık..)





Akşam yemeği için gitmeden evvel rezervasyon yanıtı alamadığımız ve orada bulunduğumuz zaman içinde de hiç boş masası olmadığından deneme şansı yakalayamadığımız Restaurant Den Dyner'ı gitmeden bile tavsiye edebilirim; çünkü damak keyfine çok güvendiğim arkadaşlarımdan hep çok iyi yorumlar duymuştum hakkında.. Bir Risotto sever olarak ördekli risottolarını deneyimlemek çok isterdim.. 
Aynı kaderi yazıktır ki Duc De Bourgogne otelinin aynı ismi taşıyan restoranı da yaşadı. Şehre yeniden gider miyiz bilemiyorum, ama gidersek bu ikili mutlaka denenir diye inanıyorum :)  



Belçika ve Bira! 

Söz konusu bira içmekse sayısız bira çeşidi ve markası ile karşılaşacaksınız Belçika sınırlarında.. Brugge'de bira içmenin lezzeti bir tarafa, içtiğiniz tüm biralar kendi markasına ait bardaklarda servis ediliyor.. Bu çok akıllıca bir detay ve insanda farklı mekanlarda, farklı biraları tatma ve markanın bardağını görme isteği uyandırıyor diyebilirim..

Ingiltere'de yayınlanmış bir makalede "Belçika'da yer altından geçen bir bira boru hattı varsa, o borular kesin Bruges kentinde akıyordur.." benzeri bir şey okumuştum. Hakikaten çok yerinde bir benzetme.. 

The Beer Wall aşağıda fotoğrafını da göreceğiniz gibi şehrin kanal kenarında olan en simge birahanesi denebilir.. Bina öylesine güzel ki görsel olarak da en çok karşınıza çıkan Brugge fotoğraflarından biri olabilir kendisi... Bas Des Amis, 't Brugs Beertje ve Cambrinus deneyimlediğimiz diğer tavsiye edilesi birahaneler.. Hatta Cambrinus öyle keyifli ki; bir peynir ve şarküteri tabağı sipariş edip, saatlerce tembellik yapabileceğiniz enfes bir atmosferi var.. Sokak aralarında ya da köşe başlarında ise daha onlarcası mevcut..



Elbette bira kültürünün bu derece gelişmiş olduğu bir şehirde insan tüm bira çeşitlerinin tadına bakmak, keyfine varmak istiyor.. Bu nedenle de size tavsiye edeceğim en iyi şey; özellikle de büyük bir grupsanız Pub Crawl yapmanız.. Yani her mekanda 1'er bira ya da shot alarak barlar arasında hızlıca hop on hop of tur organize etmeniz.. Biz küçük çaplı bir bira turu attık ailece, hem de yeni yıl günü.. Hakemimiz de Alpcan oldu, zira her pub crawl bir aklıselim (alkol içmeyecek) hakeme ihtiyaç duyar.. Bu oyun sayesinde hem çok eğleniyor, hem de biraya karşı dayanıklılığınızı test etmiş oluyorsunuz.. Ben hızlı tüketimin etkisiyle 3. birahaneden çıkarken bayağı bir keyifliydim... ;)

Benim gibi caz müzik dinlemeyi sevenler için bir de wine bar tavsiye edeceğim.. Wijnbar EST. (Braambergstraat 7'de). Bu minicik mekanda, caz saatleri dışında blues ve boogie de dinlemeniz mümkün.

Revize Not 2020: Mekan bir tapas bara dönüşmüş duruyor görsellerde. O nedenle müzik anlayışları nasıl ilerliyor bilemiyorum. ;) 



Çikolata!

Söz konusu çikolata olduğunda elbette onlarca alternatifiniz var Brugge şehrinde.. Büyük ve bilinen markalar yanında, küçük aile işletmeleri ve el yapımı çikolatalar gibi..  Neuhaus, Godiva, Leonidas, Chocolatier Dumon, Mary (kraliyet ailesine buradan gidermiş çikolatalar), Chocolate Line (gastronomik harikalar yaratıyorlar bu dükkanda), Cote d'Or, Galler, Lovells çikolata markalarından en bilineneleri.. Tavsiyem seyahat boyunca bolca denemeler yapmanız ve satın alacaklarınıza ve hediyelerinize öyle karar vermeniz..

Bu arada kökeni Azteklere dek dayanan ve 1700'lü yıllarda bir aristokrasi keyfine dönüşen sıcak çikolata keyfini de özellikle kış aylarında şehirde olursanız sakın atlamayın.. Hoş, sokakları çikolata kokan bir şehirde atlamanız da mümkün olmayacaktır.. (Godiva'nin en eski şubesi olan ve ana meydanda bulunan dükkanında yapabilirsiniz bu denemeyi..) 



Kısa Kısa...

Le Pain Quotidien bir Belçika markası olduğundan Brugge'de de göreceksiniz kendisini.. Eğer kahvaltı ihtiyacınız olacaksa Le Pain bu anlamda ihtiyacınıza cevap verir mutlaka..

Hediyelik eşya konusunda aklıma gelen ilk şey; modern evlerde dahi keyifle kullanılabileceğini düşündüğüm nefis Brugge dantelleri.. Ayrıca şehrin meşhur goblen işlerini de satın alabilirsiniz. Fiyatları biraz yüksek, ama anneniz ya da el sanatlarını seviyorsanız kendiniz için güzel bir hediye olabilir..  Yağmurlu ve kasvetli bir günde pencere önünde oturup goblen işlemek bana çok cazip gelmişti..

Bir de alternatif bir hediyelik tavsiyem daha var; Atelier Galerie Kasper. Bu galeri bir seramik atolyesi ve Mr. Kasper enfes seramik örnekleriyle ziyaretçilerini adeta büyülüyor.. Fiyatları cidden yüksek seviyelerde, ancak bütçenize uygun ufak bir hatıra da bulabiliyorsunuz.. Ayrıca aldığınız ürünün üzerine Mr. Kasper'in imzasını kendi eli ile ve paketleme anında atması bir başka tatlı seyahat anısı oluyor.. 



Romantik bir kanal turu üzerine belki romantik bir fayton turu, bolca çikolata, waffle ve patates (mümkünse andalouso soslu), midye yemek için firsat kollama, şehrin sevimli birahaneleri arasında tüm gün vakit geçirme ve gecenin ilerleyen saatlerinde adeta sessizliğe gömülmüş daracık Brugge sokaklarında kendinizi -klişe olacak ama kesinlikle öyle
-  Orta Çağ'da hissetme duygusu..... 
İşte bunların hepsini keyifle, huzurla ve telaşsızca yaşamanızı dilerim...

Sevgiler
lulu 
x

24 yorum:

  1. ne kadar özenli ve detaylı bi post! üstelik her bir detay, akşam 18:00 itibariyle iştahımı kabartıyo ve midemden güp güp sesler gelmesine sebep oluyo <3
    benim de cok merak ettigim bi yer burası. zira çikolata diyince akan sular durur bende:)
    alpcanla birlikte aynı anıları tekrar yad etmeniz, onunla yeni yıla girmeniz, bütün lezzetleri onun eşliginde tatmanız ne kadar özenilesi allahımmmmm ^.^
    bu postunu, yeme-içme-gezme anlamında favorim ilan ediyorum lüffücüm <3
    ayyy göz acıp kapayana kadar haftasonu geldi görüyomusun, hepimize şahanelikler getirsin o halde \o/

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel bir post olmuş.. Hele o Alpcan'lı ve Alpcan'sız olan fotoğrafa bayıldım.. Bayılıyorum sizin böyle birlikte gezmenize ^^
    Keşke videoya çekseydiniz gerçekten, çok izlemek istedim :D

    Çook güzel zamanlar geçirin hep^^
    Kocaman öperim!! :*

    YanıtlaSil
  3. Oh ne guzel bol resimli ve detayli bir post olmus. Alpcanin makarnaya dalmadan onceki pozundaki yuz ifadesi baya bi gozumun onnunden gitmeyecek. Masallah cok sevimli bir cocuk. Allah bagislasin.

    xxx

    YanıtlaSil
  4. Brugge sokaklarinda gezinirken Benjamin Franklin'in yazilarina rastlamissinizdir mutlaka Lulu'cum, bende ondan alinti yaparak yorumuma baslayacagim. ''Bilge bir insan, adil bir sekilde kazanabileceginden, gosterissiz bir sekilde kullanabileceginden, neseyle dagitabileceginden ve huzurla geride birakabileceginden daha fazlasini arzulamaz''
    Bu guzel ozlu soz sana cok uygun hayatim, tum bilgeliginle bizlere Brugge rehberligi yapar gibi bol detayli bir post hazirlamissin, ellerine saglik.
    ''In Bruges'' filminin arka fonunda gorduklerimizle senin anlatimini birlestirip romantik bir gezi duzenlemem lazim ;) Sayende ortacagdan kalma masal sehrine gitmis, fotograflarla o anlari yasamis oldum.
    Sahane bir haftasonu gecirmen dilegimle <3

    YanıtlaSil
  5. Çocuğun canı bira çekti demek :) daha bu yaşta, yapma etme evlat:))

    YanıtlaSil
  6. bruge u gitmeden yalayıp yuttum, insallah martta gidince yabancılık cekmiycez:)

    YanıtlaSil
  7. Fotoğraflar ne kadar güzel! HEpsine bayıldıım ama özellikle Beerwall beni benden aldı gidip görülmesi gerekilen bir yer artık benim için :)

    YanıtlaSil
  8. Lulucum Brugge hiç aklıma gelmemişti seyahat için ama görünce çok özendim. hele bir çikolata fanatiği olunca daha da çok. yılbaşına girmek için daha güzel bir yer olabilir mi? Alpcan'ın tezgahtan sarktığı poza bayıldım.
    bu arada NY yazılarımı yayınladım. beklerim :).

    http://tuzvekarabiber.blogspot.com/

    YanıtlaSil
  9. bir sürü şey yazcaktım da ben, alpcanın makarnayla imtihanı ismini koyduğum fotoğrafa kitlendim kaldım. allahım bolonez sosa banıp yicem kendisini. ya da lavaşa mı sarsam ?

    YanıtlaSil
  10. Görmek istediğim bir çok yer olduğundan ve yurtdışı seyahatlerine bir türlü geçemediğimiz için listede maalesef ileri ki sıralarda yerini alıyor Brugge ama senin sayende. Daha önce hiç aklımda yoktu çünkü. Bambaşka bir dünya gibi... Yapılar çok eski olduğundan başka bir dönemde geziyormuş hissi uyandırdı bende ve orada olmak istedim, özellikle de ikinci fotodaki gölün yanında, yapı hayranlık uyandırıcı çünkü. Aslında postta ki herşey hayranlık uyandırıcı, en azından Godiva sıcak çikolatayı deneme şansımız olması da mutluluk verici tabiisi :))

    YanıtlaSil
  11. Lulucum o gün Alpcan 'da gelmiş aldım haberi Aylin'den :( kısmet değilmiş, birdahaki sefer inş :) Brugge ne kadar mistik ve gizemli bir şehir. Avrupa noelde çok güzel oluyor ve burası da yılbaşında gidilmsi gereken şehirlerden olmuş bence,çok sıcak,şirin ve samimi bir atmosferi var.

    YanıtlaSil
  12. ne güzel bir yermiş
    gitmeden hayran oldum

    YanıtlaSil
  13. ahh brugge ahh kesinlikle tekrar gidilesi! sizinde harika gecmis ne guzel anilarim canlandi bu guzel fotograflarla..bu arada kocam gecenlerde leffe birasini house cafede bulunca cok sevinmis tabi uc katina hahah:)) bi daha gidersek bizde sizin lezzet noktalarinizi deneriz artik!

    YanıtlaSil
  14. tüm fotolar yazılar hepsi harika ama ben Alpcanı görünce bitiyorumm=))

    fuar için yazdıkların doğru cnm keşke planlasaydık =(
    neyse inş birdahaki sefere=))
    öperim(z)=)

    YanıtlaSil
  15. Lulum ne kadar guzel ozenli bir gezi postu daha, Sevgili Ayfer'in yazdiklari cok dogru cidden, ve ne kadar guzel bir yorumdur o, cok sevdim ben de : ) Beni Bruges de tekrar gezdirdin, biz cok az kalmistik, 2-3 gunlugune gitmek istedim simdi, onumuzdeki 2-3 senelik programa ekliyorum ve bu postu da fave travel dosyama ekliyorum canim : ) Alpicodan once ve sonra resmi cok guzel olmus, bunu her tekrar gittiginiz yerde yapmalisin kesin : ) Ve Alpiconun o ingilizce konusmasinin videosu olsaymis keske, op o yanaklardan benim icin de : ) Muahhhh PS : Ilk resmini cok sevdigimi yine soyliyim, o kotunun rengi harika, ilk firsatta Guess e ugrayip bakicam : )

    YanıtlaSil
  16. Lulucum annemler brugge' e gidecekeler bu ay, hemen senin 2 yazını da fwd ettim ,gitmeden cok faydalı olacak :)

    YanıtlaSil
  17. alpcanın anlaşmaya çalışmasına bittiiim!
    kendi güvenli sosyal prensim benim,ingilizcesi de var ay ay ayy :))))

    gece gece çikolata istegim tavan yaptı:) hemen ben bi dolaba dogru yöneliyim ;)

    YanıtlaSil
  18. Ne kadar güzel bir yermiş burası, yemekleri manzarası tam benlik çok gitmek istedim. Blogunu yeni keşfettim hemen takibe aldım canım bende beklerim.

    YanıtlaSil
  19. brukselı cok begenıp brugge da kalamamanın hazın sonu..ama planlar arasında gercı daha var ama olsun:) gıdınce rehber bellı ohh...ask tadında alpcancoolu mıs tatıl..en guzelınden..

    YanıtlaSil
  20. Artık gün sayıyorum resmen bu güzel masal şehri için :) giderken yanıma bu postun çıktısını alacağım bebeğim, sıcak çikolata bir must bir de o belediye binası önünde postumu sana ithaf edeceğimi biliyorsun değil mi Lulu'm? :))

    YanıtlaSil
  21. Yazıya bayıldım ama en çok hoşuma giden Alpcan ile gitmeniz oldu. ekim ayında 24 aylık olacak oglumla beraber gidecegiz bizde :) 1-2 sorum olabilir mi :) Puset kullandınız mı? (puset için elverişli mi yoksa sling vb daha mı iyi olur malum sürekli yürümek istemezler) 2- Çocukla giderken aman aklınızda bulunsun diyeceğiniz ne var. Peşinen çok teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tuten'cim merhaba.. O kadar cok seyahat halindeyim ki bloguma bir turlu konsantre olamadim.. Yorumunu da yeni okudum canim.. Cok sevindim Ekim seyahatin icin.. Sanirim hafifce serinlemis hatta oldukca limon bir hava olur Ekim'de Brugge'de. ben puset kullaniyorum yani baston olanlardan... hem hafif hem de cok kolay surmesi biliyorsun... Bence 24 aylik bir cocuk icin puset olmali.. Hem yorulacak yurumekten hem de geceleri pusette uyuma sansi olursa size rahat ettirecek.. (Dusundum de Alpcan da Brugge de tam 24 aylikti) Surekli yurumek istemiyorlar cok haklisin... Ama yurudugu vakitte de sizin esyalariniza guzel bir tasiyicilik yapmis olur.. ;) Cocukla seyahat etmeye cok aliskinim ben o nedenle cok telas yapmiyorum ama genel olarak ilac konusunda aklima gelecek tum detaylar icin ilac aliyorum.. Ani ates icin ates dusurculer, ates olcer, ishal ya da bocek sokmasi gibi durumlar icin ilaclar... kisisel temizlik maddeleri.. Bu konuda sunu soylemek istiyorum : altini hala bagliyor olmalisin.. yaninda bez tasima, oradan al derim. Hem Avrupa'da ki pampers'lar cidden daha ileri teknoliji. ! Baska soracagin varsa seve seve buralardayim ben.

      sevgiler,
      x




      Sil
    2. Lulucugum ben de yeni cevap yazabiliyorum çok tesekkurler çok sevindim uzun uzun yazmana. baston puset götüreceğim ben de. Biz bezi biraktik o yüzden sanlıyım o konuda. Ilac alacagim mutlaka yanima
      blogu ihmal etme sevgiler ;)

      Sil
    3. Ben olayina cok sevindim.. Biz de gunduzu birakmistik buyuk olan boyunu da halletmistik tuvalate yapmaya baslamistik ama geceleri yine de bagliyorduk ! artik 3 haftadir onu da kaldirdik hayatimizdan ! Ohh mis gibi simdi :))) Sizin tatil icin ben de heyecanlandim.. Bence geldiginizde de mutlaka haberleselim.. anlatirsin maceralari.. :)

      Sil