6 Ağustos 2011 Cumartesi

NAXOS ADASI


En yakın arkadaşlarımdan birinin Yunan olmasının etkisiyle Yunan adaları dendiğinde Türkiye'ye sınır yakınlığı bulunan Kos, Rodos, Simi, Sakız ya da Meis gibi adalar gelmiyor benim aklıma, zira hakiki Yunan kültürü ve mutfak lezzetlerinin tadına ancak Yunan ana karası ya da ana karaya daha yakın olan adalarda varıldığına inanıyorum. Aslında inanmaktan ziyade bu adaların daha çok Türkiye'den beslendiklerini bildiğimden, uzaklar bana çok daha lokal çok daha deneyimlenesi geliyor..

Uzak adalar içinde de popüler olanlar yok mu? Var elbette.. En popüler olanlar; Güney Ege bölgesinde konumlanmış ve 220 adet irili ufaklı adadan oluşan Kiklad Adalar grubu içinde ismi geçen adalar.. Ülkede pek çok ada grubu var aslında ve hepsi ayrı ayrı zaman ayırılası güzelliklere sahip, ama yine de Kiklad dendiğinde akan sular herkes için duruyor gibi.. Mykonos, Santorini gibi ismini en çok duyduğumuz adalar da bu gruba aitler aslında ama bizim konsantrasyonumuz bu popüler olan isimler değiller. 

Kikladlar içinde yüz ölçümü olarak en büyük olan ve bizim ülkemiz için pek de bilindik bir isim olmayan ada; Naxos Adası. Aslında genel olarak da Kiklad grubunun popüler adalarından biri olmadığından, gizli bir mücevher olarak bakıyor Yunanlılar kendisine. Ki en popüler diyebileceğimiz Mykonos neredeyse bu adanın dibinde olsa da Naxos'un saklı kalması hakikaten pek hoş.

Geçtiğimiz yıl henüz iki aylık hamileyken seyahat edip, büyük keyif aldığımız bir diğer Kiklad Adası Paros sonrasında Naxos planını kafamızda neredeyse netleştirmiştik sevgiliyle..

Can’ım Kazancakis’in Naxos Adası ile ilgili kurduğu bir cümle var“If heaven was a place on Earth, it would be here”. Onun dönemlerinde adada değildik. Ada ona neler yaşattı ve hissettirdi onu da bilemiyoruz, ama onun cennetinden kendimize mutlak güzellikler çıkaracağız diye inanarak çıktık biz bu yola.. Yıllar içinde hislerimiz nerelere evrilecek bilemiyorum ama bizim için de farklı bir ada deneyimi oldu Naxos.

Naxos zengin Antik Yunan, Bizans ve Roma tarihi yanında, lokal köyleri, enfes koyları ve lezzetleriyle kendini hızlıca sevdirebilen sevecen bir havaya sahip. Ada yaşamının en yoğun yeri hemen hemen her Yunan adasında karşımıza çıkan Chora, yani eski şehir bölgesi. Akşam gün batımı zamanları bu bölgede bir kafe ya da barda zaman geçirmek kesinlikle tadı damağımızda kalacak gün batımı deneyimleri sunuyor diyebilirim.. Gün batımı demişken; Chora'da deniz kenarındaki ikonik heykel Apollo Tapınağı (Temple of Portara) mutlaka görülesi, ama en çok da güneş gözden yitirilirken deneyimlenesi bir güzellik.. Bu esnada (aslında adanın neresinde olursanız olun) güneş ile denizin birleşmesine dalıp gittiğinizde aklınızda uğulturu tanrı Poseidon ve onun büyük aşkı Amphitrite de olsun mutlaka; zira mitolojiye göre bu ikilinin aşkı Poseidon'un Amphitrite'i ilk gördüğü Naxos Adası'nda başlamıştır..


KONAKLAMA

Naxos bahsettiğim gibi Kiklad grubunun yüz ölçümü bakımından en büyük adası. Hakikaten müthiş büyük bir ada. Zaman zaman adada olduğunuzu unutturacak kadar büyük diyebilirim.. Bu hissi bir de Palma Da Mollorca adasında hissetmistik yıllar evvel. Bir dezavantajı yok elbette adanın büyük olmasının, ama belki seyahati bir miktar daha uzun tutmayı gerektiriyor diyebilirim..

Naxos'un merkezi olan Chora konaklamak için tercih edilecek bir bölge değil diye düşünüyorum ben. Chora'ya yakın birçok küçük yerleşim yeri ve yakın plaj alternatifleri var ve konaklamak için bu tip bir seçim seyahatinizi çok daha keyifli bir hale getirebilir. Biz konaklama tercihimizi Agia Anna plajından yana kullandık Naxos Adası'nda. Çok çok şirin, modern, konforlu ve dahası kendimizi hakikaten evimizde hissedecek kadar rahat olabildiğimiz bir butik oteldi seçimimiz.. İsmi Iria Beach Art Otel. Rahatlıkla tavsiye edebilirim bu işletmeyi.. (Yıl 2020; hala bir şekilde sosyal medya üzerinden iletişimimiz devam ediyor otel sahipleri ile ve kendilerini sürekli yeniliyor ve geliştiriyor olduklarından tavsiyemde ısrarcı bile olabilirim..)


GÜNLÜK PLAJ AKTİVİTELERİ

Ege Denizi ve hele ki bir Yunan adasında olmak kuşkusuz kristal sularda doyasıya yüzebilmek demek. Bu anlamda Naxos'un tüm kıyı hattı bu beklentiyi karşılar nitelikte diyebilirim. Yalnızca hava durumuna göre rüzgarlı ya da sakin olan suları iyi ayrıştırmak gerekiyor; zira ada rüzgar anlamında iddialı bir konuma sahip. Bu nedenle de rüzgar sörfçüleri için önemli adreslerinden biri kabul ediliyor. Yine de seçtiğiniz kıyı hattına göre yüzmek ya da rüzgar sörfü yapabilmek için onlarca farklı alternatifiniz var.

Bugüne dek motor ya da ATV ile yapmayı tercih ettiğimiz, ama bu yıl Alpcan'ın ailemize katılmasıyla araba ile gerçekleştirdiğimiz kıyı hattı hop on hop off plaj turunda en sevdiklerimizi söyle sıralayabilirim;

Otelimizin de bulunduğu Agia Anna organize plaj arayışında olacaklar için adanın en iyi adreslerinden biri. Bu plajda hem konforlu bir güneşlenme yaşar hem de gün boyu Yunan lezzetlerinden faydalanabilirsiniz. Biz Agia Anna'da olduğumuz günlerde Babana Beach Club'u tercih ettik ve çok da sevdik kendisini...

Agios Prokopios yine adanın popüler ve organize plajlarından biri. Hatta plaj olarak en uzunu olduğundan bahsediliyor.. (gün batımı saatlerinde sahilde at gezintisi yapılıyor bu plajda. Biz bu tip aktiviteleri, yani hayvanları kullanarak keyif yapmayı çok manalı bulmadığımızdan böyle bir aktiviteye dahil olmadık elbette, ama tercih eden olabilir....)

Agios Georgios adanın diğer organize ve popüler plajı. Belki de yüksek sezonda en kalabalık olanı da diyebiliriz. Sabahın sakin saatlerinde tüm diğer popüler plajlar gibi burası da son derece sakin, keyifli ve denizi yüzmeye doyulmayacak kadar güzel..

Kastraki ve muazzam Aliko. Bu iki bakir plajı çok çok sevidik biz.. Aliko'ya zamanında Mykonos'u andıran plaj işletmeleri açılmak istenmiş, ama halk şiddetle bu duruma karşı çıkınca Naxos küçük bir Mykonos olmaktan kıl payı kurtulmuş..

Adada Mikri Vigla'nın plajları da seviliyor ama rüzgar yönü nedeniyle genelde dalgalı olduğundan daha çok sörfçülerin tercih ettiği bir adres. Pirgaki ise bizim kısa bir mola verip yüzdüğümüz ve dalgalı suyuna rağmen çok eğlendiğimiz bir plaj oldu, zira bazen dalgalarla boğuşmak da çocukluğumuza bir geri dönüş gibi oluyor ve aşırı keyif veriyor. Öyle değil mi? Ayrıca Pirgaki'nin tek başınalığını da çok çok sevmiştik..

Dediğim gibi, bulunduğunuz dönemin hatta günün havası birçok plajda deniz kosullarını şekillendireceğinden, gezi öncesi hava şartlarını ve rüzgarın yönünü kontrol etmek bu ada (aslında rüzgarın baskın olduğu her ada) için önemli bir detay.




ÇEVRE KÖYLER VE YEME - İÇME

Filoti, Apirantos ve Arseniko adanın kendine has köyleri içinde en sevdiğimiz üçlü oldu. Aslında mevsim nedeniyle bu kara köylerini gezmek fikren şahane olsa da fiziken çok da kolay oldu diyemem, ancak Filoti'nin meşhur tarihi çınarının gölgesine oturup nefeslendiğimizde ve buz gibi frappelerimizi yudumladığımızda tüm o zorlukları bir kenara bırakabildik.

Filoti'de çınar altında bulunan Platanos Cafe buz gibi frappesi yanında tazecik yaz meyveleriyle bize enfes bir waffle yaramazlığı da yaptırdı.. Soluklanmayı bir parça abarttık belki ama çok değdi diye düşünüyorum. Nefisti...




Çok sevdiğimiz ve kesinlikle her Naxos ziyaretçisinin görmesini dileyeceğim, hissi ruhumuza işlemiş nefis bir sahil kenarı köyü bulunuyor adada. Adı Moutsouna. Apirantos sonrasında arabanızın direksiyonunu direkt sahile kırarsanız eğer, Moutsouna'ya kolayca ulaşıyorsunuz. Moutsouna minnacık bir balıkçı köyü. Billur gibi denizi, aşırı sakin günlük yaşamı ve taptaze deniz ürünleri sunan üç şirin restoranı var köyün. Tepelerden inen maden hattının bize Kazancakis'in Zorba'sını hatırlatmasını çok sevmiştik diye hatırlıyorum Maoutsouna ismini anınca.. Sanki hikaye Girit'te değil de Naxos'ta geçiyormuş gibi hissetmiştik sevgiliyle o görüntülere bakarken.. Çok büyük beklentiler yaratmadan basitliği ve doğallığıyla sizi hakikaten çok mutlu edecek bir adres burası...

Orada yediğimiz huzurlu öğle yemeğimizi hep gülümseyerek hatırlayacağım. Tercihimizi To Sixtu'dan yana kullanmıştık biz ve yemek arası restoranın hemen önündeki küçük sahilden kısa kısa denize de girip çıkmıştık. Müthiş keyifli bir gündü orada yaşadığımız.. 


Yunan mutfağı ülke olarak bizim damak tadımıza çok yakın olduğundan, hemen hemen her restoran ziyaretçilerini tatmin edecek tabaklara sahip. Bizim klasik balık restoranlarımıza göre fiyatların çok daha makul olduğu ise tartışılmaz bir gerçek.. Ayrıca, kimse darılmasın ama deniz ürünlerinin pişirilmesi noktasında da bizden fersah fersah yukarıdalar diye düşünüyorum. Kimyasal kullanmadan lokum kıvamına getirdikleri ahtapotlar, tazecik karidesler, deniz tarakları, tek lokmalık küçük balıklar ve bunların hepsini hakkı ile pişirip, hakkı ile fiyatlandıran bir mutfakları var..

Naxos Adası'nda da deniz ürünleri anlamında müthiş bir zenginlik var elbette.. Et sevenler için hem tencere et yemekleri hem ızgaralar ve hatta Yunan köylerinde genel olarak pek sevilen kokoreçleri ile de her daim taze ve lezzetliler. (Belki kokoreç kısmında bizim lezzet çıtamızı yakalayamıyor olabilirler. Adil olmak gerek..) Makarnaları istediğiniz malzemelerle -daha çok da deniz ürünleri ile- hazırlıyorlar. Risotto tabaklarında, -menülerine risotto olarak yazıyor olsalar da- risotto pirinci yerine bizim arpa şehriyemiz cinsinden bir malzeme kullanıyorlar.. Aslında risotto tabakları şehir ve adalardaki İtalyan restoranları dışındaki tüm tavernalarda bu şekilde karşınıza çıkıyor bile diyebilirim..

Naxos mutfağının temelinde sebzeler de ciddi bir yere sahipmiş aslında. O nedenle geleneksel lokantalarda ana malzemesi sebze olan yemekler bulmanız mümkün oluyor. Bu tip yerel lezzetleri deneyimlemek istediğinizde eski aile tavernalarını tercih etmeniz yeterli oluyor.

Adada tecrübe ettiğimiz bir akşam yemeğini özellikle tavsiye etmek istiyorum; zira yediklerimizin lezzeti hala damağımızda saklıyken, bebekli bir aile olarak mekanın samimiyetine de ayrıca bayılmıştık. Bir akşam Chora'da turlayıp, yemek öncesi aperitivo keyfi yaptıktan sonra yemek için bir travel dergisinden not aldığımız Meze2'ye doğru ilerliyorduk ve o sırada Zorbas isimli lokal bir taverna çarptı gözümüze.. Aslında Chora’nın sıralı restoranları içinde, turistikmişçesine bize bakıyordu ama küçük bir tekne içine yerleştirdikleri taze balık ve deniz ürünlerin görünce, sevgili, yemeği bu akşam burada yiyelim kararını verdi. Tesadüf bu ya; Zorba'nın sahibi seneler önce Pire Limanı'nda bir restoranda bulaşıkçılık yaparak işe başlamış ve sonunda bir Yunanlı ile evlenip Naxos'a yerleşmiş tatlı bir Sinoplu çıktı şansımıza. Nuray Bey'in henüz ayaktayken dinlediğimiz hikayesini çok sevdik ve masamıza kurulduk. Tavernanın garsonları Nuray Bey'in çalıskan kızları Natalia, Maria ve Anna lezzet anlamında tam olarak kendimizi onlara emanet etmemizi istediler ve Nuray Bey adeta damaklarımızı çatlatacak denemeler yaptırdı bize..

Gecemizin bir diğer sürprizi ise, hemen arka masamızda oturan ve Göcek'ten yelkenlileri ile yola çıkıp Kiklad adalarının büyük bir kısmını dolaşmaya niyetli, birbirinden değerli üç Türk denizci ile tanışmaktı. Naxos gibi çok az Türk ziyaretçi alan bir adada bu tesadüf hepimizin pek hoşuna gitti. Denizcilerin hem iş hayatlarını hem yaşam hikayelerini hem de yelkene ve denize olan tutkularını dinlemek bizi hayata dair gerçek anlamda yükseltti o gece diyebilirim. Hayat onlara bir sürü güzellik sunmuş ve onlar da bu güzelliklerin keyfini hakkıyla çıkartıyorlar. Hakikaten nefis!

Lezzet anlamında, adada dolaşırken karşınıza sıkça çıkacak çevre pastanelerde fırından yeni çıkmış bir spanikopita denemenizi öneririm. (Ispanaklı bir börek kendisi ve fırından tzecik çıkmış hali çok iyi..) Ayrıca Chora’da aşırı tatlı bir bahçe içi restoranı olan Doukato, tipik bir mavisi bol Yunan tavernası diyebileceğim Lucullus ve yine bahçesi pek şirin şarap restoranı Labyrinth'i de adanın merkezindeki nitelikli tavsiyeler olarak not edebilirsiniz..

Agia Anna plajı yakınında Gorgona Restaurant adanın yerel taverna örneklerinden biri. Hem lezzetli hem de denize yakın. Yemek öncesi ya da sonrası kokteylleriniz için ise Agia Anna'nın Island Bar of Naxos'unu es geçmeyin bence.. Island Bar’ın akşam erken saatlerde sakin müziklerle ve mekanın bahçe içinde kalan kısmında geçen anları hakikaten keyifli. Gece ise şirin merdivenlerinde devam eden kaliteli bir eğlence anlayışı var.

Alkol olarak kırmızı şarabı pek ünlü olan adada, şarap dışında sitron ağaçlarının meyvelerinden ve yapraklarınından elde edilen limon likörleri Kitron'u denemenizi tavsiye ederim.





ULAŞIM
1. İstanbul-Atina uçuşu üzerine Naxos'a iç hat uçuşu almanız mümkün. Erken rezervasyon ile bu uçuşu otobüs bileti bedeline bile getirebiliyorsunuz. Biletleri Olympic Air ve Aegean Airlines şirketlerinden kontrol edebilirsiniz.

2. Atina uçusu sonrası otobüs ile Pire Limanı'na 45 dakika gibi bir sürede ulaşılıyor. (Taksi ile 20/25 dakika sürüyor yolculuk) Pire Limanı'ndan da Naxos'a giden birçok farklı gemi acentesi var. Biz Paros icin Blue Star firmasını kullanmıştık, ancak Blue Star firmasının hızlı feribotları bulunmuyor ve Naxos'a yolculuk Paros'tan daha da uzun sürüyor. Eğer vaktiniz var ve yolculuğunuz da daha ekonomik olsun isterseniz, Blue Star feribotlarını tercih edip yaklaşık 6 saat gibi bir yolculuk yaparak adaya ulaşabilirsiniz.. Bilet fiyatları seneler içinde değişebilir ama 20/25 euro aralığında bir bedel ödeyerek bilet satın alabilirsiniz. Tavsiyem yüksek sezonlarda bu alımı seyahat evveli online olarak yapmanız ve yerinizi garantilemeniz..

3. Feribota bütçenizden biraz daha fazla bir bedel ayırabilirseniz, zamandan da tasarruf edip hızlı feribotları tercih edebilirsiniz. Hellenic Seaways veya Sea Jets firmaları hızlı feribot ağının en geniş olduğu şirketler. Bu şirketlerden yine online olarak biletlerinizi alabilirsiniz. Bilet fiyatları yaklaşık 50/60 euro aralığında oluyor ve seyahat 4 saat kadar sürüyor.. (Hellenic Seaways' - HighSpeed 4, Paros Adası sonrası Naxos'a seyahat eder.)

4. Türkiye’ye yakın adalar yardımıyla Naxos’a gidilir mi diye de soru gelecektir mutlaka aklınıza, ama bu oldukça karmaşık ve de masraflı bir durum. Elbette Bodrum üzerinden Kos ve oradan da hop on hop off seyahat ederek Naxos Adası’na ulaşmanız mümkün olabilir, ancak dediğim gibi bu zaman açısından da fiyat açısından da pek mantıklı bir seçim olmaz..

5. Son notu da araç ile Atina’ya ulaşacaklar için eklemek istiyorum. Atina’dan Naxos’a (adaların hemen hemen hepsine) geçen feribotlar genel olarak arabalı oluyor. O nedenle arabanızla adaya geçmek mümkün olsa da “mantıklı mı?” kısmında takılıyor bu seçenek.. Arabaya verilecek yolculuk ücret yerine, adaya yaya olarak geçip orada ekonomik bir araba kiralamak kesinlikle çok daha makul bir durum olur diye düşünüyorum…

lulu
x




8 yorum:

  1. bu yaz icin tatil kotamiz doldu ama seneye mutlaka;)

    YanıtlaSil
  2. Ben size derim ki Naxos , Paros ve Mykonos uclemesi sahane gidebilir !! ;) Bir sonraki yaz tatili icin aklinizin kosesinde kalsin :)

    YanıtlaSil
  3. lulucum ne güzel gezmeler ve tatiller yapmışsın, hem de bebekle de devam etmişsin. bayıldım!

    YanıtlaSil
  4. Tesekkurler Ozge'cim.. Hedefim cocuklu hayattan korkanlara aslinda hep kotu senaryolarin olmadigini da gostermek :)) Alpcan 40 gunlukken basladi bizimle gezmeye ve daha simdiden ucakta vakit gecirmeyi sever oldu :))

    YanıtlaSil
  5. Lulucum, yine nefis bir post ve anlatim. Nasil canim cekti simdi ada tatili, ve ahtapot tabaklari : ) O denizin guzelligi. Gonca ya yazdigin uc ada planini bu yaz tatili icin esime sunuyorum hemen bu aksam. O yunan adalarina on yargili. Ingiliz alman ucuzcu turistlerin asiri icip sarhos dolastiklari, vulgar tiplerle dolu yer gibi biliyor, ben de israrla oyle degil heryer diyorum, bakalim kim kazanacak, olmadi kendim gidicem bir ara : ) Bebekle gezme konusunda sana kesin katiliyorum, benim oglum da bayiliyor seyahate. Ama buyudukce uyku durumundan kisitlamalar oluyor. Bizimki artik arabasinda uyumadigi icin, disarda biraz gece gezmesi yapamiyoruz onunlayken. O yuzden romantik tatiller icin, tatilimizi kisa tutup onu guvenli ellere birakmaya basladik son bir senedir : )

    YanıtlaSil
  6. Aylin'cim eger cilgin bir tatil anlayisiniz yoksa cok meshur olan adalarin haricinde Naxos, Paros ya da benim bu yil icin listemde olan Amargos gibi gercekten kendine has ve cok turistik haline gelmemis adalar tam romantiklere ve keyif duskunlerine gore..Giderseniz pisman olmayacaginiza eminim.. :) Karar vermek icin Benim Paros postumu da beklemeni tavsiye ediyorum :)))

    Alpcan ile bizde nasil devam edecegiz bilmiyorum ama elimden geldigince onu birakmamak gibi bir istegim var.. Umarim her seyahat sartina uyum saglar yoksa bizde ufak kacamaklar yapmak durumunda kalacagiz.. ;)

    YanıtlaSil
  7. merhaba, naxos ve parostan hangisini daha çok tavsiye edersiniz? santorini ve mykonosa gideceğiz, ek olarak 2 adadan birinde de kalalım, doya doya denize girelim istiyoruz da...:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba :) Denize girmekse mevzu bahis kesin Paros derim.. Hem Mykonos'a da 45 dk uzaklikta.. Naxos'da kesinlikle nefis denize sahip ama sorf agirlikta plajlari oldugundan daha cok ruzgar aliyorlar.. Paros postumu okuyun mutlaka.. ;) donunce de neler yaptiniz, mutlu oldunuz mu haber edin..

      Sil