Alpico'nun
yaşamımıza katılışı sonrası yoğun iş hayatına geri dönmeden evvel uzunca bir İsviçre
seyahati planladık sevgiliyle. Daha önce ülkenin birçok önemli şehrini görmüştük, ama İsviçre tek bir seyahat ile sindirilecek bir
ülke kesinlikle olmadığından bu kez planlarımıza yeni yeni deneyimler ekledik.
Bu deneyimler içinde en heyecan verici duraklardan biri de ismini kendi
sınırları içinde bulunan gölden almış Lugano şehriydi.
Konaklama yerimiz Zürih şehrine yakın olduğundan sabah 08:00 treni ile Zürih'ten Lugano'ya doğru yola ciktik. Yolculuk başlar başlamaz
beraberinde görsel bir şölen de başladı.. Dağlardan inen uzun ince şelaleler ve dağların aralarına sanki sıkıştırılmış gibi kurulan minik köyler sayesinde iç serinletici manzaralara bakakaldı gözlerimiz. Öyle etkileyiciydi ki; doğa ile yepyeni bir ilişki kurmaya başladığım 30'larımın başındaydım ve kucağımda Alpicom, yanımda sevdiğim adam sayesinde yolculuk hiç bitsin istemiyordum.. Yaklaşık üç saat sürdü yolculuk ve pek meraklı olduğum Lugano şehri bizi ışıl ışıl bir güneş eşliğinde
karşıladı.
Bir şehri keşfetmenin en doğru ve keyifli yolu daima yürümek olmuştur bizim için. Bu kez de trenden iner
inmez ilk iş Lugano'nun dar, şirin ve temiz sokaklarında salınmaya başladık pusetimiz beraberinde.. Küçük bir şehir olmasının avantajıyla saatlerce ve keyifle yürüdük dar sokaklarında. Yeni yeni açılmaya başlayan minik butiklerine göz gezdirdik, mimarisi
İsviçre değil de daha çok İtalya'ya yakın duran evlerini inceledik ve heyecanla Lugano Gölü'nün kenarına vardık. Göl kenarındaki ikonik kırmızı banklara oturup soluklandık bir süre. Tatlı bir emzirme molası oldu Alpico için de.. Seyahat içinde seyahat hayali kurulur ya hani; bu bankarın mavi versiyonlarını da Cote d'Azur seyahati yapar, orada deneyimleriz diye hayal ettik sevgiliyle.
Lugano'da neler yapılır?
Şehirde
yapılması gereken en biricik turistik aktiviteyi biz de yerine getirdik elbette. Grand
Scenic Cruise ile keyifli bir göl turu yaptık. Öyle muazzam görüntülerle çevrelenmişti ki kıyılar; doğaya olan saygılarına, onu koruma yetkinliklerine, mimari düzenlerine hayran hayran bakakaldık... Kalbimizin bir yanını o kıyılarda bırakacak görüntülerdi gözlerimize değen ve duygularımızda yer eden. Bizde de bu denli güzel köyler yok mu? Elbette var.. Peki ama nerede o güzellikleri koruma yetkinliğimiz???
Konuya dönersek; gölün lokal olarak kullanılan adı Lugano değil, Ceresio. Bunu da buraya not etmek isterim izninizle...
Monte San Salvatore ve Monte
Bre tepelerine finiküler ile çıkılıp eşsiz bir göl ve şehir
manzarası seyrediliyor şehirde. Manzaraya karşı lezzetli bir yemek yemek gününüzü mutlaka güzelleştirecektir diye düşünüyorum, ama biz yemeğe konsantre olmak yerine daha çok bir şeyler içmeyi ve manzaranın keyfine varmayı tercih ettik..
Şehirde bisiklet
kiralayıp dolaşmak ya da göl çevresindeki tepelik arazilerde tırmanış organize etmek de bir başka alternatif.. Tabi pusetli olduğumuzdan biz bu ikiliden birini yapamadık elbette, ancak bir gün şehre yeniden gelirsek belki de üç kişi bisiklet kiralar ve çok daha büyük bir keyif alırız diye de hayal etmedik değil...
Vaktiniz az ise, bir seyahat klasiği olan ve her şehirde karşımıza çıkan minik şehir treni ile şehri kabaca dolaşmanız da
mümkün bu arada...
Lugano öyle tatlı, sakin ve aristokrat bir hava içinde ki; tarihi evlerle çevreli
nefis meydanı Piazza della Riforma’da oturmak bana göre hiç de turistik bir aktivite kabuk edilmemeli. Biz bu meydanda sakin ve lezzetli bir öğle
yemeği ve üzerine uzunca bir kahve keyfi yaparak çok doğru bir karar verdiğimizi sanıyoruz. Bu sayede şehrin gerçek bir ahenk içinde akıp giden rafine
yaşam dinamiğinede şahitlik etmiş olduk diye düşünüyorum.. Etrafta dolaşan bakımlı ve özenli insanları izlemek dahi bize çok iyi gelmişti o meydanda.. İsmini
1839 anayasasından alan Riforma Meydanı’nda özellikle yaz aylarında keyifli etkinlikler
gerçekleşiyormuş. Meydandaki pencere ve balkonları çiçeklenmiş neo-klasik
binalar da (hatta biri de Belediye Binası)
hakikaten saatlerce incelenecek ya da oturduğunuz yerden izlenecek kadar şirinler..
Şehrin Parco
Ciani adında peysajı görülesi nefis bir parkı var. Bebekli
ziyaretten olsa gerek, bahar çiçeklerinin güzelliğine zaman ayırmak bizi çok mutlu etti. İç açıcıydı bir kere... Eminim bu parkın sonbahar günleri de ayrı bir güzel
oluyordur..
Bizim
yakalama şansımız olmadı ama Cumartesi günleri kurulan bit pazarını da şehirde
olursanız kaçırmayın derim..
Konaklamalı
Lugano ziyaretçileri ve de özellikle çocuklu aileler için Lugano yakınlarındaki Melide'de
bulunan Swiss Miniature’ü de ayrıca tavsiye etmek istiyorum. http://www.swissminiatur.ch/
Alışveriş canavarı ve seyahatlerinde bu işin peşinde dolanan bir çift değiliz açıkçası, ama Lugano'ya
dek gelmişken İsviçre'de pek bahsi geçen ve fazlasıyla övülen bir outlet
merkezi olan Mendrisio'daki FoxTown'ı da ziyaret ettik hızlıca. Genel
olarak İtalya'da outlet mantığını bilenler açısından fiyatlar çok da uygun
değildi, ama İsviçre gibi pahalı bir ülke için bir miktar avantajlı olduğunu da
söyleyebilirim.. İsviçre’de yaşayan kuzenlerim de durumu böyle açıklıyor
zaten.. Birkaç avantajlı dünya markası ve uzun yıllar kullanılabilir parçalar edindik biz de ama tavsiye edilecek kadar “avantajlı” fiyatları olduğunu söyleyemem FoxTown için..
Diğer yandan, Lugano gibi keyifli bir şehirde gönlünüzce vakit geçirmek varken,
Mendrisio'da alışveriş mi yapılır diye düşünmeden edemiyor insan? Bizimkisi
de bir bakıma çoklu seyahatin zaruri gelişmiş bir detayıydı..
lulu
x
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder