16 Ocak 2012 Pazartesi

LUZERN - Audrey Hepburn İzinde..


Donald Spoto'nun "Zarafet, Audrey Hepburn'un Hayatı" kitabını okuyorum bir süredir. Nefis bir biyografi örneği diye düşünürken, her cümlenin de keyfine varmak için sakince bir okuma oluyor benim için...

Okuma sırasında Hepburn'un ilk evliliğini 50'li yılların önemli yapımcılarından Mel Ferrer ile herkesten kaçarak gizlice Luzern'de yaptığını öğrenince, aklım hemen 2009 yılı Eylül ayına doğru kaydı ve o doyumsuz İsviçre seyahatinde uçaktan iner inmez koştuğumuz Luzern günlerimize ışınlandım.. Aslında bu kitap sonrası Luzern'de olsak; Hepburn'un izlerini takip eder, nikahının kıyıldığı belediye binasının önünde durduğumuzda onun için bir hatıra fotoğrafı da çekinir ve belki de kitabın o satırlarını yeniden okurdum.. Hatta, kendimi iyi tanıyorsam; kilise merdivenlerinden tüm zerafatiyle inerken fotoğraflanmış Audrey'in başına taktığı o şirin çiçeklerin bir benzerini saçıma iliştirebilirdim.. Belki onun kadar güzel gülümseyemem, ama sevdiğim adama ışıl ışıl bakabilirdim ben de.. Ama en çok; onu anlamaya çalışırdım diye düşünüyorum. Aşkı ve sadakati ararken yaptığı yanlışları, çektiği acıları, kararlarının ağırlığında ezildiğini hissettiği anları, ama her şeye rağmen sahip olduğu çoçuklarına karşı duyduğu minneti.... 

Böyle anları kaçırdığımda galiba bir parça hüzünleniyorum ben... O seyahat olur da yeniden gerçekleşirse ve şehre yeniden yolum duşerse, yürüyüşlerimde Audrey izleri de olacak, buna hiç şüphem yok. Hem insanı yükselten bir dağ ve göl manzarasına bakarken, adeta bir ressamın elinde özenle boyanmış hissi veren bir şehirde birkaç doyulmaz nefes olsa fena mı olur?

Şehre dair diğer notlarımı da geçmiş tecrübelerime dayanarak hemen ekleyelim bu yazıya..

The Chapel Bridge -ki kendisi 1333 yılında tamamen ağaç kullanılarak yapılmış 204 mt.lik bir köprü ve diagonal biçimde Luzern sehrinin iki yakasını birbirine bağlıyor. Ayrıca da köprünün sonunda 43 mt.lik yüksek bir kule var yani Water Tower ve o da asla es geçilmemesi gereken bir güzellik- üzerinde sakin ve keyifle yürümenizi öneririm.

Reuss Nehri'ni seyre dalın, Musegg Mauer'in kulelerinden şehre mutlaka bakış atın, Michael Jackson'a ait olduğu varsayılan evi de kaçırmayn derim..

Old Town yani eski şehrin sokaklarında mutlaka dolanacaksınızdır. O yürüyüşte, arnavut kaldırımlarıyla birbirine bağlanan sokakları ve İsviçre mimarisinin güzel evlerini gözlemleyip, göl kenarındaki mahallelere de göz atarsınız mutlaka.. Ayaklarınız yorulduğunda da göl kenarında bir kafeye ilişir dinlenebilirsiniz.

Sanat severlere Siegfried Rosengart'ın şehre kazandırdığı ve sonraları da bilge kızı Angela'nın üzerine daha da fazla anlam katarak yoluna devam ettirdiği müzeyi görmelerini öneririm. Chagall, Monet, Matissse gibi modern resim tarihinin örneklerine göz atmak hoşunuza gidecektir. Wagner'in sanırım bir 6 yılını geçirdiği evini ve piyanosunu da Tribschen semtine uğrayıp görmenizi tavsiye ederim. (Tam adı; Richard Wagner Museum)

The Lion Monument şehrin önemli tarihi değerlerinden biri. Eski bir kumtaşı ocağına oyulmuş bir aslan kabartması kendisi. Daha doğrusu bir anıt ve şehirde çok önemseniyor; zira aslan, Fransız Devrimi sırasında Tuileries Sarayı'ndaki Louis XVI'yı korumaya çalışırken öldürülen İsviçreli muhafızlerı temsilen yapılmış.

Daha önce bir post hazırladığım Glacier Garden'ı The Lion Monument'a uğramışken ve kendisine pek yaklaşmışken ziyaret etmenizi kesinlikle tavsiye ederim. Biz de bu serüveni Alpcan ile de yaşamayı çok hayal ediyoruz.
Buradan posta ulaşabilirsiniz; Buyrunuz

Hofkirche Lepdegar Kilisesi'ni çok sevdiğimizi hatırlıyorum. Ortaçağ öğeleri yanında, yeniden restore edildiği dönem nedeniyle Rönesans etkileri de okunabiliyordu mimarisinde.. Ziyaretçi defterine de bir not iliştirmiştik sevgiliyle.. Gölün hemen kıyısındaki Jesuit Church'ı da es geçmemenizi tavsiye edebilirim. Göz alıcı bir Barok tarzına sahip bu kilise. İçinde bir keşişe ait olduğu söylenen kıyafetler var ama inanın şu an o keşişe dair bir bilgi kalmamış aklımda..

Mount Pilatus manzara anlamında Luzern'in en popüler noktası diyebiliriz. Muazzam bir Alp ve göl manzarasına sahip bu tepe. Turistik ama mutlaka yapılmalı diye düşünüyorum. 

Gölde yapılacak bir tekne turu ise, ister münferit ister toplu olsun ruhunuza ve görsel hafızanıza harika kareler ekler, eminim... 

Kitap okumak işte böyle bir şey.. Beni aldı ve ne güzel anlara ışınladı bir anda ve bir post yapma isteği uyandırdı..
Size de keyif versin bu şehir dilerim.

lulu
x



6 yorum:

  1. çok hoş fotoğraflar bende görmek istedim:)
    madambfashion.blogspot.com

    YanıtlaSil
  2. Bende kitaba aynı şekilde davranıyorum, yavaş yavaş sindire sindire okuyorum..Ne güzel bi post olmuş, bir daha giderseniz onun postunu da okumayı çok isterim^^

    YanıtlaSil
  3. Audrey'in hayatini baska bir yazardan okumustum. Cok etkileyici bir hayati var. Roman veya film karakterlerinin yasadigi sehirlere gidip ayakizlerini takip etmek cok guzel. Yine gidin Luzerne, Audrey'in gittigi cafeyi bulmaya calisin, sonra da acaba ne icmistir diye dusunun;)

    PS. Hayalevinizi de cok begendim. Isvicredeki dag evlerini cok seviyorum. Ozellikle de gole tepeden bakanlar favorim!

    YanıtlaSil
  4. @MadamB Fashion Kesinlikle cok gorulesi bir sehir Luzern hatta Lugano sonrasi en guzeli bile diyebilirim :) Umarim gitme sansin olur cnm ;)

    @j.d. Ayni kitabi okuyor olmak sahane ! Insallah yeniden gidip cok daha keyifli bir post yapabilirim :)

    Gonca'cimm, cok hayal ettim orada olmayi, burnu buyuk bir Swiss otelinde kalip, Hepburn gibi giyinmeyi ve onun izinde sehri yeniden gezmeyi.. Insallah gidilecekler listemi hizlica bitirir Luzern'e yeniden gidebilirim canim :)

    YanıtlaSil
  5. Lulucum, bebisinle tez elden kavusun ama arada biraz dinlenmek de lazim, soyle deliksiz bir uyku iyi olacak mesela : ) Audrey i kim sevmez ki, tadini cikara cikara yavasca oku cidden : ) Eminim kotayi cok rahat tutturursun sen : ) Luzern e de Askinla dondugunde umarim super gunesli bir gun olur ve Audrey stilinde rahatca gezer, bizimle paylasmalik resimler cekersin : ) Bursa ve dag nasil gecti, kaydinizmi? Ben Pitti ye gidemedim bu arada, bir dahakine sen de gel birlikte gezelim : )

    YanıtlaSil
  6. Aylin'cim Bursa sahaneydi ama Uludag da inanilmaz bir sis ve kar yagisi vardi.. Ayaklar kara basti ama kayaklar ne yazikki kara degmedi bile.. Arkadaslarimizla sohpet edip donduk.. :( haftaya insallah !! Alpcan icin son 4 gun.. 4 gece sonra yanindayim kuzunun :))

    YanıtlaSil