Öne Çıkan Yayın

PUGLIA - Itria Vadisi

5 Ağustos 2020 Çarşamba

Bozburun Tekne Tatili


Selam!

Yaklaşan tekne tarihlerimizin de etkisiyle, Alpico büyüse de mavi tur sevdamıza kavuşsak diye sabırla beklediğimiz ve geçtiğimiz yıl ilk kez Alpico beraberinde yaşadığımız enfes tekne tatilimizin karar aşamalarını, rotasını ve hislerini paylaşmak istiyorum büyük bir keyifle...  

Tekne tatili için en öncelikli iki soru "hangi tekne?" ve "hangi şirket?" oluyor genelleme yaparsak.. Bu iki soruyu "hangi rota?" ve "alışveriş işini nasıl organize ettiniz?" soruları takip ediyor. Ben de sırasıyla bu soruların yanıtlarını kendi deneyimlerimiz ışığında vermeye çalışacağım sizlere..

Hangi Tekne? Hangi Şirket?

Bu konuda şanslı olduğumuzu söyleyebilirim, zira işi şansa bırakıp tekneyi bilmediğimiz bir şirketten kiralamak yerine, ailemizin bir kolu Bodrum'da yerleşik olduğundan, bunu bir avantaja çevirerek çok güvendiğimiz bir kaptandan tavsiye almayı tercih ettik. Stres yaşamadan ve kendi tatil kriterlerimize uygun, içimize sinen bir tekne seçimi yaptık bu sayede..

Tavsiyem referans almadan bir tekne şirketinden, yalnızca görsellere aldanarak tekne seçimi yapmamanız.. Elbette istisnalar olacaktır, lakin genel olarak bu tip bir rezervasyon riskli olabilir diye düşünüyorum. Sizin tatil anlayışınıza uygun, kriterlerinizi çok aşağıya ya da yukarıya çekmeyecek iyi bir arkadaş tavsiyesi mutlaka işinize yarayacaktır.. Bu noktada kimden tavsiye alınır, kimden alınmaz muhakemesini yapmak da size düşüyor elbette..

Eğer direkt bir kaptan ismi yerine bir şirkete yönlendirilirseniz; kendi bütçenize uygun olan tekneyi belirlemek -eğer kalabalık da değilseniz- pek zor olmayacaktır..

Hangi Rota?

Açıkçası bizim gibi enfes kıyılara sahip ülkeler için bu konuda bir karara varmak oldukça zor.. Son yıllarda çok popüler olmaya başlasa da Bodrum ya da Göcek çıkışlı rotalara göre Bozburun rotasının hala daha sakin olduğuna inanıyoruz biz (elbette bayram tarihlerini bu cümlenin dışında tutarak). Kaptanımız da böyle düşündüğünden çıkış noktamızı Bozburun olarak kolayca belirlediğimizi söyleyebilirim. Aslında bu rota için Marmaris Limanı'ndan çıkış yapılması da mümkün, ama dediğim gibi yoğunluk Marmaris Limanı'nda da pek farklı olmadığından, çıkış yapmak için sıra beklemek tam bir işkenceye dönüşebiliyor..

Menü Hazırlığı vs Alışveriş.

Bu konuda nasıl yol aldığımızdan detaylıca bahsetmek istiyorum, zira benim gibi beslenme konusunda belirli disiplinleri olan biriyseniz tavsiyelerim işinize bir nebze de olsa yarayabilir diye düşünüyorum..

Alışveriş konusunda aldığımız öncelikli karar; kendi alışverişimizi kendimiz yapmaktı. Bu konuda hiç tereddüt yaşamadık, çünkü evde nasıl bir düzenimiz varsa teknede de bu düzene yakın bir disiplinle devam edebileceğimize inanıyorduk. Gün sayımıza göre net bir menü hazırladık ilk önce. Her günün sabah, öğlen ve akşamında ne yiyeceğimizi kafamızda netleştirmek, mutfak şefimizin işini de kolaylaştırmış oldu elbette..

Sabah kahvaltıları büyük değişimler göstermediğinden bu konuya fazla kafa yorduğumuzu söyleyemem. Eve aldığımız kahvaltılıkların aynını tekne için de listeledik, bu aşama çok çok kolay oldu diyebilirim.

İki aile ve iki çocuklu olacağımızdan, öğle yemekleri için çocukların da çok sevdiği neşeli tabaklarda karar kıldık. Hamburger ve patates, sevdiğimiz soslarda makarnalar, sosisli sandviç ve yoğurtlu yaz kızartmaları gibi.. Öğle yemekleri yanına alternatif salatalar da ekledik ki; yaramazlık peşinde olmayanlar da mutlu olabilsin.. Patates siparişinde kiloyu kesinlikle fazla tuttuk, zira öğleden sonra buz gibi biralarımızın yanına anne patatesi yemenin hayalini aylar öncesinden kuruyorduk.. Sabah gözümüzü açıp, gece kapatana dek her an denize girebilme lüksünün pozitif getirisi olan bol kalori yakma durumu sık acıkmayı da beraberinde getirecekti. O nedenle "tea time" zamanlarını asla es geçmedik. Herkes kendi zevkine ve beslenme şekline göre atıştırmalık alışverişini kendi yaptı ve tekneye de yanında getirdi...

Akşam yemekleri için ise biraz daha titizlendik. Ana yemeklerimizi bir akşam et, diğer akşam balık şeklinde belirledik (bu sene yalnızca balık olacak o menü). Balıklarımızı kaptanımız kendi lokal balıkçısından temin etti. Kaya Levreği ve Lağos konusunda hemfikir olduk topluca. (Uzun yıllardır tavuk ile beslenmediğimizden kendisini menümüze dahil etmedik. Zaten sıcakta tavuk muhafaza etmek de riski oluyor tekne tatillerinde) Yine salatamız, iki çesit zeytinyağlımız ve birkaç farklı meze çeşidi de her akşam soframızı renklendirdi.

Günlük menü hazırlayınca ihtiyaçları belirlemek de çok kolay oldu elbette. Listemize göre alışverişimizi de tatilden bir hafta evvel online olarak yaptık. Her ne kadar uzun yıllardır markete girmiyor ve ihtiyaçlarımızın tamamını İpek Hanım Çiftliği'nden temin ediyor olsak da marketten bildiğimiz markaların ürünlerini almak bir nebze de olsa içimizi rahat ettirdi diyebilirim. Siparişlerimiz de eksiksiz olarak tekneye çıkacağımız günün sabahında ve henüz biz tekneye ulaşmadan önce teslim edildi.

Kasap alışverişimizi Bodrum'dan, ailemizin yıllardır alışveriş yaptığı kasaptan temin ettik. Alkollü içecekleri de herkes kendi keyfine göre belirleyip yanında getirdi.. Son olarak içme suyumuzu da soğutması daha kolay olsun niyetiyle bir litrelik cam şişeler şeklinde sipariş ettik. Plastik kullanımına her alanda karşıyız neticede... :)

İlaç.

Açıkçası ben kişisel olarak ilaç kullanmaya pek hevesli biri değilim, ama yine de konu tekne olunca tedarikli olmak gerektiğinin bilincindeyim. Baş ağrısı, mide üşütmesi, bağırsak reaksiyonları ve kas gevşetici gibi klasik ilaçlarını aldık yanımıza. Çocuklu ailelerin yanından ayırmadığı ateş ölçer ve ateş düşürücü şuruplarımız da (çapraz kullanım için iki ayrı marka) yanımızdaydı. Bunun yanında her iltimal diyerek böcek sokmalarına karşı kremler de aldık. Tekne tutması tekne tatillerinin en fazla yaşanan sorunu diye biliriz, o nedenle bu konuda da hazırlıklı olmak istedik ve yanımıza bir kutu (eczacımızın önerdiği) mide bulantısı ilacını aldık.

Açıkçası benim kısacık da olsa ateşlendiğim gece dışında ilaç kullanmamızı gerektiren bir durum hiç yaşanmadı. Benim ateşimi de 1 kaşık Calpol Plus (evet evet, kendisi çocukların ateş düşürücü şurubu) ve güneş batımı sonrası iyice serinlemiş deniz suyunda 10 dakika kalmak geçirdi kolayca...

Elbette, acil durumlar için kaptanımızın müdahale edebileceği tıbbi malzeme dolabını da tatil evveli kontrol ettik. Bir önceki sene Dubrovnik kıyılarında yaptığımız günlük tekne seyahatinde olmaz denen olmuş ve Alpcan'ın dizi derin bir şekilde kesilmişti. Bu tip bir tecrübeyi denizin ortasında yaşamak ne denli endişe verici ve kaptanın hem tecrübesi hem de malzeme açısından hazırlığı ne denli önemli bizzat biliyorum. Hoş, o zaman da bir aksilik yaşamamıştık, ama yine de gerekli olup eksik kalmış bir malzeme olsaydı tatilimizin kalanını etkileyebilirdi..  

Tekne Tatili Hisleri...

Bozburun'dan demir alan teknemiz bize enfes günler ve geceler yaşattı.. Her sabah güneşin kendisi değil de daha ilk ışıkları bizi uyandırdı. O ışıklar henüz yeni yeni yansımaya başladığında enfes meditasyon ve nefes egzersizleri yaptım doğanın kucağında. Ortalık aydınlanınca yoga sayesinde ruh ve beden dengem üzerine sakin sakin çalıştım. Bunları her sabah ve büyük bir açlıkla yaptım..

Mükemmel sularda yüzdüm, yüzdük.. Hakikaten ülkemiz cennet gibiyken ona neden bu denli hoyratça davradığımıza bir türlü anlam veremedik.. Bizi her sene yaz tatillerinde yurt dışına kaçıran zihniyete doğanın bir ders vermesini ve kendisine şefkatle yaklaşılması gerektiğini öğretmesini dilediğimi de itiraf edebilirimmeditasyonlarım sırasında.... (Elbette benim dileğimle olacak iş değil, ama doğanın bir isyanı olarak nitelendirdiğim ve şu an hala içinde bulunduğumuz pandemi günleri sonrasında geldi çattı. Sizce bir şey öğrendi mi "o" zihniyet? Bence zerre faydası olmadı, olmayacak... Benim kendime, aileme ve yetiştirdiğim çocuğa inancım var da, bu ülke insanına o inancın kırıntısı dahi kalmadı..)

ROTA

1. Gün

Bozburun çıkışı sonrası ilk durağımız Ada Boğazı ve onun cennet suları oldu. Deniz ortasında küçük bir kayalık alan ve etrafını cepheleyen tepelerden oluşan bir boğaz burası.. Mavinin en güzel tonlarından birine sahip, sığ ve dibi kumlu bir yüzme durağı olarak not edilebilir.. (Sanıyorum ki; Bozburun çıkışlı teknelerin bu boğaza uğramaması pek de mümkün olmuyordur..)

Ada Boğazı sonrası öğle yemeği için Çanak Limanı‘na geçtik. Burası kısmen çok daha az teknenin uğradığı bir koy ve yüzmek için hakikaten enfes bir deneyim sunuyor. Ben kişisel olarak deniz içinde leke gibi duran yamalı renk farklılıklarını çok sevdiğimden Çanak Limanı’nda yüzmeye ve suyuna uzaktan baymaya doyamıyorum. Ancak, tüm cazibesine rağmen burada konaklama yapmanızı önermem, zira arılar bazı koylarda gerçekten huzur vermiyorlar ve Çanak Limanı bu koylardan biri... Burası yerine bir durak sonranızda bulunan ve gecelemek için galiba dünya üzerinde uyanmayı en sevdiğim adrese doğru yol alabilirsiniz. Yani Hisarönü Körfezi‘nin göz bebeği Dirsek Bükü‘ne…





Dirsek Bükü genel olarak Bozburun ya da Marmaris çıkışlı teknelerin demirlediği ana adreslerden biri. Tek ya da uzun süreli gecelemeler için korunaklı konumu nedeniyle mükemmel bir adres olarak kabul ediliyor kendisi. Dibi tamamen kum ve suyunun güzelliği gerçekten tanımsız.. Dirsek Bükü‘nün bir avantajı da çevre köylerden gelen küçük motorlardan düzenli olarak meyve-sebze ve ekmek satışı yapılıyor olması. Köy ekmeği, köy yumurtası ya da domates, salatalık gibi çabuk tükenen malzemelerinizi bu motorlardan temin edebiliyorsunuz.

Bu koyda bir de lokal bir restoran bulunuyor. Kısa süreli tekne tatilcileri için karaya çıkmak ya da bir restorana gitmek belki mantıklı durmuyor olabilir, ama uzun süre geceleyen tekneciler için bu lokal restoran keyifli bir sosyalleşme alanı diyebilirim.

Bu koyda sizi rahatsız etmeyen tek şey sinekler ve arılar… Asla yüksek olmasa da müzik sesleri bile gece 22:00 sonrası kapatılmış ya da kısılmış oluyor.. Öyle de medeni bir ortamı var.. ;)



2. ve 3. Gün.

Dirsek Bükü‘nde olağanüstü bir gün doğuşuna uyanılıyor.. Dünya üzerinde uyanmayı en sevdiğim yer burası diyebilirim hiç abartmadan.. Eğer şanslıysanız ve koyun tam göbek noktasında demirleme yapabilmişseniz bu ritüelin çok daha etkileyici olacağını söyleyebilirim. Yalnızca doğanın sesleriyle meditasyon yapmak, nefes çalışmak ya da sabahın ilk ışıklarıyla beraber yoga antrenmanı yapmak için en doğru koylardan birindesiniz.. Bu koydaki konaklamanızı iki gece olarak planlamak, denizinin ve doğasının tadına çarpı iki hazla varmanızı sağlar ve ben bu deneyimi sindire sindire yaşamanızı çok tavsiye ederim.



4. Gün.

Dirsek Bükü’ne veda etmek kolay değil, lakin rotada deneyimlenecek başka adresler var.. Kocabahçe bu adreslerinden biri. Bu koy, içinde Kocabahçe Glampingin de bulunduğu bir kamp alanı aslında, ama aynı zamanda teknelerin de uğrak noktalarından biri. Suyu derin, rengi koyu tonlarda ve çevresi bol yeşillikli olduğundan bu koyda yüzmek insana başka bir keyif veriyor. Kocabahçe sonrası öğle yemeği için Kocaada‘ya uğramayı tercih ettik biz, ama tercihiniz böyle olmaz ise hiç vakit kaybetmeden direkt geceleme yapmak için Sucağız Koyları‘na doğru yol alabilirsiniz.

Sucağız Koyları, Hisarönü Körfezi’nde güvenle konaklayacağınız duraklardan biri ve yan yana sıralanmış üç ayrı koydan oluşuyor. Bu koyların en güzel yanı; dik dağlar arasından tekne ile yapılan etkileyici girişi diyebilirim. Koya ulaştığınızda ise mükemmel bir su rengi ve etrafı çevreleyen çam ağaçları sizi bekliyor. Ama şunu da eklemeden geçmek istemiyorum; koya geç gelip, gece konaklaması yapmak çok daha mantıklı bir fikir, zira gün içinde günlük gezi tekneleri de Sucağız Koyları‘na sıklıkla uğruyorlar ve bu anlarda bir tekne tatilinden beklediğiniz sakinlikten anında uzaklaşıyorsunuz. Bizim Kocabahçe sonrası Kocaada'ya uğrama nedenimiz de bu işte..


5. Gün.

Güne Sucağız‘da nefis bir kahvaltı ile başladıktan ve mükemmel sularının keyfine vardıktan sonra bir fiyort olarak tanımlanan güzeller güzeli Bencik Koyu‘na geçiş yaptık biz.. Bencik, yüzmeye ve çevre yeşilliğine bakmaya doyamayacağınız bir doğa harikası. Tek negatif yanı arıların hakikaten cirit attığı bir adres olması, ama onun bile bir gün de olsa katlanmaya değer bir güzelliği var. Tekne kaptanları ise bu fiyordun girişi ve çıkışı çevredeki kayalıklar nedeniyle tehlikeli olduğundan, buraya kadar yol yapıp burada kalmamayı pek tercih etmiyorlar..

Not 1: Koya giriş ve çıkışta gözünüze değecek minik Dişlice Adası‘nı, adanın çevresine demirlemiş ve enfes bir görüntü sunan sıralı tekneleri mutlaka izleyin isterim. Adacık sanki Antik Yunan tanrıları tarafından yalnızca teknelerin demirlemesi için yeryüzüne fırlatılmış gibi bir his veriyor bana..

Not 2: Eğer teknenizde bir çöp boşaltımı yapılması gerekiyorsa, Bencik yolundayken kaptanınızdan Germe‘ye uğramasını rica edin. İtalya’nın Sorrento kıyılarını anımsatan muazzam kaya görüntülerine ve suyunun lacivert tonuna bakmaya doyamayacağınız güzellikler sunacak size bu yol. Kısa ama yaşanası bir yolculuk… 



6. Gün.

Bencik Koyu’nda uyanıp, yüzümüzü denizde yıkayıp, çevreye de son bir kez göz attıktan sonra kahvaltı yapmadan buradan ayrıldık biz; zira arıların en deli zamanı sabah saatleri ve özellikle de kahvaltı masaları oluyor. (Bu arada sürekli arılardan kaçınmanızı öneriyorum, zira arı sokmaları tekne tatillerinde çok sık yaşanıyor ve bir alerjik reaksiyon ile karşı karşıya kalmak tekne içinde pek sevimli bir tecrübe olmuyor. Kaptanlar genel olarak bu konuda deneyimli ve hazırlıklılar, ama yine de benim gibi daha evvel arı sokması tecrübesi yaşamayanlar vücutlarının ne tepki vereceğini de bilemezler...)

Bencik sonrası hem kahvaltı etmek hem de yüzmek için kısmen daha uzun bir yol yaparak Akvaryum Koyu‘na geçiş yaptık biz. Bu koy adı üzerinde akvaryum hissi veren bir su berraklığa sahip ve çocuklar için oyun oynamaya müsait sığ bir zemini bulunuyor. Suyun sıcaklığı da tam çocukları saatlerce suda tutacak seviyede..

Gün Batımı...

Bozburun ve çevresini gezerken her koyda gün batımı keyfi yaşama şansınız olmuyor, o nedenle bir haftada ancak bir ya da iki kez gün batımını izlemek mümkün oluyor diyebilirim.. Akvaryum Koyu‘nda geçen keyifli saatlerin ardından, bizim de günümüzü enfes bir gün batımı ile taçlandırma zamanımız gelmişti ve o yüzden de kaptanımız dümeni Zeytinli Ada‘ya doğru kırdı..

Burası bakir bir doğada bulunan ve teknelerin pek de uğramadığı çok çok iyi bir tavsiye! Tek negatif yanı açık denize karşı olan konumu sebebiyle hafif bir rüzgarda dahi tekneleri fazla sallıyor oluşu. Böyle hava koşullarında burada konaklama yapmak mümkün olmuyor, ama suları sakin olduğunda günü bu koyda sonlandırmak aşırı keyifli..

Eğer Zeytinli Ada‘da geceleme şansınız olmazsa, gün batımında romantik yolculuğunuza devam edip Kızılada‘da bulunan ve uyanmayı en sevdiğim ikinci adres diyebileceğim korunaklı Datbükü‘ne geçebilirsiniz. Aslında Datbükü‘ne gelerek, Bozburun’a da yaklaşmış ve dönüş yolunuzu da iyice kısaltmış oluyorsunuz. 

Not: Bir tavsiyem de tekne tatiliniz boyunca eğer bir meteor yağmuru tarihine denk geliyorsanız, o tarihte Datbükü‘nde gecelemeniz. Zira bakir bir doğada yalnızca ayın şavkının aydınlattığı bir gökyüzünü çevrede başka bir tekne yokken (ya da çok azken) seyre dalmak mu-az-zam bir his… 



7. Gün

Erkenden uyanıp sabah ritüellerimizi yerine getirdikten ve arısız bir son kahvaltı keyfi yaşadıktan sonra Datbükü‘ne veda ediyoruz. Karaya çıkmadan evvel her saniyesi kıymetli uzun bir gün var önümüzde ve günün ilk durağı kesinlikle benim en sevdiğim yüzme adreslerinden bir diğeri; Üç Taşlar.

Üç Taşlar adı üzerinde deniz içinde üç taşı olan ve yalnızca bu taşlara teknelerin bağlanabildiği bir koy. Aslına bakarsanız buraya koy demek çok da doğru bir tanımlama değil, zira daha çok kayalık bir alanın kenarında kalan mükemmel bir yüzme durağı kendisi. Burada yüzmenin verdiği keyfi en üst seviyede hissedeceksiniz, çok eminim.. Ayrıca şnorkel için de çok ideal bir adres kabul ediliyor kendisi..


Tatilin son durağı ise; yine pek kimselerin gelip demirlemediği Değirmen Adası oldu bizim için. İki minyatür adacığın arasından adeta bir akvaryum içindeymişsiniz hissiyle yüzerek, adanın küçük plajında karaya çıkabiliyorsunuz. Karaya çıktığınız noktadaki iki ayrı körfeze göz atmak, rüzgarı yüzünüzde ve bedeninizde hissetmek öyle keyifli ki; hazır tatilin de sonuna gelmişken burada tam bir şükür anı yaşayabilirsiniz..

Orada, o rüzgara karşı durmuş, beden ve ruh olarak tam anda kalabilmek ve doğaya minnetlerimi sunabilmek benim için bu tatili en huzurlu sonlandırma şekliydi.

İyi ve güvenli bir tatil şansı diliyorum hepimize…

Sevgiler
lulu
x

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder