Öne Çıkan Yayın

PUGLIA - Itria Vadisi

20 Eylül 2018 Perşembe

KOS ADASI


Selam,

Yaz ayları bir ayağımız Bodrum’da oluyor. Çoğu zaman kalabalıklardan uzak kendi cennetlerimize kaçıyor olsak da bazı günlerimiz Turgutreis-Karaincir sahil hattındaki yazlıkçı plajlarında geçiyor. O sahilin şıkır şıkır ama yüksek sezonda sevimsizce kalabalık olan sularında yüzmenin benim için en güzel yani; Türk ana karasına en yakın Yunan adası olan KOS’a doğru kulaç atıyor olmak..

Bunu neden seviyorum?
Kos’u çok kez gördüm ve beni çok etkilediği için mi?
Hayır, aksine Türk sınırına yakın Yunan adalarına karşı bayağı mesafeli olduğumdan, Kos’a gitmeyi daha evvel aklıma bile getirmemiştim.. Yani aslına bakarsanız bu aktiviteyi sevmemim tek geçerli nedeni; yüzümü Yunanistan’a dönerek  yüzmenin verdigi his... 
Gel gelelim yıllar birbirini kovaladı ve biz 2018 yazı için süper ani bir kararla Kos Adası’nı ziyaret kararı alıverdik...

Peki, ne oldu da fikriniz değişti derseniz? Kış aylarında organize ettiğimiz 2018 yaz planlarımız içine bir Yunanistan seyahati eklemeyi es geçip, resmen başka aşklar peşinde koştuk ve yaz kapıya dayandığında bu karar bizi tam olarak eksik hissettirdi. Senelerdir süregiden bir geleneği bozmuştuk ve sevgili olmasa da ben bayağı mutsuzdum.. Kos kacamağı, o eksiklik hissini kapatmak amacıyla planlandı dersem kesinlikle abartmış olmam.. Ancak bu "öylesine" karar verilip gidilmiş kısa seyahatin neticesinin bizi şaşırtacak derecede keyifle sonuçlandığını da utanarak söylemek zorundayım. Kos’u kendi sakinliğimizde yaşayıp, havasını özgürce içimize çekerek sevdik biz, çünkü ben tam olarak bu tip “beklentinin en alt seviyede olduğu ama neticesinde ruhumuzda tatlı bir his bırakıveren” kısa seyahatlerin insanıydım.. Bundan bir kez daha emin oldum Kos sayesinde..



Kos Adası'nda “ONE FINE DAY” kategorisinde neler yapılabilir? 

Kos, Yunanistan’ın 12 Adalar bölgesine dahil olan büyük bir ada. Turgutreis Marina’dan Kos adasına feribot ile 30/35 dakika gibi bir sürede ulaşılıyor. Marinadan ya da marinanın çevresindeki turizm acentelerinden seyahat biletlerinizi kolayca alabiliyorsunuz. Sezonun kalabalıklık durumuna göre biletleri önceden almak ya da son dakikaya bırakmak tamamen sizin kontrolünüzde diyebilirim.. (Bodrum haziran ayının sakinliğinde olduğundan, biz biletlerimizi seyahatten bir gün evvel almayı tercih etmiştik)

Feribot yolculuğu yüksek sesle anlatmayı seven “gezgin” Türk müşteri kitlesi yüzünden tuhaf (evet, hala şaşırıyorum insanların bu tip davranış şekillerine), ama gözlerim denize dalıp kendi içine dönebildiğimde yolculuğum da çok keyifli geçti diyebilirim. Kos'a vardığımızda, insanların hemen buggy, bisiklet ya da motor kiralama peşine düştüğünü gördük. Sanıyorum onlar da biz gibi araçlarını hızlıca teslim alıp ada yollarına koyulma peşindeydiler.. İndiğimiz limanın hemen sağındaki cadde üzerinde kalan birkaç kiralama sirketinden birinde motor kiralama işimizi hızlıca hallettik ve ve düştük ada yollarına..

Kos'u anlamak icin adayı dört ayrı bölüme ayırabilirim;

1.Feribotların yanaştığı liman ve çevresi. (Kos Town olarak geçiyor bu kısım)

2.Kuzey sahilindeki Mastihari ve çevresi.

3. Adanın bir diğer ucu sayılabilecek güneybatıdaki tarafındaki Kefalos Körfezi ve Kamari.

4.Güney sahilindeki Kardamena ve çevresi (Burası genelde turistler tarafından en çok tercih edilen konaklama bölgesi)


KOS TOWN ve ÇEVRESİ 

Yunan, Roma ve Bizans'ın tarihi kalıntılarıyla çevrelenmiş ada; tıbbın babası sayılan Hipokrat’ın anavatanı olduğundan, adanın en ünlü ve en canlı meydanı için merkezde bulunan Hipokrat Meydanı denebilir.. Adanın bir diğer Hipokrat ismini alan ünlüsü ise bir çınar ağacı.. Bu çınarın altındaki antik lahit zaman içinde Osmanlılar tarafından bir çeşme haline getirilmiş. Gölgesinde soluklanası, çeşmesinden su içilesi bir kocaman doga harikasi kendisi.. Normalde çınar ağaçlarının ortalama ömrü 200 yıl olurmuş, ama Hipokrat ağacının Avrupa'nın en yaşlı çınar agaçlarından biri olduğunu düşünüyorlar ve bu nedenle de bu ağacı bir iskele yardımıyla ölüme karşı adeta ayakta tutuyor yerliler.. Ne kıymetli..

Hipokrat Meydanı sonrasındaki köprüyü geçince Neratzia Kalesi‘ne ulaşıyorsunuz. Kale zamanında Rodos Şövalyeleri tarafından Osmanlı’ya karşı adayı savunmak için (hiç şaşırmadık) yapılmış.. Ayrıca bu çevreye yakın Eleftheria Meydanı’nda Defterdar Camii ve her ne kadar artik camii olarak kullanılmiyor olsa da Cezayirli Gazi Hasan Paşa Camii bulunuyor ve şadırvanı görülesi güzellikte...



Antik Yunan'da sağlık ve tıbbın tanrısı olan Asklepion Kos'ta yaşadığı için, zamanında dünyanın ilk hastanesi kabul edilen ve Asklepion'a ait olan bir şifa merkezi de varmış adada. Merkezin 3/4 km kadar uzağında olan hastanenin
kalıntılarını görmek mümkün.. Yürümek sıcak nedeniyle zor gelirse ve aracınız da yoksa mini trenle kalıntılara ulaşma yolunu deneyebilirsiniz.. Ulaştığınız noktada şehre bir de tepeden mutlaka bakın derim...

Kos Adası'nda güne bu tip bir kültür gezisi ile başlayabilir, sonra ise merkezdeki çarşı ve çarşıya paralel sokakları gezip adanın diğer bölgelerine ve plajlarına uzanabilirsiniz.. Açıkçası biz, alıştığımız çarşı lezzetini Kos Adası'nda alacağımızı pek düşünmediğimizden bu kısmı es geçip, ada çevresinde kendi açımızdan yeni keşifler yapmayı daha uygun bulduk..



MASTIHARI ve ÇEVRESİ

Adada merkez ve merkeze yakın birçok plaj alternatifi olsa da biz limanın sol yanında kalan yoldan minik minik güneye doğru motorumuzu sürmeye başladık sevgiliyle.. Yol kenarında sahili fazla geniş olmayan, denizi hafif dalgalı plajları bir bir geçtik.. Sezonun henüz çok başı olduğundan plajlarda tek tük insan bulunuyordu, hatta zaman zaman uzunca bir sahilde güneşlenen yaşlı bir çift ya da tek başına bir genç kız görmek pek hoşumuza gitti..

Tigaki Beach, merkeze yakın olup en çok önerilen plajlardan biriydi, ancak rüzgar nedeniyle denizi oldukça dalgalı olduğundan kendisini pas geçtik.. Bizim aradığımız dingin suyu, bu sahil şeridinde ve belli ki adanın Bodrum’a bakan yüzünde bulmamız pek mümkün olmayacaktı.. Tigaki’yi geçtik ama ona oldukça yakın olan Antimachia Köyü’ne uğramayı ihmal etmedik ve köyün 14.yy.dan kaldığı söylenen Orta Çağ kalesine bir göz attık. Aslında Antimachia sonrası beyaz kumlu bir plaj olan ünlü Mastichari‘de yüzme molası verme notum vardı elimde, ancak daha çok rüzgar sörfçülerinin tercih ettiği bir plajmış kendisi ve rüzgar nedeniyle tahmin edeceğiniz gibi fazlasıyla dalgalıydı. Kendisini de pas geçtik.. Zaten bizim de hedefimiz adanın arka yüzüne doğru yol almaktı, zira adanın sahil şeridi yaklaşık 120 km. idi ve bu upuzun şeritte elbet istediğimiz sulara rastlayacaktık..

Bu düşünce ile ideal deniz suyumuzu bulana dek yol almaya karar verdik.. Derma çatma mimarisi ile pek bakımsız duran köy ve kasabalardan geçerken Marmari’de sahile paralel bir kafede soğuk bir bira molası vermek, sıcaklığın yükselmeye başladığı saatlerde bünyemize çok iyi geldi diyebilirim.. Alfa bulamayinca, buz gibi birer Mythos yanında taze taze ve gözümüzün önünde hazırlanıp kızartılmış patateslerimizi keyifle yedik.. Bu sırada mekan sahibi ve cafede oturan yerlilerle de muhabbet etme fırsatımız oldu.. Kos Adası'nda geçmişte varolup ekonomik kriz sonrası kaldıralan, uzak adalara geçiş yapabilen büyük feribotlardı konumuz.. Konu bizim Yunan sevgimize ve geçmiş deneyimlerimize gelince muhabbet daha da derinleşmeye başlayınca, nazikçe izin isteyip yolumuza devam ettik.







KEFALOS KÖRFEZİ

Yol, Marmari sonrasında iyice kırsala dönmeye başladı. Kocaman arazilerin ortasına kurulmuş manav dükkanları ve dükkanların hemen yanında bulunan ve mahsül toplanabilen bostanları hem sevdik hem de imrendik diyebilirim.. Hatta birinde durup kendimize plajda yemek üzere taze meyveler de satın aldık. Burada alışveriş yaparken harcadığımız on dakika, seyahatin belki de en keyifli anılarından biri oldu gibi hissediyorum... 



Eski günlerdeki gibi motorla yaptığımız bu kısa ama keyifli yolculuk bizi Kefalos Körfezi'nin girişinde bulunan Paradise Beach‘e ulaştırdı. Aslında amacımız adanın ez uzun ve kumu en kaliteli sahil diye bahsi geçen körfezinde daha da ilerlemek ve mükünse Kamari’de denize girmekti, ancak Paradise’in suyu muhteşem, sahili de tertemiz ve üzerine bomboştu.. Bu görüntüye kayıtsız kalamadık elbette.. Yapayalnız uzandığımız kumsalı ve daldığımız serin Ege suyunu sanırım uzun yıllar hatırımızda tutacağız.. Hatta söyle de tatlı bir anımız var Paradise Beach'e dair; adanın kalan kısmı bulutlanmış ve yer yer yağmur yağıyor olsa da sanki biz bir mutluluk bulutu beraberinde geziyormuşuz gibiydi, ve bizim sahilin üzeri tamamen masmavi bir gökyüzüne bakıyordu. Nefisti, ve resmen evren bize jest yapıyor gibi hissediyorduk..





Her ne kadar burada geçirdiğimiz saatleri uzatıp, plajın yemek ya da atıştırmalık alternatiflerinden yararlanmak istesek de bir yanımız motorumuza atlayıp merkeze dönmek ve özlediğimiz Yunan masasına bir an evvel kavuşmak istiyordu. Kos Adası hakkında hazırlanmış gezi postlarında hep keyifle bahsedilen balıkçı kasabası Kardemena‘da veya Dikeos Dağı eteğindeki Zia Köyü’nde manzaralı bir masada yemek ve gün batımı ikilisine sahip olamadık ne yazık ki; ancak merkezde bulunan Mesogios Tavern‘de özlediğimiz Yunan lezzetleriyle donatılmış masamız hiç fena değildi... Bir yanunda gezi ve balıkçı tekneleri, diğer yanında kafe ve tavernaların sıralandığı liman bölgesindeydi tavernamız.. Lezzetliydi lezzetli olmasına, ama hayatımızda ilk kez önümüze gelen tüm tabakları iki kişi silip süpürebildik. İlk kez diyorum, zira Yunan adalarında porsiyonlar öyle büyüktür ki, tabak bitirmek pek kolay olmaz.. Bu durumu "adada Türk etkisi porsiyonlara da yansımış" gibi yorumladık biz..



KOS ADASI'nda BONUS

Mesogios'taki keyifli öğleden sonra yemeğimiz sonrasında limanda yürürken gezi
teknelerini görünce tekne çalışanlarına nerelere uğradıklarını sorduk. Hatiraya bakarsanız; Kos, kuzeyde Kalymnos, güneyde ise Nisyros adalarına komşudur.. Arada ise Pserimos ve Plati adacıkları bulunur. Limanda bulunan tekneler de çoğunlukla Kalymnos, Pserimos ve Plati adalarını kapsayan "Üç Adalar Turu"  yaparlarmış.. Turlar sabah 10:00 akşam 17:00 saatleri arasında yapılırmış ve bu saat dilimi, günlük Bodrum/Kos yolcularının da turlardan yararlanmasını sağlarmış.. Kalymnos, Kos kadar olmasa da büyükçe bir ada denebilir... Genelde konaklamak için de tercih ediliyor kendisi. Hatta bu nedenle de Bodrum’dan direkt Kalymnos feribot seferleri bulmanız mümkün oluyor.. Konuştuğumuz kaptanlardan biri Plati'nin denizini pek övdü. Pserimos'tan ise; dev beklentilere girilmemesi gereken ve halk arasında keçi adası diye bahsedilen kendi halinde bir adacık olarak bahsetti.

Şu bilgi de notlarınızda olsun; Kos'un kasabalarından Mastichari’den Kalymnos Adası'na; Kardamena’dan ise Nisyros Adası'na geçiş yapılabiliyor.. Adalar arası turlamak isteyenler için keyifli bir rota olabilir.. 



Kos Adası bizde gerçek anlamda “one fine day” hissi yarattı diyebilirim. Dönüş yolculuğuna geçtiğimizde yanımızda Alpico olmadığı için biraz buruk (onsuzduk ama gelmemyi tercih eden kendisi olmuştu), ama bir yandan da onunla da gelip adayı bir kez daha yaşamak isteyecek kadar keyifli hissediyorduk. Domates reçelimizi alıp, son gelen zamlar sonrası uçup giden alkol fiyatları yüzünden evde daimi bulunmasını istediğimiz alkollü içeceklerimizi free shop’dan temin edip feribottaki koltuklarımıza oturduk.. Yolculuk, yorgunluk ve tatli uzo kafamız yüzünden resmen bayılmış bir uyku ile çabucak geçiverdi.... Bodrum'a ayak bastığımızda; Kos’u görselliğinden ziyade verdiği duygular sayesinde ve bir Yunan adasından beklediğimiz detayları bulamamamıza rağmen çok sevdiğimizi söyledik birbirimize. Yakın adalara karşı gelişmiş olumsuz defansımızı da kırmış olduk böylece..

Sessiz sakin plajlar, samimi ve gösterişsiz bir yaşam, hakkıyla yenen yemekler, dünyanın en soğuk biraları, gülümseten ve bir miktar da geveze insanlar, Barbayanni, güneşin ağarttığı ada tabelaları ve bol bol mavilikler....

Kos ruhumuza iyi geldi.

sevgiler,
lulu
x

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder