Öne Çıkan Yayın

PUGLIA - Itria Vadisi

7 Haziran 2021 Pazartesi

KARAVAN TATİLİ


Selam,

İnsanın her türlü duruma ve ortama alışma kapasitesi ne kadar şaşırtıcı değil mi? Yalnızca filmlerde mümkün olabileceğini düşündüğümüz zamanlardan geçiyoruz.. Her şey son derece hızlı ve devinimsel... Korkuyla ve endişeyle başlayan günler kısmen de olsa sakinledi diyebiliriz. Ve artık içinde bulunduğumuz durum, bir bakımdan yaşam şeklimiz haline dönüşmeye başlamış bile olabilir.

Elbette yaşadığımız süreç hem maddi hem de manevi olarak güven duygularımızı sarsıp, aklımızı sınarken ve de sevdiklerimiz için gerçekten endişe etmenin ne demek olduğunu bize deneyimletirken, diğer yandan da doğanın ve de yaşamın tam olarak içinde olmanın ne denli kıymetli olduğunu da bize öğretti..

Bu anlamda, kendi içsel gelişimine odaklanan her bireyin bu günleri nefis pratiklerle ve olumlamalarla kendi hanesine artı olarak yazdığına eminim.. Öyle yapmışsanız ne mutlu size.. 

Seyahatlerimize gelirsem; onlar da epey kökten değişimler yaşadı bu süreçte.. Herkes izolasyonun en üst seviyede seyrettiği alternatiflerin peşinde dolanıyor doğal olarak.. Biz ise çekirdek aile olarak daha sakin ve daha az insanın bulunduğu yerlere seyahat etmeye daima meyilli olduğumuzdan bu anlamda çok sıkıntı yaşadık ya da yaşıyoruz diyemem.. O nedenle de yaratabildiğimiz birkaç güvenli tatil ortamı bizi yine mutlu etmeye devam ediyor.. Ancak bizi zorlayan kısım; sınırların kapalı olması nedeniyle aradığımız sakinliği yurt içinde bulmaya çabalamak dersem, yalan söylemiş olmam. Bu konuda o kadar tecrübesiziz ki; karar aşamasında, yakın çevremizden yaşam algısı bizimle paralel olan arkadaşlarımızın tecrübelerinden faydalanmaya önem veriyoruz..

KARAVAN, BİR KIŞ TATİLİ ALTERNATİFİ OLABİLİR Mİ? 

Pendemi zamanlarında kendimizi en güvenli hissettiğimiz tatil şekli kesinlikle tekne tatili olmuştu. Hala en güvenli ve izole yolun bu olduğuna inanıyorum. Özellikle de yaz aylarında... Kış ayları ise bu anlamda daha zorlayıcı bir karar süreci gerektiriyor, zira bir otele gitmek, hele hele de vaka sayıları yüksek seyrederken buna cesaret etmek en azından bizim için pek mümkün değil.. Mesela kayak yapan bir aile olmamıza rağmen, bu sene kayak tatilimizi hiç tereddütsüz es geçmek durumdaydık.

Ancak Bey'in hep aklında olan ve deneyimlemek istediği "karavan tatili" kış aylarında nefis bir alternatif oldu bizim için. Karavan genelde yaz aylarına eş düşen bir tatil şekli gibi dursa da, kış aylarına da uyarlanabileceğini size tatlı tatlı anlatmaya çalışacağım..

HANGİ KARAVAN?

Ocak ayı sonlarında, virüsün yaşattığı ikinci dalganın psikolojik ezilmişliği ile kıvranırken, her hafta sonu ülke çapında uygulanmaya başlanan karantina günlerini kısa bir tatil fikriyle renklendirmek istedik. Karavan kararımız ise, bu kısa tatili bir "deneyim" serüvenine dönüştürdü..

Sokağa çıkma yasağı nedeniyle, bir şirketten karavan kiralamak ve yolda olmak zaten mümkün olamayacağından, onun yerine seçimimizi Cunda'da bulunan Mola Otel'in Glamping alanındaki yerleşik karavanlardan birini kiralamaktan yana kullandık.

Mola, Cunda'nın merkezindeki otellerinden biri. İyi de bir işletme, ancak birçok Cunda oteli gibi denize kıyısı yok. Ve fakat, plaj olarak Milli Park alanı içinde bulunan Patriça Koyu'nda ayrı bir işletmesi daha bulunuyor. Karavanlar, bahar ve yaz dönemlerinde kurulan glamping çadırları deniz kenarındaki bu işletmenin hemen ardında bulunan zeytinliğe yayılmış durumda..


Mola Cunda'ya uğrayıp anahtarlarımızı teslim aldıktan sonra Milli Park içinden ve havanın da etkisiyle bir miktar zorlayıcı bir yoldan yaklaşık 20/25 dakikada karavanımızın olduğu araziye ulaştık. Bir otelden beklediğimiz tüm konfor, fotoğraflarda da gördüğümüz gibi karavanımızda bizi bekliyordu. Otel odası ile aralarındaki tek fark ise metrekaresiydi elbette.. Zaten bu işin felsefesi de bu dar alanda yaşayabilmeyi ve mutlu olmayı becerebilmekte saklı değil mi?

Aylardan Şubat olduğundan, glamping çadırları henüz bu zeytinlik üzerinde kurulu durumda değildi elbette. Birbirine yeterince uzakta olan üç yerleşik karavan ise ağaçlar arasından nefis bir görüntü sunuyordu.. Diğer karavanların birinde uzaktan tanıdığımız bir çift, diğerinde ise işletmenin kürek öğretmeni kalıyordu.. Günaydınlaşmalar, arada edilen kısa muhabbetler dışında her karavan oldukça izole, kendi merkezinde ve güven içindeydi..

Karavan içinde klima olduğu için ısınma konusunda bir sorun yaşamadık, hatta geceleri klimayı sık sık kapatma ihtiyacı hissettik bile diyebilirim. Gün içinde ise güneş öyle işimize yaradı ki; klimayı neredeyse hiç çalıştırmadık. Suyu, yerleşik bir karavanda olmamız nedeniyle kısıtlı olarak kullanmak zorunda değildik, ancak yine de bilinçli tüketim huyumuz nedeniyle mümkün olduğunca az kullanıp, kısa ama sıcacık duşlar alabildik. Tüm günün tatlı yorgunluğu sonrası o sıcak duş ve sıcak yatak nasıl iyi geliyordu anlatamam.... 

Etrafımızı zeytinlikler sarmalamışken, denizin kokusu burnumuza, sesi kulağımıza geliyorken, kuş sesleri ve gökyüzünün pastoral renkleriyle günü tamamlıyor ve dahası, dışarıda olduğumuz tüm anlarda maske takmıyorken ne kadar mutlu hissettiğimizi size tarif edebileceğimi sanmıyorum. Karavan tatili boyunca o anları yaşamanın ve orada ve yalnızca o anda bulunmanın tadına vardık diyebilirim..

Karavanımızdan çıkıp uzun uzun yürüyüşler yaptık ailece.. Doğa, patika yollar, yüzünü bizden üç gün boyunca esirgemeyen ve hatta denize ayaklarımızı bile sokmamızı sağlayan güneş, mevsim nedeniyle sık sık yürüyüşlerimizi maceraya dönüştüren çamur öbekleri ve sarılmaktan asla bıkmadığımız binlerce zeytin ağacı....

Doğa ile başbaşa nefis bir topraklama pratiği oldu bizim için bu tatil..








KARAVAN'a NASIL HAZIRLANDIK?

Mola'nın otelinde de daha evvel konaklamadığımızdan, karavan içindeki hijyen durumu bizim için bir soru işaretiydi, o nedenle tüm mutfak aracı ihtiyaçlarımızı kendi mutfağımızdan getirmeyi tercih ettik. İkea'nın meşhur kutuları sağolsun bu anlamda çok işimize yaradı. Alpico'nun legolarını geçici olarak evin muhtelif yerlerine yayıp, bu kutuları mutfak ihtiyaçlarımızı taşımak için kullandık. Bir kutu tabak/bardak/kadeh/tava/tencere gibi mutfak araçlarını, diğer kutu ise hazırlayacağımız pratik yemek ve kahvaltıların malzemelerini taşımamıza yetti. Açıkçası karavan içi malzemeler de son derece temiz ve düzenliydi, ama yine de bugün de gitsem yine malzemelerimizi kendim taşımayı tercih ederim..

Menü Oluşturma... 

Toplamda üç gece konaklayacaktık, ancak ilk gün yolda olmanın keyfine vara vara yolculuk edeceğimizden karavana geç bir saatte ulaşacak ve sıcak bir Chado çayı içip uyumaktan başka bir isteğimiz olmayacaktı.. O nedenle toplamda iki öğün öğle ve akşam ve üç öğün de sabah kahvaltısı menüsü hazırladık kendimize. Öğünlerin pratik tarifler olmasına dikkat ederken, sağlıklı beslenme disiplinimizden de uzaklaşmak istemedik elbette.. 

Karavanımızın önünde klasik, bank şeklindeki piknik masalarından vardı. Bu masada hem öğünlerimizi hem de güneşe karşı keyif yaparak kitap okuduğumuz saatlerimizi geçirdik.  

Kahvaltı ritüellerimizin iki sabahında, bir dilim ekşi maya ekmeği üzerine yumurta ve avokado koyarak güne pratik, ama vitamini ve minareli yerinde bir başlangıç yaptık. Son sabahımızda ise nohut mayası ve siyez unu ile yapılmış ekmeğimizle doyurucu bir tost hazırladık kendimize.. Dumanı tüten bir çayı içmenin keyfine ilk kez bu sabahlarda vardığımı söylersem gerçekten yalan olmaz. Yalnızca kahvaltılarda ve ağzı ıslansın diye çay veya kahve içen biri olduğumdan bu hissin gerçekten tadına vardım.. Yanında pek tabiki moka pot taşıyan Bey'in kahve saatlerine bile eşlik ettim diyebilirim benzer bir keyif alarak...

  

Öğle yemeklerinin birinde, yaz aylarında hazırlayıp sakladığımız domates püremiz sayesinde, uzun yürüyüşlerle kendisini yakabileceğimizi bilerek makarna partisi verdik ve kendisini doyasıya çatalladık.. Bir diğerinde peynir ve şarküteri keyfi yaptık uzun uzun... Ve diğerinde de bi Nişantaşı klasiği olan Tatbak'tan aldığımız vakumlu lahmacunlarımızı tavada ısıtıp, yanında bol yeşillikle yedik (lahmacunları yola çıkmadan hemen önce alıp, ilk öğlen yemeğinde tükettik).

Akşam yemeklerimiz genel olarak karavanımızın içinde yendi. Karavan önünde kocaman bir varilimiz vardı ve doğadan topladığımız çalı çırpı ile ateş de yaktık aslında bu varilin içinde, ama yine de gecenin keskin soğuğunda eziyet çekmeyi de tercih etmedik.. Dar alanda kısa paslaşmalarla ve sevdiğimiz müzikler eşliğinde, hem yemek hazırlamak hem de yemek çok çok keyifli oldu bizim için. Bir akşam İspanyolların doyurucu yemeği "tortilla de patatas" yaptık, bir diğerinde ton balıklı ama yeşilliği bol bol bir salata..


Geceleri buğu olan karavan camımız üzerinde filmler ya da komik kelimeler üzerinden adam asmaca ya da Uno oynadık.. Elimizdeki şartları bu şekilde değerlendirerek ne kadar eğlendiğimizi farketmek üçümüzün de pek hoşuna gitti. Filmsiz bir karavan olmaz diyerek, Alpico'nun 90'lar deneyimlerine nefis bir ekleme yapıp, Robin Williams ve Robert De Niro şahanesi Awakenings'i izledik. 

Bu kısa ama ruhumuza ilaç olan kaçamağın sonunda doğa ile iletişim kurmanın refahlığı vardı üçümüzün de üzerinde.. Hangi zaman dilimini ya da hangi işletmeyi tercih edersiniz bilemem, ancak -yaşam anlayışınız da bu tip bir tatile uygun ise- deneyimlemenizi çok tavsiye ederim..

Taze bir zihinle yapacağınız okumalar -ki ben biricik Homeros'umun lezzetine daha da vardım bu sayede-, gökyüzünün pastoral senfonisi eşliğinde içeceğiniz bir kadeh kırmızı şarap, sarıldığınız ve bir olduğunuz her bir zeytin ağacı iyi gelsin size dilerim...

Mitoloji sevdalısı biri olduğumdan, Şubat ayında olmamıza rağmen Yunanistan'da "Halcyon Days" olarak bahsedilen ve kış aylarında yazı hatırlatan günlere benzetilen ılık bir üç gün yaşattığı için Zeus'a şükran, Apollon ve Athene'ye de bin minnet..

sevgiler
lulu
x

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder