Öne Çıkan Yayın

PUGLIA - Itria Vadisi

8 Şubat 2017 Çarşamba

ANTIBES ve MUSEE PICASSO - Anne Çocuk Tatili Vol.4

Selam!

Bu sabah yine Cours Saleya‘dan taze meyvemizi alıyoruz, ancak tren yolculuğu yapacağımızdan bagetlerimizi bu kez gar yolu üzerinde bulunan Paul Bakery’den almaya karar veriyor ve biricik parkımız Promenade du Paillon'un yeşilliklerine uzanıp piknik yapıyoruz Alpico ile. Güneş, henüz erken saatlerde olmamıza rağmen günün kalanının ne denli sıcak geçeceğinin habercisi gibi bu sabah..

Bugünki planımız, kiminlerine göre "abartılmış" olarak yorumlansa da bizim için "muhteşem" olan Picasso’nun Antibes'te bulunan müzesini gezmek. Resim ve renkler konusunda artık çok daha bilinçli olan Alpico ile bu müzeyi 3 yıl sonrası yeniden gezmek sanırım ki ilginç olacak.. Alpcan Picasso’yu az çok tanıdığından heyecanı fazlasıyla yüksek. Hatta tren biletini aldıktan sonra “ya treni kaçırırsak ve müze kapanırsa?” telaşına bile düştü. Benim heyecanım ise; onu Picasso dışında farklı birçok sanatçı ile de tanıştıracak olma imkanımdı..





Nice'ten Antibes’e tren ile gitmek için Nice tren garındaki dijital tabelalardan Cannes'a giden trenleri takip etmek gerekiyor, çünkü Antibes, Cannes şehrine çok yakın bir konumda ve genel olarak bu şehir trenlerinin son durağı ya da istikameti Cannes oluyor.. Aslına bakarsanız Cote d’Azur kıyı şeridindeki tüm şehirler birbirine son derece yakın konumlanmışlar ve neredeyse tek tren ile birçok şehri görme sansı veriyorlar bize.. Dolayısıyla isterseniz hızlandırılmış bir program ile bir güne iki şehri ya da bir şehir ve birkaç kasabayı da rahatça gezebiliyorsunuz...

Daha önceki senelerde hazırladığım Antibes postunda şehri kendimce anlattığımdan bu kez hiç o detaylara girmiyorum, zira şu an odak noktamız kısa adı ile Pablo Picasso'nun eserleri... (Kısa adı dedim, çünkü sanatçının gerçek ismi 19 ayrı kelimeden oluşuyor.)

Picasso, bildiğiniz gibi İspanyol bir ressam ve heykeltıraş. Kübizm, yani nesneleri geometrik biçimlerde yansıtma sanatının babası olarak biliniyor. Ben onu ressam kimliğinin dışında usta bir laf cambazı olarak da çok seviyorum. Hiç denk geldiniz mi bilmiyorum ama, tarihe geçmiş efsane cevapları var kendisinin... Ayrıca birçok sanatçının aksine yaşamının sonuna dek aynı tutku ve hevesle resim, heykel ve seramik yapmaya devam etmiş ender sanatçılardan da biri Picasso. Onu besleyen duygunun AŞK olduğuna benim de aklım bayağı bir yatıyor, zira bu çıkarımı kabarık aşk defterinden kolayca anlayabiliyoruz...



Musee Picasso, Antibes şehrinin Juan-Les-Pins bölgesinde, geçmişte Monaco kraliyet ailesinin yaşadığı Grimaldi Şatosu’nda bulunuyor. Picasso 1946 yılında sevgilisi Francoise Gillot ile birlikte bu şatoya yerleşmiş ve şatoyu atölye olarak kullanıp sayısız eserini burada ortaya çıkarmış. Sanatçının burada yaşarken yapmış olduğu resim, heykel ve seramikler yanında fotoğrafları da müzede görülebiliyor. Ayrıca Picasso dışında Nicolas de Stael, Hans Hartung ve Anna-Eva Bergman’ın eserlerini de müzede görebiliyorsunuz.

Müzenin aşırı sevdiğim teras bölümü ise Germaine Richier, Joan Miro, Bernard Pages, Anne & Patrick Poirier heykellerine sahip ve sayelerinde Akdeniz manzarası daha da iç açıcı bir seyir sunuyor.

Bir sanatseverseniz eğer,
 Musee Antibes ziyaretinde bulunmak bu şehirde yapılacaklar listesinin kesinlikle en başında bulunuyor. Bu sayede sanatçının ruh haline de yakınlaşmış gibi hissediyor insan bir bakıma. En azından ben böyle hissettim, bunu söyleyebilirim. Ayrıca Picasso'nun da dediği gibi; "If you want to see the Picassos made in Antibes, you must come to Antibes to see them"



Müzeye girdiğimizde Alpico’nun ilk ilgisini çeken eser Nicolas de Stael’in Le Grand Concert tablosu oluyor. İlk kez bu denli büyük bir tuval gördüğünden resmen çok heyecanıyor ve İstanbul’a döndüğümüzde kocaman bir tuvale resim yapmak için planlar yapıyor kendince.. Ben de ileride "o" anı hatırlayabilmek adına, gizli saklı da olsa bir fotoğraf çekme şansı yapalıyorum.. (Müzede fotoğraf çekmek yasak, o nedenle aceleden bir miktar flu bir fotoğraf oldu, ama yine de çok seviyorum kendisini.. Alpcan'ın açısı resme sanki dokunuyormuş gibi duruyor, ancak dokunmuyor..)

Bu arada tablo, boyutu dışında içeriğiyle de ilgi çekici... Bir "Music in Art" kurgusu ve müzik aletleri neredeyse gerçek boyutlarına eş değer.. Bu arada tablonun sanatçının ölümünden hemen önce tamamlanmış olması da kendisini daha kıymetli kılıyor...



Mürekkep lekeleriyle yaptığı soyut çalışmalarının sergilendiği Alman ressam (sonradan Fransız olmuş) Hans Hartung müzenin bir diğer tatlı hatırası oluyor bizim için, zira bazen karalama yaptığını düşünerek uyardığım tatli çocuğum, Hans Hartung’un eserlerine bakıp “Anne sen bana karalama yapma diyorsun, ama bak ben karalama yapmıyorum!” deyiveriyor... Yani o küçücük boyuyla bana tatlı bir tokat atıp aklımı başıma getiriyor.. Kendime dönüp baktığım kıymetli bir an..



20.yy sanatında en bilinen ve belki de en sevilen ismi olan Picasso'nun resimleri, heykelleri, Alpcan'ın eve götürmek konusunda ısrarcı olduğu seramik tabaklarının her biri bizi kendilerine hayran bırakıyor.. Hakikaten ikimiz için de müthiş bir deneyim yaşıyoruz burada.. Alpcan'ın "Deli Göz Picasso" yorumuna da hem çok gülüyor hem de düşününce bu eserleri ancak bu deli gözler yapabilirdi diye yorumluyoruz.. 

Alpcan'ın müzenin terasına çıkar çıkmaz gördüğü Joan Miro eserini tanıması da benim için enfes bir kapanış müze kapanışı oluyor.. Artık bu güzel şatodan çıkıp şehre karışabiliriz..



Kendimizi Rua Sade ve ona paralel olan dar sokaklara attıyoruz hızlıca. Aslında Cours Massena’da bulunan Marche Provencal’ı yani Antibes'in kapalı pazarını ziyaret etmeyi planlamıştım, ama Alpico müzede uzun bir süre geçirince yeterince yorulmuş durumda. Zaten karnımız da çok aç ve hava da müthiş sıcak.. Lezzetli bir yemek sonrası denize teslim olmak bize o an çok da mantıklı geliyor.. İlk seyahatimizde Restoran La Forge’da unutulmaz bir öğle yemeği yemiştik, bu kez yine bir önceki seyahatte notlarımıza giren Les Vieux Murs‘u tercih ettik. Les Vieux Murs, Akdeniz manzarasına karşı konumlanmış tipik bir provence mutfağıydı ve bizi de olukça mutlu etti diyebilirim.. 










Antibes, en çok marinası ile aklıma kazınmıştı benim, zira ilk ziyaretimde marinanın bir köşesine çekilip çok huzurlu bir meditasyon yapma şansı bulmuş ve o an orada bulunmanın hazzını dolu dolu yaşamıştım diye hatırlıyorum.. O yüzden de bu şehrin marinasının, belki Cote d’Azur kıyı şeridinin en havalısı değil, ama en huzurlusu olduğuna inanırım hep..

Yemek sonrası, işte bu huzurlu marinanın içinden, Alpico'ya meditasyon yaptığım yeri de göstermek için keyifle yürüdük. Sonra da sıcaktan iyice bunalmış bedenlerimizi sur ile giriş yapılan Plage Antibes'in serin sularına bırakıverdik hızlıca.. Günün kalanı kumların üzerinde ve sere serpe geçti.. Yüzmeye doyunca, gökyüzünü izleyip, bulutları çeşitli şekillere benzetme oyunumuzu oynadık. Bu oyun, plajda ya da bir araç ile yol yapıyorken ailece oynamayı en sevdiğimiz oyun diyebilirim.. Mutluyduk ikimiz de ve ben şükür doluydum.... 

Dönüşe geçtiğimizde yine marinanın içinden sakince yürüyerek Gare D’Antibes’e ulaştık ve sıradaki ilk Nice trenini yakalayıp, şehrimize geri döndük.. Elbette eve girmeden evvel Promenade du Paillon‘un su parkına uğrayıp, sevinçli bir kapanış yaptık Alpico için..





Akşam yemeğimizi Alpico’nun uykusu geldiğinde hemen eve geçiş yapabilmek adına mahallemizde, yani Vieux Ville’de almayı tercih ettik. Aslında hedefimizde mahallenin sevimli restoranı Chez Juliette vardı. Orada, seneler sonra yeniden aynı lezzeti bulur muyuz merakıyla bir soğan çorbası daha içmek istemiştim ben, ama rezervasyon yapmadığımızdan elde kalan diğer alternatifler içinden zeytinyağı tenekeleri arasında gözümüze pek tatlı görünen Oliviera'da karar kıldık. (Adres : 8 Rue du Collet) İsteyenlere zeytinyağı satışı da yapılan bu şirin restoranı hakikaten pek sevimli bulduk.. Sevgili yanımızda olsaydı kesin denemeler yapıp, beğendiği zeytinyağını alırdı, ama biz iki sırt çantalı, yemek sonrası aklımızda olan tek şeyi, yani dondurma tadımımızı yapıp hızlıca uykunun kollarına sığındık.. 

lulu
x

Serinin diğer postları için;
Önceki seyahattin Antibes şehir postu; burada