4 Aralık 2014 Perşembe

SİCİLYA - Taormina

Selam.

Sicilya postlarına adaya genel bir bakış atarak ve seyahat planlarımızın kısa kısa detaylarını paylaşarak başlamıştım.. Şimdi ise adayı ziyaret eden herkesin hayran kalacağını düşündüğüm küçük ama dopdolu bir yaşama sahip kasabası Taormina
tecrübelerimizle devam etmek istiyorum.. 

 
KONAKLAMA:

Aslında bakarsanız Katanya şehrinde her bütçeye uygun otel alternatifi bulmak mümkün, hatta zincir otellerin birçok şubesinde oldukça uygun teklifler yakalanabiliyor, ancak bizim yaz tatili anlayışımızda denize yakın, şehre uzak olmak kesinlikle ana bakış açımız.. O nedenle de üzerine fazlaca düşünmeden, konaklama kararımızı, gezi planlarımızı da göz önünde tutarak güzeller güzeli Taormina'dan yana kullandık diyebilirim...

Taormina, Messina kıyı şeridinde ve Katanya şehrinden yaklaşık 45 dakika uzaklıkta bulunuyor. Adaya gelen tüm ziyaretçiler için nefis bir turistik gezi noktası olması yanında, Taormina'da kalıp adanın 250/300 km.lik yakın çevresini gezebilmek için de oldukça ideal bir konumu var diyebilirim. Ayrıca bulunduğu bölgenin en güzel denizi ve en populer plajları da kesinlikle Taormina yakınında bulunuyor ve bu da deniz odaklı tatillerde konaklama açısından tercih edilesi bir detay oluyor.. Zaten bu nedenle de Taormina'nın ada turizmi için bir başkent kabul edildiğini söylüyorlar.. 

Kasabada konaklayan turistlerin genel olarak adanın diğer bölgelerine göre farkedilir derecede üst seviyede kaldığını da söylemeliyim, zira oldukça prestijli otellerine sahip bir yer Taormina ve Sicilya fiyat ortalamasının üzerinde kalan restoranlara sahip.. Bu bilgi sizi kesinlikle korkutmasın. Elbette kasabada her bütçeye uygun alternatifler bulmak da mümkün oluyor..

Alpcan ailemize katıldığından bu yana, uzun soluklu tatillerimizi mutlaka AirBNB'den ev kiralayarak şekillendirmeye çalıştığımız için Sicilya tatilinde de Taormina'nın tam kalbinde, gerçekten çok sevilesi, önünde oturup aperitivo keyfi yapabileceğimiz bir taşı da bulunan, araba geçmez şipşirin bir sokakta yeşil panjurlu bir ev kiraladık... Evimiz hem merkezde hem de merkezin hareketli yaşamından ince ama keskin bir çizgiyle ayrılmışcasına dingin bir sokakta ve minik bir portakal bahçesinin yanında bulunuyordu..

"Neden ev?" derseniz.. Ev kiraladığımızda ziyaret ettiğimiz şehrin lokal yaşamına tam istediğimiz şekilde karışıp, bölgenin yerlisi gibi hissetme oyununu çok severek oynuyoruz.. Bir tür evcilik gibi.. Yaşadığımız şehrin tam aksine, sabah uyanıp komsularımıza "günaydın" diyebilmenin sevinci bile bu kararı vermemizde etkili diyebilirim.. Sanırım ben Avrupa'yı ve daha çok da Yunanistan ve İtalya'yı bu zarif komşuluk anlayışları yüzünden bir başka seviyorum.. Ayrıca da bir evimizin olması Alpcan'ın beslenme düzeni açısından da daha doğru bir karar oluyor; zira sabah uyandığımızda fırından ekmeğimizi, lokal dükkanlardan kahvaltılıklarımızı ve taze meyvemizi almak Alpcan'ın ihtiyaci olan çeşitte bir kahvaltı sofrasını kolaylıkla  hazırlamızı sağlıyor.. Bu da benim annelik anlayışıma çok daha uygun duruyor.. 


KASABA HAKKINDA...

Taormina gerçekten de masallardan çıkmış mistik bir kasaba.. Dik bir yamaçta konumlanmış olması ve Etna'nın muhteşem görüntüsüyle taçlanması da bu güzelliği pekiştiren en önemli etkenler diyebilirim.. Elbette bu görsel güzellikte Akdeniz'in derin ve huzurlu maviliğinin etkisi de görmezden gelinemez.. Kasabanın teraslı meydanlarından bu engin maviliğe dalıp gittiğinizde ne demek istediğimi çok iyi anlayacağınıza eminim..

Kasaba, giriş ve çıkışında bulunan Porta Messina ve Porta Catania kemerleriyle birbirine bağlanan dar ve uzun cadde Via Umberto ile tanımlanacak kadar küçük denebilir. Bu cadde Taormina yaşamının tam olarak merkezi oluyor... Üzerinde birbirinden keyifli butik, pastane, restoran, bar, hediyelik eşya ve şarap dükkanları yanında birbirinden şirin çiçekli balkonlara ev sahipliği yapıyor. Bu dar ve uzun caddenin ondan daha dar olan ara sokaklarıysa kesinlikle dalıp dalıp çıkmalık ve keşifler yapmalık...

 

Genel olarak kasabanın girişi, zamanında Arapların inşa ettiği ve kentin kuzey girişi kabul edilen Porta Messina'dan yapılıyor. Caddenin sonunda ulaşılan Porta Catania kemerini aştığınızda ise bir meydana ulaşıyorsunuz ve Etna size tüm kudretiyle gülümseyiveriyor.. Bana kalırsa kasabanın asıl büyüsüne de tam o anda kapılmış oluyorsunuz... Hatırlıyorum; "Goethe ve Steinbeck yanılıyor olamazlar" diye sevgiliye fısıldamıştım o enfes tabloya bakarken... Üzerine sevgili de Woody Allen'ın kasabaya hayran olduğunu söyleyince, bir sonraki sinema filminin "Midnight in Taormina" olmasını hayal ettirmişti bana.. 





TAORMINA PLAJLARI:

Mazzaro Taormina kasabasının en güzel ve "en" plaj keyfi yapılabilir sahili... Lido La Pigna ise plajdaki işletmeler arasından restoranı ile bir adım öne çıkanı diyebilirim.. Mazzaro'ya ulaşmak Taormina'nın tepelik konumundan dolayı ya virajlı bir yolu aracınızla inmenizi gerektiriyor ya da Porta Messina kapısından çıkıp, devam eden yolun hemen solunda kalan teleferikle kısa bir seyahat yapmanızı... Teleferik sonrası yolun karşısındaki alt geçitten geçip, bir parça da merdiven kullanırsanız Mazzaro'ya ulaşıyorsunuz... Meşakkatli ama ziyaret etmeye değer bir kısa yolculuk yani...



Isola Bella Taormina hakkında araştırma yaptığınızda karşınıza çıkacak ilk plaj adı olabilir; zira kendisi dünyanın "mutlaka görülmesi gereken plajlar" listesinde bulunuyor ve denizin içinden yürüyerek ulaşılan minyatür bir adaya da sahip olduğundan bu listeye girmeyi kesinlikle hakeden bir görselliğe sahip.. (
Bu küçük ada 1800'lerin sonunda Florence Trevelyan tarafından satın alınıp üzerine bir ev inşa edilmiş.)

Isola Bella taşlık bir deniz olduğundan çocuklu ailelere pek kolaylık sağlıyor diyemem. Bu yüzden de bir tam günü bu plajda geçirmek pek konforlu bir seçim olmuyor, ancak teninizi adeta öpen o kadife suyuna mutlaka girmenizi de öneririm.. Hatta bu, Isola Bella'ya ulaşmak için inilmesi gereken uzuuun merdivenlerin çıkış eziyetine dahi katlanabileceğiniz bir yüzme keyif sunacak size.. Biz bu deneyimi dönüş basamaklarında Alpcan'ı sırtımızda taşıma riskine rağmen es geçmedik, geçemezdik...

Bu arada şu bilgiyi de eklemek isterim; Isola Bella'nın hemen bir arka koyu olan Mazzaro'dan kalkan küçük teknelerle Isola Bella plajına kolayca ulaşmanız mümkün. Merdivenler sizi çok zorlayacaksa ufak bir bedel karşılığında bu tekneleri kullanabilirsiniz.

Isola Bella'da dingin bir suyun içindeyken Sicilya gökyüzünü izleyip tüm plaj gürültüsünden bağımsız o "an"ı doyasıya yaşamayı ve hissetmeyi gerçekten çok sevmiştim. Yukarıda da betimlediğim gibi gerçekten deniz suyunun tenimin üzerindeki kadife dokunuşunu hissettim.. Bir de suyun içindeyken hemen göz hizamdan geçen trenin aralıklarla çıkarttığı ses karmaşasını ve görüntüsünü de çok sevmiştim. Muazzamdı o anlar... 





Bu iki ana plaj dışında Taormina'ya yakın, lakin illa ki otobüs ya da araba ile gidilmesi mümkün olan ve adanın ilk Yunan yerleşimi kabul edilen Guardini Naxos ve Letojanni bölgeleri (kasabanın sağı ve solunda) bulunuyor. Denizden faydalanmak için bu iki bölge notlarınızda olabilir. Açıkcası biz Guardini'ningeniş plajindan ve denizinin görüntüsünden pek hoşlanmadık. Hayalimizdeki Sicilya denizi kesinlikle bu değildi. O nedenle de otel seçerken en fazla tercih seçeneğini bulacağınız Guardini Naxos tarafını tercih etmenizi şahsen önermem. Letojanni'yi
ise keyifli, kendi halinde bir çok yerel işletmeye sahip uzunca bir plaj olarak tanımlayabilirim. Biz bu işletmeler içinden Magia Beach'i oldukça sevdik ve plajın restoranında yediğimiz deniz ürünlerine de doyamadığımızdan, iki plaj günümüzü bu işletmeye ayırdık.. 



TARİH..

Antik Çağ'da Yunanlılar tarafından Tauromenion Romalılar tarafından ise  Tauromenium olarak bilinen Taormina'nın antik tiyatrosu Teatro Greco, kasabanın ve hatta Sicilya Adası'nın en önemli tarihi yapılarından biri kabul ediliyor.

Taormina'nın tarihi; MÖ 400'lü yılların başında Syracuse tiranı Dionysius
tarafından yok edilen Giardini-Naxos'a dayanıyor. Bu yıkımdan sağ kalanlar kuruyor kenti.. Sürekli yaşanan baskınlar sonrası MÖ 200'lü yılların başında Roma İmparatorluğu'na katılıyorlar ve bu dönem çok fazla saygınlık kazanıyor Taormina.. MS 902 yılındaki Arap fethi ise kent için çok önemli ve zor dönemlerin başlangıcı, ta ki 1078-1079'da olan Norman istilasına dek.. Normanlar dönemi kent yeniden yapılanıp, daha medeni bir yaşam kazanıyor ve bu gelişim İspanyolların hakimiyetinde de devam ediyor.

Teatro Greco; Syracuse şehrindeki anfi tiyatro sonrası adanın en büyük ikinci tiyatrosu ve günümüzde turistik ziyaretlerin dışında opera, tiyatro ve konserler için de kullanılan müthiş bir akustiğe sahip. 4500 kişilik de bir kapasitesi olduğu söyleniyor.. (Bizim seyahatimizin bir hafta öncesi kişiliğine ve iş disiplinine hayran olduğum sevgili Arzu Kaprol burada bir defile sergilemişti. Kasaba yerlileriyle bu organizasyonu konuşmak gururlu vericiydi.)

Tiyatro 3.yy'da Yunanlılar tarafından yapılmış. Romalılar ise bu yapıyı daha da zenginleştirip, genişletmişler. Roma döneminde elbette gladyatör dövüşleri için de kullanılmış kendisi.. Gördüğümüz ana sahnenin orijinale çok yakın olduğunu öğrendik, ancak süs ve sütunlarını görmek ne yazık ki mümkğn değildi.. 

Muazzam bir Etna ve Naxos Körfezi manzarası sunan tiyatronun tarihi değeri yanında bu manzarasıyla da fazlasıyla ön planda olduğunu söylemek mümkün.. 



Palazzo Corvaja, Porta Messina kapısından girdiğinizde karşınıza çikan ilk meydan olan Piazza Badia'da bulunan, Ortaçağ'dan kalma, Araplar tarafından inşa edilmiş ve ismini Corvaja ailesinden alan bir saray kendisi. (Aile sarayı -eğer doğru bir bilgi ise- İkinci Dünya Savaşı'na dek kullanmış) Arap etkisinin hemen okunduğu yapının kemerli pencereleri, kapıları ve iç avlusu görülmeye değer.. Özellikle merdivenin hemen yanındaki pencerede bulunan kabartma kesinlikle gözden kaçırılmamalı..

Bu arada bina zamanında Sicilya Parlamentosu'na da ev sahipliği yapmıs. Şimdilerde ise Sicilya Müzesi olarak ziyaret edilir durumda.. (gravürler, freksler ve kabartmalar....)

Saint Catherine of Alexandria Kilisesi benim şehirdeki en sevdiğim yapı oldu diyebilirim. Barok sevdamın izlerini taşıdığından mı geliyor bu sevgi yoksa böylesi harabe görüntüleri 30'lu yaşlarımda daha çok sevmeye başlamamdan mı bilemiyorum. Kilise gezmeyi seviyorsanız içindeki heykelleri de ıskalamayın lütfen.

Yunan tapınağı Jupiter Serapis'in üzerine inşa edilmiş olduğu kabul edilen Chiesa di San Pancrazio; bir piskopos ve de şehit olan Taormina'nın koruyucu azizine adanmış ve Barok mimari izleri de taşıyan bir diğer klise.

Piazza Duomo, kasabanın ana caddesi Via Umberto üzerindeki bir diğer meydan. Öğleden sonra ya da akşam yemeği öncesi aperito keyfi yaparken Alpcan meydanda özgürce scooter binip, arkadaş edindiğinden bu meydanda çok zaman geçirdik diyebilirim. Meydana ismini veren Orta Çağ mirası kilise Duomo di San Nicola da bu meydanda bulunuyor ve de görsel olarak meydana çok yakışıyor. Dış cehhesinde Normandik izler de taşıyan kilisenin içinde bazı görülesi resimler de mevcut. Özellikle Antonello de Saliba'nın polipsiği (yani panellerden oluşan resimleri) görülebilir..

Meydanın ortasında insanın içinden keşke Bernini yapsaymış diye geçirdiği Barok güzeli bir çeşmesi bulunuyor. Gölge olduğunda insanların merdivenlerine oturduğu, güneşli zamanlarda ise kuşların mesken tuttuğu nefis bir soluklanma noktası kendisi.


Clock Tower; kasabanın en kalabalık meydanı olan Piazza IX Aprile'de bulunuyor. Aslında 12.yy'da yapılmış, ancak 
birkaç kez yıkılmış ve günümüze kadar da birçok kez inşa edilmiştir.

Meydandaki terası ise Akdeniz manzarasını içinize çekeceğiniz enfes bir nokta. Bu meydandaki kafelerde oturup ada lezzeti granita tadımı yapmak her daim güzel bir fikir.. Hem bu sayede kasabanın ehenkle süren, telaşssız yaşamını da gözlemlemiş oluyorsunuz... 



Public Garden ya da Park Giovanni Colonna Taormina'nın mistik güzelliğini yaşamak adına enfes bir ortama sahip.. Bahçe yarı tropik bitkilerle donatılmış ve patika yollarla ve farklı zemin seviyelerinde hazırlanıp üç hektarlık bir araziyi birbirine bağlayan benzersiz bir park örneği.. Zeytin agaçlarıyla kaplı daracık patika yollarında yürümek hem keyifli hem de insanı başka zamanlara ışınlıyor. 

Isola Bella'da da bahsi geçen İngiliz soylu kadın Florence Trevelyan'a ait bu bahçenin yapımı. Kendisinin bu bahçe için İngilizlerin engin Botanik tecrüberlerinden yararlandığını söylüyorlar, ancak bahçede gezdiğinizde doğunun izlerini de kesinlikle takip edilebiliyor..

Bir bankta oturmak, Etna'yı seyre dalmak ve o sırada aklınızdaki tüm düşünceleri serbest bırakmak bence bu bahçe gezisinin mutlak sonu olmalı.. Burayı tatilinizin meditasyon etkisi gibi düşünüp, kendisine vakit ayırmanızı içtenlikle isterim. 

Kasabada birbirinden güzel seramik dükkanları göreceksiniz. Taormina'ya yakın değil ancak Caltagirone kasabası adada seramik endüstrisinin başladığı yer olduğundan seramik ticareti tüm adaya müthiş bir ahenkle yayılmış. Seramik dükkanlarında kendinizi kaybedeceğinizi sanırım tahmin edebiliyorsunuzdur ve aralarından seçim yapmanın ne kadar zor olacağını da... 



Taormina benim nazarımda bir günlük turistik ziyaret ile değil de hayatınızdan birkaç gün çalarak ada yerlileri arasına karışıp günlük yaşamına ortak olmanızı tavsiye edeceğim büyüleyici bir destinasyon...

Goethe ile başladık, onunla bitirebiliriz; üstat "cennetin yaması" demiş bu kasaba için.. Üzerine daha ne söylesek az..

Sevgiler
lulu