Kendimizce pek çok geçerli nedenimiz olduğundan tatillerimizi, özellikle de yüksek sezondaki yaz tatillerimizi Türkiye sınırlarında geçirmeyi pek tercih etmiyoruz. Oysa ne çok seviyorum Ege sahillerimizi, aksam esintilerini, denizini, lezzetlerini.....
Yoğun çalışan ve yıllık izin haklarını yasal hakkıyla kullanamayan biri olarak bayram tatilleri -özellikle de yaz aylarına denk gelen şu son yıllar- tatil için en kıymetli zamanlarım oluyor haliyle. Ancak, tam da bu zamanlar Türkiye’nin Ege ve Akdeniz kıyılarının neredeyse %100 doluluk oranına ulaştığı o vahim tatil dönemlerine de denk geliyor.. Gitmek, gittigin yerde hizmet almak, plajında yer bulmak, yemeği hakkıyla yemek hakikaten büyük bir dert.. Tatilden geri dönmekse -araç ile de uçak ile de- başlı başına bir mesele.. Bu tokat yemiş gibi yapılan tatillere ödenen bedellere hiç girmiyorum bile... Durum böyle olunca, vizesi her daim hazır olan ve uçak fiyatlarını kovalamayı seven bir aile olarak, aklımız gerçekten sıfırlansın, bedenimiz gerçekten dinlensin ve tatil için ödeyeceğimiz bedellerin karşılığını da alalım istiyoruz. Hepsini geçiyorum; medeniyet istiyoruz, farklı kültürleri daha yakından tanımak istiyoruz ve hatta yaşadığımız yeri özlemeye bile ihtiyacımız oluyor...
Neyse, konu böyle ama aslında anlatmak istediğim şey kendimize Türkiye içinde nefis bir tatil alternatifi bulmuş olmamız...
Bodrum/Mazı köyüne bağlı İnceyalı Koyu sonrasında konfor olarak çok daha yükseğe çıksa da duygu olarak “cennetimden bakarken” şeklinde adlandırabileceğim harika bir deneyim yaşadık bu yaz.. Aslında kendisini yaklaşık beş yıl kadar evvel keşfetmiştik fakat gidilecekler listesi bir türlü o sıraya gelmemişti.. Şimdi düşününce; iyi ki 2016 yılı Şeker Bayramı tatilimizi son dakikaya dek planlayamamışız ve iyi ki çaresizce ne yapacağım diye debelenirken notlarımda bir anda Kalem Adası'nı görmüşüm diyorum...
Antik Çağ’ın en büyük deniz savaşının sularında geçtiği rivayet edilen Kalem Adası, İzmir'in Dikili kasabası kıyılarının sonunda bulunan Bademli Köyü'nün tam karşısında bulunuyor. Mini-minnacık yapısı nedeniyle birçok insanın bilgisi dışında kalmış bir adacık burası. Eğer yeryüzüne serpiştirilmiş cennet parçacıkları varsa (ki ben mitoloji sevdiğimden varlıklarına çok inanıyorum), bir tanesi kesinlikle Kalem Adası olabilir.. Gerçekten de ada cennetin bir yansıması gibi.
Bu arada ada çevresindeki kum, ışığını farklı bir güzellikle denize yansıttığından, Antik Çağ’da da bu adaya Arginnsai yani “ışık saçan” denirmiş... Bu bilgiyi de eklemeden geçmek istemedim..
Kalem Adası, 1973 yılından bu yana Dartar Ailesi'ne ait özel bir mülk.. 480 bin metrekarelik bir alanı olan ve zeytin ağaçlarıyla kaplı yemyeşil bir ada diyebilirim kendisine. Adanın bir yüzü Bademli Köyü'ne yüzme mesafesindeyken, diğer yüzü de Midilli Adası ile romantik romantik bakışıyor.
Turkuaz suyu ve ipeksi kumlarıyla ünlü olan adaya, belki biraz klişe gelecek ama "Türkiye’nin Maldivler’i" benzetmesi yapılıyor ve kabul etmek gerekir ki bu abartılmiış bir benzetme değil.. (Hoş, denizinin Ege suyu olması, benim nazarımda adayı Maldivler’den çok daha üstün kılıyor.)
Yaz aylarında deniz suyu sıcaklığı Ege'nin meşhur soğuk suyuna göre daha ılıkça oluyormuş, derinliğiyse tam olması gereken ölçülerde diyebilirim. Sığ olarak başlayıp, sakince derinleşiyor.. Bu iki özellik birleşince çocuklu ailelerin adayı tercih etmeleri için de önemli iki kriteri oluşturuyor.. Ayrıca plajının mavi bayraklı olduğunu da eklemeliyim..
Dartar Ailesi, adaya kendi tatil anlayışları doğrultusunda ve de babalarının vasiyetini yerine getirmek amaçlı bir otel inşa etmişler. İsmi; Kalem Adası Oliviera Resort. Eko Turizm mantığıyla, büyük botanik bahçeler içine ahşap ve doğal taşlar kullanılarak inşa edilmiş otel, adanın doğal zenginliklerini kesinlikle korumuş durumda.. Taş olarak adada görünen tüm bahçe dekorları kayıtlı tarihi eserlerden oluşuyor..
Tesis adanın tek işletmesi ve dolayısıyla da Türkiye tatil ortalamasının üzerinde bir fiyatlandırmaya sahip, ancak sunduğu nadide tatil deneyimi göz önüne alındığında karşılığını almak içinizi rahat ettiriyor. Açıkçası bu yorumu sunulan hizmetin ya da otel lezzetlerinin üst seviyede olması nedeniyle yapmıyorum, zira aynı fiyat ortalamasında olup Oliviera Resort’den çok daha iyi işletilen tesisler kesinlikle mevcut. Nadide bir tatilden kastım; özel bir adada olmak, tertemiz bir suya dalmak, plajlarda sıkış-tepiş bir tatil geçirmemek ve aradığınız sakinliği gerçekten bulabilmek... Bu nedenle de Kalem Adası, ruhunuzu dinlendirmeye ihtiyacınız olduğunda ya da romantik bir kaçamak yapmak istediğinizde tercih edebileceğiniz nefis bir tatil noktası olabilir...
Konaklama süresini hafta sonu veya en fazla dört gece olarak sınırlandırabilirsiniz, çünkü adada sahip olacağınız üçlü ritüel; deniz, yemek ve dinlenme olacak.. Dört gün de bu ritüeli sindirmeye fazlasıyla yeterli. Adada bu tatile ekstra ne eklenebilir derseniz; su sporları merkezinde su altı dalış kursu, konusunda iddialı olan SPA ekiplerinden masaj alma ve belki çevre koyları gezmek adına kısa tekne turları yapılabilir. Geceleri ise; yemek öncesi Sunset Bar’da apreritif alıp, Midilli Adası’na karşı gün batımı ve restoranda akşam yemeği dışında bir alternatifiniz yok.. Tabi bu yorumun ucu çok açık, zira kendi kendine zaman geçirmekten keyif alan bireyler için aslında yapacak çok fazla şey de olabilir..
Dartar Ailesi, adaya kendi tatil anlayışları doğrultusunda ve de babalarının vasiyetini yerine getirmek amaçlı bir otel inşa etmişler. İsmi; Kalem Adası Oliviera Resort. Eko Turizm mantığıyla, büyük botanik bahçeler içine ahşap ve doğal taşlar kullanılarak inşa edilmiş otel, adanın doğal zenginliklerini kesinlikle korumuş durumda.. Taş olarak adada görünen tüm bahçe dekorları kayıtlı tarihi eserlerden oluşuyor..
Tesis adanın tek işletmesi ve dolayısıyla da Türkiye tatil ortalamasının üzerinde bir fiyatlandırmaya sahip, ancak sunduğu nadide tatil deneyimi göz önüne alındığında karşılığını almak içinizi rahat ettiriyor. Açıkçası bu yorumu sunulan hizmetin ya da otel lezzetlerinin üst seviyede olması nedeniyle yapmıyorum, zira aynı fiyat ortalamasında olup Oliviera Resort’den çok daha iyi işletilen tesisler kesinlikle mevcut. Nadide bir tatilden kastım; özel bir adada olmak, tertemiz bir suya dalmak, plajlarda sıkış-tepiş bir tatil geçirmemek ve aradığınız sakinliği gerçekten bulabilmek... Bu nedenle de Kalem Adası, ruhunuzu dinlendirmeye ihtiyacınız olduğunda ya da romantik bir kaçamak yapmak istediğinizde tercih edebileceğiniz nefis bir tatil noktası olabilir...
Konaklama süresini hafta sonu veya en fazla dört gece olarak sınırlandırabilirsiniz, çünkü adada sahip olacağınız üçlü ritüel; deniz, yemek ve dinlenme olacak.. Dört gün de bu ritüeli sindirmeye fazlasıyla yeterli. Adada bu tatile ekstra ne eklenebilir derseniz; su sporları merkezinde su altı dalış kursu, konusunda iddialı olan SPA ekiplerinden masaj alma ve belki çevre koyları gezmek adına kısa tekne turları yapılabilir. Geceleri ise; yemek öncesi Sunset Bar’da apreritif alıp, Midilli Adası’na karşı gün batımı ve restoranda akşam yemeği dışında bir alternatifiniz yok.. Tabi bu yorumun ucu çok açık, zira kendi kendine zaman geçirmekten keyif alan bireyler için aslında yapacak çok fazla şey de olabilir..
İşletme, 2016 Yaz sezonunda yarım pansiyon olarak hizmet veriyordu. Sabah kahvaltıları -yoğun bayram dönemleri dışında- serpme olarak sunuluyor ki; bu detay açık büfe kahvaltılarından hoşnut olmayanlar için önemli bir detay.
Akşam yemeği ise, otel restoranında ve alakart olarak sunuluyor. Başlangıç mezeleri masanıza “şefin seçimi” şeklinde sunuluyor. Restoran menüsünden ara sıcak, salata, ana yemek ve tatlınızı siz alakart olarak seçiyorsunuz. Akşam yemeği ve gün içindeki tüm içecekler ile öğle yemekleri ekstra olarak ücretlendiriliyor. Bu noktada alkol fiyatlarının ortalamanın altında kaldığını rahatça söyleyebilirim, ancak öğle menüsü nitelikli bir işletmede dahi ödenen bedellerin 1,5/2 katı kadar yüksekti.. Tek tesisli bir adada, bu tip bir fiyat politikası pek de mantıksız ve anlaşılmaz bir durum değil aslında, ancak daha özenli ve lezzetli olması gerekirdi diye düşünüyorum..
Akşam menüsünde de yemekler çok iddialı diyemem, ancak beklenti yüksek tutulmazsa herkesin damak keyfine uygun bir şeyler bulacağına ve memnuniyetsiz bir şekilde restorandan ayrılmayacağına inanıyorum.. Ayrıca Midilli'ye karşı güneşin batışı eşliğinde yenecek romantik bir akşam yemeğinde eksikliklere de pek takılmıyor insan denebilir..
Oliviera’da sevdiğimiz detaylardan biri, yıllardır çocuklarıyla bu işletmede keyifli tatiller geçiren kemik bir misafir kadrosuna sahip olmasıydı. Alpico’nun Kalem Adası mutluluğu ve bizim de gerçek anlamda dinlenmiş olmamız göz önüne alınırsa, bu kemik kadroya biz de dahil olabiliriz gibi hissediyorum..
ULAŞIM:
ULAŞIM:
Adaya ulaşım konusu bir miktar zahmetli gibi duruyor, lakin korkmaya da gerek yok. İzmir/Dikili sahil bölgesine Soma yolu üzerinden ulaşıp, oradan da Bademli Köyü'ne doğru ilerlemeniz gerekiyor. Bademli minicik bir balıkçı köyü. Daracık ve bakımsız sokaklarınındaki şirin bahçeli evleri, kapı önü çiçekleri ve ağaçları sayesinde mis gibi kokuyor oluşunu çok sevdik biz.. Bu görüntüler eşliğinde köy kahvelerini, manav ve bakkal dükkanlarını geçtikten sonra karşınıza çıkan dar patika yolu aracınızla takip ettiğinizde yol sizi Oliviera Resort’un otopark alanına getiriyor. Ulaştığınız noktada minik bir liman ve otele ait küçük bir bot bulunuyor. Bot ile adaya ulaşmaksa yalnızca üç dakika!
Sonrası ise; otelin ilk açıldığı yıl içimize işleyen ve merak uyandıran sloganı gibi;
“Bir adanız olmasını ister miydiniz? Ada Sizin...”
Sevgiler,
lulu
x