27 Eylül 2011 Salı

FRAUENFELD

Frauenfeld; İsviçre'nin kuzeyinde Winterthur şehrine yakın, Orta Çağ mimarisi sayesinde sizi o dönemlere dair düşündüren şirin bir kasaba. Son İsviçre seyahatimizde bu kasabayı kısa süreli de olsa tanımaya çalıştık ve açıkçası çok da hoş oldu bizim için. Kıyı köşe gezme fikri aklımı daima meşgul ettiğinden seyahatlerimizde böyle şaşırtmalı adreslere uğramayı da hakikaten çok seviyorum.. Sonuçta görecek çok yer vardı, vaktimiz kısıtlıydı ve ziyaretin bir bölümü de şiddetli bir yağmura teslim oldu, ancak yine de tatlı anılar biriktirdik kasabaya dair..

Bu tip kısıtlı vakitlerde özellikle de bir kasabadaysak (şehir pek kolay olmuyor ve açıkçası şehirlere de kısa zaman ayırmamaya çalışıyoruz) büyükçe bir çember belirleyip, o çemberi minik minik daraltarak kasabanın merkezine ulaşırız. Bu yöntemin her zaman işe yaradığını söyleyebilirim. Bu kısa turda Frauenfeld'in dar sokaklarını, minik butiklerini, içimizi açan çicekçilerini, görkemli kilisesi St. Nikolaus'u, Rathausplatz Meydanı'nda bulunan çeşmesini de görme şansımız oldu. Yürüyüşün sonuna doğru başlayan ve tam bir İsviçre edasıyla aniden hızlanıp bardaktan boşalırcasına yağan yağmur da bizi bu kasabada mutlu eden detaylardan biri oldu.. Sığındığımız Cafe Promenade AG yağmur beraberinde serinlemiş havada içimizi ısıtacak lezzetli bir sıcak çikolata hazırladı hepimize.. Nefisti ve "işte yeniden İsviçre'deyiz!" dedirtti bize..

Bu arada mekan sahibinden kasabanın 1985 yılından bu yana devam eden dünyaca ünlü bir müzik festivaline ev sahipliği yaptığını öğrendik. Adı; Openair Frauenfeld. Tam lokasyonu ise; Allmend/Frauenfeld. Günde yaklaşık 50.000 ziyaretçi alan bir müzik organizasyonuymuş kendisi ve Almanya-İsviçre hattındaki en büyük Urbane-Hip Hop festivali kabul edilirmiş.. Pek benim tarzım değil ancak ilgili olanlar Line-Up kontrolu yapabilir..

İsviçre bir kez değil, çok kez ziyaret edilesi bir ülke. Biz iki kez ve uzun uzun seyahatler yapmış olmamıza rağmen ülkede hala gezecek çok fazla adres var, biliyorum. Etkileyici ve zamanın adeta durduğunu hissettiğimiz kasabalar, köyler ve yüzlerce belki de binlerce farklı doğal güzellik saklı bu ülkenin sınırlarında... İşte bu yüzden de İsviçre'yi hayat boyu seyahat edebileceğim adreslerden biri kabul ediyor ve her ziyarette farklı bir lezzet bulabileceğime inanıyorum.. Belki Frauenfeld tek başına bir seyahat noktası olamaz ama olur ya yolunuz kasaba yakınlarına düşerse, ihmal etmemenizi kısa da olsa bir nefes almanızı öneririm..

sevgiler
lulu
x







23 Eylül 2011 Cuma

DISNEYLAND PARIS

Sabah sabah 2009 yılı Paris seyahatimizdeki Disneyland resimlerimize bakarken çocuk olmanın ya da daha çok o çocuksu duygularla büyüyüp bir yetişkin olmanın verdiği hissin ne denli kıymetli olduğunu hatırladım.. Şu an kesinlikle kendimi daha iyi hissediyorum..
Buyrun size Mickey's Magical Party konseptli 2009 yaz aylarından birkaç Disneyland görseli.. Bu vesile ile zamanı geldiğinde Alpico ile de bu deneyimi doyasıya yaşamaya niyet ediyorum... Dilerim içimdeki o çok sevdiğim çocuk da büyümez ve hayal ettiğim sevinçli anları birlikte de yaşarız..
Keyifli hafta sonları..

18 Eylül 2011 Pazar

SPONTINI MILANO

Sahi ben size neden hiç SPONTINI'den bahsetmedim ki?! 

Spontini İtalya'da (bu cümleyi yazarken tüm ülke bölgelerini görmüş olmayı dilerdim, ama yine de fena sayılmam...) deneyebileceğiniz en enteresan pizza örneklerinden birini hazırlayan ve yalnızca Milano'da deneyimle şansı bulabileceğiniz enfes bir lokal restoran. Hatta kendisi için kuzeyin en sevilen fast-food mekanı desem sanırım ki hatalı bir şey söylemiş ya da abartmış olmam..

Spontini, odun fırınında kalın hamurlu -ama oldukça kalın- ve sadece mozzarella peyniri ile domates kullanarak tek çeşit pizza hazırlayan bir işletme. Elbette sır olarak saklanan bir sosları da var pizza üzerinde kullandıkları. Biz ançuezli bir karışım olduğunu tahmin ediyoruz ve pizzaya kazandırfığı enfes aromayı da çok seviyoruz. 

Damak keyfi çok göreceli bir kavram elbette. Özellikle de iddialı tatlar için kesin bir dil ile konuşmak pek de doğru değil diye düşünüyorum, ancak pizza sever biri için Spontini'nin tadının çok göreceli olacağına inanmıyorum.. Yani sevebilirsiniz ya da ben gibi müptelası olabilirsiniz, ama asla ve asla sevmedim demezsiniz..

NOT: Eğer acı seviyorsanız; pizzanız gelince masanıza mutlaka acı zeytinyağlarından da rica edin.. Oh la la..




REVİZE BİLGİ: Son yıllarda Spontini ismi ve lezzeti öylesine popüler oldu ki; hem Milano'da şube sayısı arttı hem bazı yakın şehirlere şubeler eklendi hem de okyanusları aşıp Japonya'da dahi birkaç Spontini dükkanı açıldı. Belki çoğu insan kendisine turistik bir zincir gözüyle bile bakıyor olabilir artık. Ama yine de Milano'da bulunan o ilk şube yok mu?!! Tadı hiç değişmedi ve eksilmedi.. O yüzden de bizim her Milano seyahatimizde o şubeye ayıracak bir öğünümüz mutlaka oluyor..

Afiyetler
lulu
x

6 Eylül 2011 Salı

DEN HAAG - Panorama Mesdag


Sanırım ki; sonbaharın sakince yanımıza sokulmaya başlamasıyla birlikte tatil planlarımız da sahil kasabalarından daha kışlık adreslere doğru kaymaya başlamıştır. Çevremde ilk seyahat planı Amsterdam olan birçok arkadaşım olduğundan, şehrin tarihi ya da restoranları veya yakın çevresini anlatmak yerine, sanat sevenler için seyahatlerini bir nebze olsun keyiflendirmek adına bir başka öneride bulunmak geldi aklıma.. 

Den Haag (diğer adıyla Lahey) Amsterdam'a yaklaşık 65 km uzaklıkta bulunan şirin bir diğer Hollanda şehri. Bizim Amsterdam merkezli seyahatlerimizden biri Hollanda'nın kırsalını ve diğer şehirlerini de gezmeyi kapsadığından bu şehri de görme şansı bulmuştuk sevgiliyle ve şehre dair beni en çok etkileyen şey de ziyaret ettigimiz resim sergisi ya da belki daha doğru bir tanımlamayla resim müzesi olan PANORAMA MESDAG olmuştu. Resim severler için farklı bir deneyim olacağından seyahat notlarımda bu adres bulunsun istedim; zira müzenin üst katındaki sürprizin görülmesini ve bizi etkilediği kadar sizi de etkilemesini çok isterim...

Ressam Hendrik Willem Mesdag çok sevdiği ve Den Haag'a yakın bir mesafede bulunan okyanus kıyısındakı güzel şehir Scheveningen'in sahil kesimini 1880'lerde kocaman bir tuvale 360 derece panaromik olarak resmetmiş. Resim 14 metre yüksekliğinde ve yaklaşık 140 metreye ulaşan devasa bir tuvale sahip. Müzeye girdikten sonra dar bir merdiven ile üst kata çıkılıyor ve bir kum tepeciği ile bu büyük tuval karşılıyor ziyaretçileri..   

İnsan resim sanatına dair bir zaman yolculuğuna çıkmış gibi hissediyor resmin nefes kesici manzarasına bakarken.. Bu arada resim, dünyanın en başarılı ve en büyük panoramik resimlerinden de biri kabul ediliyor. Hakikaten görülmeye değer. 


NOT: Müze çıkışı Scheveningen kıyısı ziyareti neredeyse kaçınılmaz oluyor. Bambaşka bir Hollanda manzarası da saklı bu kıyılarda, bunu da kesinlikle eklemek gerek..

lulu